“Kadınlar savaştan en çok etkilenen taraftır”
Amerikan Elçiliği’nin ev sahipliğinde “Savaşın Kadın Yüzü” ismiyle Kıbrıs’ın güneyinde sergi açmak üzere adaya gelen Ukraynalı sanatçı ve küratör Olesya Drashkaba ile biraraya geldik.
Amerikan Elçiliği’nin ev sahipliğinde “Savaşın Kadın Yüzü” ismiyle Kıbrıs’ın güneyinde sergi açmak üzere adaya gelen Ukraynalı sanatçı ve küratör Olesya Drashkaba ile biraraya geldik.
Ukrayna Rusya savaşını farklı bir perspektiften kadınlar üzerinden dünyaya duyurmaya çalışan sanatçı, kenidisini ülkesinin elçisi olarak tanımlıyor. Sanatı ve ne üzücü ki savaşı konuşmak üzere görüştüğümüz sanatçı ile duygu dolu bir röportaj gerçekleştiriyoruz. Bir kez daha nerede, ne sebeble olursa olsun savaşın korkunç yüzü ile karşılaşıyoruz. Sanatçı, en ufak sesle bile yerinden nasıl fırladığını, saklanacak yer aradığını, zaman zaman nerede olduğunu dahi unuttuğunu anlatıyor. Bugüne kadar 71 sanatçının öldürüldüğü savaşın insan ruhunda yarattığı çaresizliği ifade etmek için kelimelerim yetersiz kalıyor.
Sohbetimize sanata olan ilgisini ilk fark edişiyle başlıyoruz...
“Dürüst olmak gerekirse, sanatın güzelliğini çocuk yaşta gittiğim sergilerle fark ettim. İnsanın, hayatın, kadının, özgürlüğün tanımı aslında sanat. Dolayısı ile sanata yönelmem çok da zor olmadı. Küçük yaşta kararımı vermiştim. Eğitimimi de buna göre şekillendirdim. Üniversitede sanat eğitimi aldım. Daha sonra yüksek lisansımı da grafik dizayn üzerine yaptım.”
Daha önce yaptığı bir açıklamada kültürel mirasının sanatını çok etkilediğini ifade etmişti...
“Ben Ukrayna’da Carphatian Dağı’na yakın bir yerde doğdum. Çok kültürlü atmosferi, hikayeleri olan bölgedir. Tüm bunlar bana çok ilham verdi, beni çokça etkiledi. Sanatıma çok şey kattı, çok şey hissetirdi. Yaptığım çalışmalara baktığımda da tüm bunları görüyorum. Bu kültürün köklerini sanatımda. Bunun beni daha da yukarılara taşıdığını düşünüyorum.”
“Savaştaki kadınları göstermeye, seslerini duyurmaya çalışıyoruz”
Sohbetimiz Kıbrıs’ta bulunma nedeni olan “Savaşın Kadın Yüzü” projesine geliyor.
“Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından kendimizi bir anda savaşta bulduk. Zaman içinde, ilk şoku atlattıktan sonra ben ve diğer sanatçı arkadaşlarım yaşananları bir şekilde anlatmamız gerektiğine karar verdik. İlk başta ne yapabileceğimizi düşündük. Öncelikle biraraya gelerek bir platforum kurduk. Bu oluşuma Sunseed Art ismini verik. Şuanda bu platforumda yirmi Ukraynalı sanatçı yer alıyor. Ukrayna ile ilgili üretimler, sergier açmaya başladık. “Savaşın Kadın Yüzü” de bu projelerin en öne çıkanı oldu. Dünyada pek çok yerde sergiler açtık. Savaştaki kadınların yüzünü göstermeye, seslerini duyurmaya, duygularını anlatmaya çalıştık. Farklı rollerdeki kadınları resmetmeye çalıştık. Anne olanlar, çocuğunu, eşini savaşta kaybedenler, çok farklı kadınları resmettik. Onların sesini duyurmaya, duygularını aktarmaya çalıştık. Her zaman kadınlar savaşta en çok etkilenen taraftır. Bu nedenle özellikle kadınlara yöneldik. Bizim için çok önemli bir proje oldu. Projede hep kadın sanatçılar olarak çalıştık. Kadın sanatçılar gözüyle savaştaki kadınların durumlarını aktarmaya çalıştık.”
“Rusya’nın bize yaşattıklarını da anlatma ihtiyacı hissediyorum”
Ukrayna’da savaş devam ediyor. Öyle sanıyorum ki ülkesini bu denli seven, sanatına ilham edinen sanatçı olarak bu durum onu çok etkiliyor. Röportajımızın bundan sonrası güçleşiyor. Gözleri dolarak yaşadıklarını anlatıyor ....
“Neyse ki ülkemizi savunan, direnen ordumuz var. Aslında tam olarak neler olduğunu, kaç kişinin hayatını kaybettiğini dahi bilemiyoruz. Hepimiz bir şeyler yapmaya, önce hayatta kalmaya sonra sesimizi sanatla duyurmaya çalışıyoruz. Şiir yazanlar, belgesel çekenler, resim yapanlar var. Çünkü sadece haberleri okuduğunuz, izlediğiniz zaman sizler neler olduğunun yeterince farkına varamıyorsunuz. Hatta zaman zaman gündemin kalabalığı içinde bizim savaşımız kayboluyor, gidiyor. Biz de elimizden geldiği kadar sanatla direnmeye çalışıyoruz. Ben savaştan önce de kendimi ülkemin elçisi olarak görüyordum ama Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından bu daha da fazla önem kazandı. Sadece kültürümüzü değil, artık yaşadıklarımı Rusya’nın bize yaşattıklarını da anlatma ihtiyacı hissediyorum. Daha önce Ukrayna kültürünün ne kadar güzel ve zengin olduğunu dünyaya anlatmak için çalışıyordum. Şimdi savaşın bize yaşattıklarını da anlatmaya çalışıyorum.”
“Hepimiz bir yerlerden hayata tutunmaya çalışıyoruz”
Sanatın barış inşaa etme gücüne de değindiğimiz sohbetimizde, aslında sanatın ne denli güçlü olduğuna dair çıkarımlarda bulunuyoruz.
“Sanat pek çok insana ulaşma ve etkileyebilme anlamında çok güçlü bir kaynak. Bu nedenle sanata bu süreçlerde çok fazla sorumluluk düşüyor. Bizim yaşadığımız savaş için de bu durum geçerli. Hepimiz bir yerlerden hayata tutunmaya çalışıyoruz. Bunun tek bir yöntemi yok ama sanatla direnmeye, sanattan ilham almaya, sanatla sesimizi duyurmaya, yeri geldi mi propaganda yapmaya, hissetiklerimizi anlatmaya çalışıyoruz. Bugüne kadar sanatçılar dünyada çok farklı şekilde savaşları, savaşların kötülüğünü anlatmaya çalıştı. Şiirler, romanlar yazdı, filmler çekti. Böylece pek çok insana ulaştı. Artık normal bir hayatımız yok. Sürekli bombardıman altındayız. Her an saldırıya uğrayacak gibi yaşıyoruz. Ne saat ne olacağını bilemiyoruz.
Telefonumuzdaki aplikasyonlarla önceden uyarı alarak bombardımanlardan korunmaya çalışıyoruz. Günün çoğu zamanı elektiriğimiz yok. Geceleri karartma altında yaşıyoruz. Her zaman bulunduğumuz çevre bombalanmasa da yakınımıza yapılan saldırılar bile bizi çok etkiliyor. Bu yıl savaşın biteceğini umut ediyorum. Kıbrıs’da bölünmüş bir ülke. Öyle sanıyorum ki bölünmenin üstünden elli yıl geçti. Çok uzun zaman. Savaş ve bu savaş sonrası durum eminim her iki taraftan pek çokinsanı etkiledi. Dürüst olmak gerekirse çok zor bir durum olduğunu düşünüyorum. Umarım en erken zamanda sorunlar çözüme kavuşur. Bizim Rusya ile olan sorunlarımız on yıldır devam ediyordu. Bu süre bile bana çok uzun gelmişti. Her zaman savaşlardan kadınlar etkileniyor, çözüm için de yine biz kadınlara çok şey düşüyor.”
FOTOĞRAFLAR: BURÇİN AYBARS