“Kadın ve erkek eşitliği ancak 202 yıl sonra”
İki toplumlu Toplumsal Cinsiyet Danışma Ekibi üyesi Prof. Dr. Biran Mertan, küresel çapta ekonomik ve kültürel gelişim hızına bakıldığında kadın ve erkek eşitliğinin ancak 202 yıl sonra elde edilebileceğini söyledi
İki toplumlu Toplumsal Cinsiyet Danışma Ekibi (Gender Advisory Team-GAT) üyesi
Prof. Dr. Biran Mertan, küresel çapta ekonomik ve kültürel gelişim hızına bakıldığında kadın ve erkek eşitliğinin ancak 202 yıl sonra elde edilebileceğini söyledi.
Uluslararası çalışmaların, küresel anlamda kadınların işgücü, siyaset, sağlık ve eğitim kurumlarına erişim konusunda hala sorun yaşadığına dikkat çektiğini belirten Prof. Dr. Biran Mertan, söz konusu imkanlara erişim konusunda da kadın erkek eşitliğinin ancak bir asır sonra sağlanabileceğinin ortaya konduğuna vurgu yaptı.
2020 yılının, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği açısından önemli bir yıl olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mertan, 2020’nin Pekin Dünya Kadınlar Konferansı-Pekin Deklarasyonu ve Eylem Programı’nın 25’inci, BMGK 1325 sayılı kararın 20’nci, BM Kadın Birimi’nin 10’uncu ve BM tarafından ortaya konan Sürdürülebilir Kalkınma için Küresel Amaçların belirlenmesinin 5’inci yıldönümü olduğunu belirtti.
“CEDAW, kadınlara karşı ayrımcılığı önlemek için var olan tek yasal ve bağlayıcı doküman”
Soru: Kadın hakları mücadelesi, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda uluslararası alanda ne zaman ve ne gibi adımlar atıldı?
Prof. Dr. Mertan: BM, kuruluşundan itibaren kadın hakları konusu ile de yakından ilgilenmiştir. 1945 yılında kabul edilen ilk uluslararası yasal döküman “İnsan Hakları Bildirgesi” kadın-erkek eşitliği ilkesinin uluslararası planda kabulünün BM tarafından ilanı anlamını taşır. Hemen ertesi yıl, 1946 yılında BM içinde Kadının Statüsü Komisyonu kuruldu ve bu komisyon 1975’te Meksika’da, 1980’de Kopenhag’da, 1985’te Nairobi’de ve 1995’te Pekin’de olmak üzere dört defa Dünya Kadın Konferansı düzenledi. 1995’teki konferansta kadını güçlendirmek için bir takım kararlar alındı. 1995’ten 2020’ye 25 yıl geçti, kadın örgütleri güçlendi ama karar merkanizmalarında kadın bakış açısı, toplumsal cinsiyet eşitliği ne yazık ki henüz istenilen düzeyde değil.
Başka önemli uluslararası belgeler de var. BM Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi –CEDAW BM Genel Kurulu tarafından 1979 yılında kabul edildi ve 1 Mart 1980 tarihinde BM üyesi ülkelerin imzasına açıldı. Sözleşme, 1981 yılında 20 ülkenin onayını takiben yürürlüğe girdi. Türkiye bu sözleşmeyi 1985 yılında imzaladı ve 19 Ocak 1986’da yürürlüğe koydu. CEDAW Kıbrıs’ın kuzeyinde de 8 Mart 1996’da kabul edildi.
CEDAW kadınlara karşı ayrımcılığı önlemek için var olan tek yasal ve bağlayıcı dokümandır. Amacı toplumsal yaşamın her alanında kadın-erkek eşitliğini sağlamak amacıyla, kalıplaşmış kadın-erkek rollerine dayalı önyargıların yanısıra geleneksel ve benzer tüm ayrımcılık içeren uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlamaktır. Bu doğrultuda, sözleşme ile sosyal ve kültürel davranış kalıplarını değiştirmek için gerekli tüm geçici ve özel önlemlerin alınması hükme bağlandı.
1325...
BM Güvenlik Konseyi 2000 yılında da “Kadınlar, Barış ve Güvenlik” başlıklı 1325 sayılı kararı onayladı. Bu karar silahlı çatışmaların kadınlar ve kız çocukları üzerindeki etkileri, kadınların barışın sağlanmasındaki rolü, barış ve çatışma çözme süreçlerinin toplumsal cinsiyet boyutlarına dikkat çekerek, kadınların çatışmaların önlenmesi, yönetilmesi ve çözülmesiyle ilgili ulusal, bölgesel ve uluslararası kurum ve mekanizmalarda, tüm karar alma düzeylerinde daha fazla temsil edilmelerini sağlamayı amaçlıyor. 1325 kararının en önemli özelliklerinden biri, kadın sivil toplumunun, BM barış ve güvenlik alanındaki rollerinin tanınması için zorlamış olmasıdır. Karar, “önleme”, “katılım”, “koruma” ve “rahatlama ve iyileşme” olmak üzere dört ana ayaktan oluşur. Karardaki, önleme ayağında vurgulanan kadınlara yönelik cinsel ve cinsiyet temelli şiddetin önlenmesidir. Ayrıca çatışan iki taraf arasında ilişki kurma ve arabuluculuk rollerinde kadınların rolünü artırarak kadınların çatışmayı önlemeye katkısı da vurgulanmaktadır.
BM Güvenlik Konseyi sonra tamamlayıcı kararlar da almıştır. Örneğin savaş ve çatışma ortamlarında kadın ve kız çocuklarının cinsel saldırıdan korunmasını öngören 1820 kararı 2008’de alındı. 2013 yılında alınan 2122 nolu karar, kadınların uyuşmazlık çözümü ve kurtarma konularındaki faaliyetlere katılabilmesi için daha güçlü önlemleri içerirken, BM Güvenlik Konseyi’nin sorumluluğunda, BM’nin, bölgesel örgütlerin ve üye devletlerin kadınlara yönelik engelleri ortadan kaldırmasını ve onlara alan oluşturup, “masada koltuklar açmasını” öngörüyor. Bunlar gibi 1888 (2009), 1889 (2009), 2012 (2013) numaralı güvenlik konseyi kararları da toplumsal cinsiyet açısından önemlidir.
“2020 önemli bir yıl”
2020 yılı, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği açısından önemli bir yıldır çünkü Pekin Dünya Kadınlar Konferansı-Pekin Deklarasyonu ve Eylem Programı’nın 25’inci, BMGK 1325 sayılı kararın 20’nci, BM Kadın Birimi’nin 10’uncu ve BM tarafından ortaya konan Sürdürülebilir Kalkınma için Küresel Amaçların belirlenmesinin 5’inci yıl dönümü. 2015 yılında BM tarafından belirlenen Sürdürülebilir Kalkınma için Küresel Amaçlar 2030 yılına kadar sürdürülebilir bir kalkınmaya ulaşmayı hedefliyor. Bu 17 hedefin beşincisi de toplumsal cinsiyet eşitliğidir. Bu yıl içinde ayrıca Meksika ve Paris’te toplantılar yapılacak ve bu yıldönümleri nedeniyle değerlendirmeler yapılacak. Ayrıca 9-22 Mart tarihleri arasında New York’ta “Pekin +25, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği- Kadın ve Kızların Güçlendirilmesi” başlıklı önemli bir toplantı yapılacak ve 25 yılda neler yapıldığı sorgulanacak.
“Liderlerin önceliği etnik güç paylaşımı, toplumsal cinsiyet eşitliği değil”
Soru: Karar mekanizmalarında kadınların her seviyede katılımının ve temsiliyetlerinin arttırılması gerektiğine, silahlı çatışmanın kadınlar üzerindeki orantısız ve benzersiz etkisine dikkat çeken “Kadınlar, Barış ve Güvenlik” başlıklı, 1325 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararının Kıbrıs’ta uygulanması için çalışmalar yapan ve sizin de aktif üyesi olduğunuz iki toplumlu Toplumsal Cinsiyet Danışma Ekibi (Gender Advisory Team-GAT) hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Prof. Dr. Mertan: Toplumsal Cinsiyet Danışma Ekibi GAT, eşitlik ve barışa inanan kadın hakları savunucuları ve Kıbrıs’ta toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine çalışan akademisyen ve aktivistlerden oluşuyor. GAT’ın yaptığı çalışmalar web sitesinde (https://www.gat1325.org) Türkçe, İngilizce ve Rumca olarak yayınlanmaktadır. GAT, 2009 yılında kuruldu ve ilk günden beri barış görüşmelerini yakından takip ederek, Kıbrıs’ta BM 1325 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı’nın uygulanmasına ilişkin olarak liderlere öneriler sunuyoruz. GAT üyeleri olarak 2009 yılından itibaren 1325 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı üzerinde birçok bilgilendirme ve kadınları bilinçlendirme çalışmaları yaptık. Bu çalışmalar sonucunda Kıbrıs’ta barış görüşmelerinde tartışılan dört temel alanla ilişkili olarak 2012 yılında toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana ilkelerini temel alan “yönetim ve güç paylaşımı”, “vatandaşlık”, “mülkiyet” ve “ekonomi” konularında öneriler sunduk. Tüm bu öneriler görüşme masasında kadınların etkili bir şekilde temsil edilmelerini, olası bir barış antlaşmasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin korunmasını, federal yapı için hazırlanacak belgelerde kullanılacak dile dikkat edilmesini hedefledi ancak ne yazık ki GAT’ın sunduğu öneriler liderler tarafından bugüne kadar pek dikkate alınmadı. Liderlerin önceliği etnik olarak güç paylaşımı, toplumsal cinsiyet eşitliği değil.
“Barış sürecinin bir parçasını oluşturmayan tek konu toplumsal cinsiyet eşitliğiydi”
Soru: Kıbrıs görüşmelerinde iki toplumlu Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Teknik Komitesi kuruldu. Bu yeterli mi? Kıbrıs’ta barış süreçlerinde kadınlar ne kadar yer aldı?
Prof. Dr. Mertan: Kıbrıs görüşmelerinde görüşmeci heyeti içerisinde farklı görevlerde bulunan kadınlar oldu ancak GAT’ın talep ettiği BM1325 sayılı Güvenlik Konseyi çerçevesinde çalışmaların yürütülmesidir, bu olmadı. Yaklaşık 50 yıldır Kıbrıs sorunu kapsamında liderler çok sayıda konu başlığını ele aldı, bazıları üzerinde fikir birliğine varırken bazılarında uyuşmazlık yaşadı. Ancak ne kadar üzücüdür ki barış sürecinin bir parçasını oluşturmayan tek konu toplumsal cinsiyet eşitliğiydi. GAT’ın girişimleri sonucunda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Teknik Komitesi kuruldu ancak komitenin çalışmaları toplumdan kopuktur. Liderlere sunmak için ne tür öneriler hazırladıklarını toplumla paylaşmıyorlar, bu konuda şeffaflık yoktur.
“Yasalar geçirildi ama mekanizmalar kurulmadı”
Soru: CEDAW’ın Kuzey Kıbrıs’ta 1996’da kabul edildiğini söylediniz. Kuzey Kıbrıs’ta toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda yasal düzenlemeler ne durumdadır?
Prof. Dr. Mertan: Toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgili önemli hukuki belgeler var ki bunlar mecliste onaylandıkları için kanun olarak kabul edilir. “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi”, 7 Şubat 1996’da meclisten geçti. “Aile Yasası” 1998 ve 2015 yıllarında değiştirildi, iyileştirildi. “İstanbul Sözleşmesi” diye bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddeti Önleme ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Sözleşmesi” de 5 Aralık 2011’de meclisten geçirildi. Bu arada 2002 yılında Kadın Çalışmaları Dairesi ve 2014 yılında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi kuruldu ama ne yazık ki ikisi de hiçbir zaman işlevsel olmadı. Bunların tümü kadın örgütlerinin baskısıyla yapıldı, yasalar meclisten geçirildi ama uygulamada, yasaların kadınların hayatını kolaylaştırması için mekanizmalar kurulmadı.
“Kıbrıs’ın kuzeyinde kadının sesini duyurma konusunda büyük eksiklikler var”
Soru: BMGK 1325 sayılı kararı benimseyen ülkelerin kararda yer alan hedefleri yerine getirmek için, Ulusal Eylem Planları’nı (UEP) (National Actions Plans) hazırlaması gerekiyor. Kıbrıs’ta bu konuda durum nedir?
Prof. Dr. Mertan: 193 BM ülkesinden sadece 81’i UEP çalışması yaptı. Öte yandan örneğin Birleşik Krallık ve Norveç gibi bazı ülkeler dördüncü UEP’nı hazırladı. 1325 çalışmalarının yürütülebilmesi için ülkelerin bütçe ayırması gerekiyor. BM toplumsal cinsiyet eşitliği için %2 civarında bir bütçe ayırdı. Kıbrıs’ın güneyinde bu konuda bir çalışma yapıldı ve bir plan hazırlandı. Kıbrıs’ın kuzeyinde ise 1325’le ilgili hiçbir çalışma yok, açıkçası UEP hazırlama noktasında da değiliz. Kıbrıs’ın kuzeyinde kadının sesini, talebini duyurma konusunda büyük eksiklikler vardır. “Kıbrıslı Türk kadını iyi yetişmiştir, eğitimlidir, kendine güvenir, dolayısıyla burada toplumsal cinsiyet eşitliği açısından pek sorun yoktur” gibi bir algı var, aynen şiddet konusunda olduğu gibi “aile içi şiddet yoktur, bizde öyle şeyler olmaz”. Bu algının sürmesinin nedeni ataerkil yapının ciddi bir güçte duruyor olmasıdır.
Kadın gelişim puanlaması...
Soru: Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda dünyada istenilen düzeyde olunmadığını söylediniz. Bu konuda veriler nedir?
Prof. Dr. Mertan: Bu konuda 10 yıl önce kurulan BM Kadın Birimi küresel ölçekte analizler yapıyor. Batı Avrupa bölgesinde değerlendirilen Kıbrıs’ın güneyi, 2018 analizinde kadın gelişim puanlamasında bölgesinde 20’inci yani en sonuncu, dünyada ise 92’inci sıradadır. Türkiye ise Orta Doğu ve Kuzey Avrupa bölgesinde değerlendiriliyor ve bölgesinde 7’nci, dünyada 130’uncu sıradadır. Toplam 149 ülke arasında yapılan bu analizde en son sırada Yemen var. Kıbrıs’ın kuzeyi bu analize dahil edilmemiş ama Kıbrıs’ın güneyiyle hemen hemen aynı seviyede olduğumuzu söyleyebiliriz.
Siyasette kadın...
Soru: Siyasette, karar alma mekanizmalarında toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda dünyadaki durum nedir?
Prof. Dr. Mertan: Siyasette kadına baktığımız zaman, çok değişken bir dünya haritası görüyoruz. 2018 istatistiklerine göre Avrupa’daki hükümetlerin sadece %14’ünün, devletlerin sadece %21’inin başında kadın var. Dünya çapında da hükümetlerin sadece %7.3’ünün, devletlerin sadece %6.6’sının başında kadın var.
2000 yılında 1325 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı çıktığı zaman Ruanda’da, Afganistan’da, İrlanda’da ve pek çok yerde çatışmalar vardı ve bu çatışmalarda en çok kadınlar ve kız çocuklar zarar görüyordu. Siyasette kadına baktığımızda Ruanda %56 oranında kadın milletvekili oranıyla başı çekiyor. Bunu %50 ile Küba ve Bolivya takip ediyor. Bizde ise bu oran sadece %18. Aslında sayıdan daha önemli olan şey, toplumsal cinsiyet bakış açısına sahip, kadın haklarına önem veren kadınların siyasette olması. Aksi halde ataerkil düzeni, patriarkinin kurduğu düzeni devam ettiren siyaset devam eder.
“Arabulucuların %2’si, görüşmecilerin %8’i kadın”
Soru: 1325 sayılı karar arabuluculuk süreçlerinde ve barışın tesisinde kadınların oynayabileceği rolün önemine de dikkat çekiyor. Bu konuda dünyada durum ne?
Prof. Dr. Mertan: Dünyada 1990-2017 yılları arasındaki dönemi değerlendiren çalışmalar arabulucuların sadece %2, görüşmecilerin de sadece %8’inin kadın olduğunu ortaya koydu.
Soru: Geleceğe dair yaşanan belirsizlik ortamı ve toplumda barış kültüründen çok çatışma kültürünün hakim olması kadınları nasıl etkiliyor ve kadınlar iç barışın sağlanmasında nasıl bir rol üstlenebilir?
Prof. Dr. Mertan: Toplumda hoşgörü kültürü yerine bir çatışma kültürünün giderek alan kazanmasının çok nedeni vardır. Liderlikler, ekonomik sıkıntılar, medyada yer alan programlar birbirini besliyor ve sanki toplumun tercihi böyle bir ortammış gibi yansıtılıyor. Halbuki insanlarla teke tek konuştuğunuzda, herkes aynı eleştirileri yapıyor ama kendini bundan nasıl koruyacağını bilemiyor. Bunun bir bütün olarak ele alınması gerekir, eğitimde, medyada, her alanda... Sivil toplum bir araya gelip “bir sonraki neslin çatışma kültürünü sürdürecek, tırmandıracak bir nesil olmasını istemiyoruz” demeli ve üstüne düşen sorumluluğu da almalı.
Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanabilecek mi?
Soru: Dünyadaki gelişmelere baktığınızda, sizce toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanabilecek mi?
Prof. Dr. Mertan: Yapılan uluslararası çalışmalar, küresel anlamda kadınların işgücü, siyaset, sağlık ve eğitim kurumlarına erişim konusunda hala sorun yaşadığına dikkat çekiyor ve bu imkanlara erişim konusunda kadın erkek eşitliğinin ancak bir asır sonra sağlanabileceğini gösteriyor.
Küresel çapta ekonomik ve kültürel gelişim hızına bakıldığında kadın ve erkek eşitliği ancak 202 yıl sonra elde edilebilir. Dünya Ekonomik Forumu da ekonomi, eğitim, sağlık ve politika alanında toplumsal cinsiyet eşitliğini değerlendirdi. Buna göre, İzlanda, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından dünyada birinci sırada ve son 15 yıldır durum bu. Kuzey Avrupa ülkeleri bu konuda en iyi durumda diyebiliriz.
“Nüfusun yarısı kadınsa, onların da istediklerini seslendirmesi gerekir”
Soru: GAT olarak bundan sonrası için neler yapmayı planlıyorsunuz?
Prof. Dr. Mertan: GAT feminist değerlere bağlı, insan, kadın, çocuk haklarını savunan, katılımcı demokrasi ve her türlü ayrımcılık ve şiddettin ortadan kalkması için sosyal adalete inanan bir ekiptir. Bu yaklaşımla toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarını ve karar alma mekanizmalarında toplumsal cinsiyet bakış açısının yerleşmesi için liderlerle ve danışmanlarıyla makro seviyede, diplomatlar ve BM İyi Niyet Misyonu ile mezo seviyede, sivil toplum örgütleri ve toplumla mikro seviyede çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz.
Bu arada GAT olarak Kıbrıs’ta bir kadın koalisyonu kurmak için çalışıyoruz. Kıbrıs’taki bütün etnik grupları yani Ermeni, Maronit, Latin, Kıbrıslı Türk, Kıbrıslı Rum kadınları kapsayacak, “Sosyal ve Politik Değişim için Kıbrıs Kadınlarının Sesini Birleştirme” adında bir proje yapıyoruz. Daha sonra adanın iki tarafındaki göçmen kadınlar da buna entegre olacak. Burada amaç, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ortak bir rehber ortaya çıkarmak ve her etnik grubun temsilcisinin kendi topluluğuna, kendi dilinde toplumsal cinsiyet eşitliğini anlatmasını, bilincin artırılmasını sağlamak, kadınların çözümle ilgili ne istediğini, onların düşüncelerini ortaya koymak. Sürdürülebilir Barış ve Demokratik Kalkınma Merkezi (SeeD) yaptığı bir araştırmayla kadınların siyasetle çok ilgilenmediklerini ve çözümle ilgili olumlu bakış açısına sahip olmadıklarını ortaya koydu. Bu ne demektir? Kadınlar ya yeterli bilgiye sahip değil ya da algıları “siyaset erkek işidir, benim görüşüme itibar edecek olan yok, bana böyle bir alan yaratılmadığı için bana söz düşmez” şeklindedir. Eğer nüfusun yarısı kadınsa, onların da istediklerini seslendirmesi gerekir.
BM Güvenlik Konseyi 2000 yılında “Kadınlar, Barış ve Güvenlik” başlıklı 1325 sayılı kararı onayladı. Bu karar silahlı çatışmaların kadınlar ve kız çocukları üzerindeki etkileri, kadınların barışın sağlanmasındaki rolü, barış ve çatışma çözme süreçlerinin toplumsal cinsiyet boyutlarına dikkat çekerek, kadınların çatışmaların önlenmesi, yönetilmesi ve çözülmesiyle ilgili ulusal, bölgesel ve uluslararası kurum ve mekanizmalarda, tüm karar alma düzeylerinde daha fazla temsil edilmelerini sağlamayı amaçlıyor.
2015 yılında BM tarafından belirlenen Sürdürülebilir Kalkınma için Küresel Amaçlar 17 hedeften oluşuyor ve bunların beşincisi toplumsal cinsiyet eşitliği...
Prof. Dr. Mertan: “Avrupa’daki hükümetlerin sadece %14’ünün, devletlerin sadece %21’inin başında kadın var. Dünya çapında da hükümetlerin sadece %7.3’ünün, devletlerin sadece %6.6’sının başında kadın var”