1. YAZARLAR

  2. Onur Olguner

  3. Kadın Öznesinde Kenti Tasarlamak
Onur Olguner

Onur Olguner

Kadın Öznesinde Kenti Tasarlamak

A+A-

 

Yine bir 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü yaşadık dün. Ve bu özel günde, toplumsal cinsiyet eşitliği içeren mesajları gazetelerde okuduk teker teker. Kimimize göre kadınlar çiçekti, kimimize göre ise kadınlar artık toplumda eşit haklara sahip olması gereken bireylerdi.

Cinsiyet eşitliği konusunda geçmişe göre toplumuzda duyarlılık oluşmaya başladığını görmek sevindirici. Sadece 8 Martta hatırlanmayan ve pek çok noktada kadınların eşit haklara sahip olması için mücadele veren insanların, dertlerini daha iyi anlatabildiği bir dönemde yaşamamız ümit veriyor.

Her ne kadar toplumumuzda duyarlılık oluşmaya başladıysa da, bu duyarlılık henüz sadece sosyal hayatımıza ve siyasi temsiliyetimize etki edebilecek seviyede. Bu seviyenin ötesinde, özellikle kentlerimizde ve mekanlarımızda toplumun cinsiyet eşitliğine izin verecek uygulamalarını görmek ise henüz mümkün değil.

Tam da bu konuda Viyana’da yapılan araştırma dikkatimizi çekiyor. Nüfusunun yarısı kadın, yarısı erkek olan bu kentte 1999 yılında bir araştırma yapılıyor. Ve araştırmada kent halkına yaşadığı sıkıntılar soruluyor. Bu anketi erkek bireyler 5 dakikada doldururken, kadınlar yazmayı bir türlü bitiremiyorlar.

Öncelikle erkeklerin ortalama günde iki kez ulaşım yaptıkları gözlemlenirken, kadınların çok farklı ve değişken dolaşım güzergâhları olduğu ortaya çıkıyor. Çocukları okula, doktora ve değişik yerlere götüren kadınların iş ulaşımı ve aile ulaşımı arasında gidip geldikleri fark ediliyor. Dahası erkekler genelde ulaşımlarını araçlar ile yaparken, kadınların daha çok yürüdüğü ve toplu taşımayı kullandığı ortaya çıkıyor.

Bu ve buna benzer birçok veri ışığında Viyana kentsel tasarımını kadın odaklı olarak gözden geçirmeye başlıyor. Bu süreçte:

- Öncelikle çocuk arabası ve çanta taşımak durumda olan kadınlar için tüm şehir devasa rampalı üst geçitler ile donatılıyor. Caddelerde durma ve dinlenme mekanları yaratılıyor, kaldırımlar genişletiliyor.

- Kadınların yalnız yürürken izlediği güzergâhlar haritalara işlenip, kullanmaktan çekindiği bölgeler belirleniyor.

- Bu bölgelerde aydınlatma eksikliğinin yoğun olduğu fark edilince, kentin loş ve karanlık sokaklarının aydınlatılması için ciddi bir süreç başlatılıyor.

- Çitlerle örtülü, dar ve görüşün engellendiği mekânlar güvensizlik hissi verdiği için tekrar elden geçiriliyor. Geniş kamusal geçiş alanları yaratılıyor.

- İnsan yoğunluğu olmayan sokakların tercih edilmediği fark ediliyor. Özellikle seyyar kitapçıların, sokak satıcılarının ve manavların olduğu caddelerde kadınların daha güvende hissederek ulaşım yaptığı fark ediliyor

- Meydan, park ve bunun gibi kentsel soluk alanlarında halka açık tuvalet olmamasının kadınların kullanımını negatif etkilediği fark ediliyor

- Topuklu ayakkabının takılmayacağı yer kaplamaları gibi küçük detaylar da çalışılarak kente işleniyor

- Son olarak kentin parklarında oyun oynayan kız çocuklarının 9 yaşında aniden parka gitmekten vazgeçtiği gözlemleniyor. Yapılan araştırma sonucunda kız çocuk gruplarının erkek çocuk grupları ile çekişmeleri ardından parkı kullanmaktan vazgeçtiği gözlemleniyor. Tüm parkların dönüşmesi için ciddi bir süreç başlatılıyor. Büyük yeşil alanlar, spor odaklı alt mekânlara dönüştürülüyor ve kısa sürede kız ve erkek çocuklarının eşit oranda kullanımı sağlanıyor

Yirmi yıllık süreçte atmışa yakın kentsel tasarım prensibi, kadın dostu planlama için uygulamaya konuluyor. Ve bu prensiplerin uygulanması sayesinde Viyana dünyaya ‘Kadın Dostu Kentsel Tasarım’ konusunda örnek oluyor.

Dünyanın kentsel tasarıma bakışını değiştiren bu güzel örneği inceledikçe, ister istemez aklımız Lefkoşa’mıza gidiyor. Özellikle surlar içinin yukarıda saydığımız maddelerden birkaçı konusunda dönüşüme ihtiyacı olduğu açık.

Mustafa Akıncı’nın belediye başkanlığı zamanında uygulaması başlayan ve Kadri Fellahoğlu zamanında ikinci etabı ile devam ettirilen Asmaaltı ve Arasta Yayalaştırma Projesi ise bu ihtiyacı sağlamak konusunda atılan ciddi bir adımdı. Herhangi bir insanın gece yalnız başına yürümekten çekineceği, tedirgin olacağı ve arabası ile bile girmekten kaçınacağı bu sokak, bugün pek çok kadın tarafından geceleri çekinmeden kullanılabiliyor.

Aydınlatma konusunda yapılan iyileştirmeler, açılan yeni mekanlar ve bölgeyi gece de kullanan insan sayısı arttıkça bölgede güvenlik hissi arttı. Umuyoruz ki bu uygulama üçüncü ve dördüncü etapları ile devam edecek ve Lefkoşa surlariçini güney yarımızda olduğu gibi kadınların da rahatlıkla kullanabileceği bir merkeze çevirecektir.

Lefkoşa ölçeğinden çıkacak olursak, bugün artık ülkemizde cinsiyet eşitliği konusundaki duyarlılığımızı temsiliyetten öteye taşımamızın ve mekanlarımızı dönüştürmemizin zamanı gelmiştir. Viyana’nın yirmi yıl önce başlattığı süreç, teşhisi koymak, sorunları ortaya çıkartmak ve uzun soluklu vizyon projeleriyle birlikte mekan/kadını ilişkisini kurmaktı. Bizlerin de başlaması gereken bu süreç için, bir sonraki Dünya Kadınlar Gününe uzak olmasından dolayı, 9 Marttan daha ideal bir tarih düşünemiyorum. Bu ilk adımları attığımız takdirde, gelecek 8 Martlara daha çağdaş kentler bırakabileceğimize eminim.

 

Bu yazı toplam 3057 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar