1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Kadınlar Yaşasın Diye Konuşmaya Devam Edeceğiz
Kadınlar Yaşasın Diye Konuşmaya Devam Edeceğiz

Kadınlar Yaşasın Diye Konuşmaya Devam Edeceğiz

Feminist mücadelenin yıllardır üzerinde durduğu kadın cinayetlerini münferit bir suç, bir anlık hiddetin, krizin ya da caniliğin sonucunun çok da ötesinde sistematik ve politik bir sorundur

A+A-

FEMA

 

Zehra Sorver, Ayşe Yalçın… Haziran ayında cinayet sonucu yaşamını yitiren kızkardeşlerimizin ardından söyleyecek çok sözümüz var. Bu sözler sadece faillere dair olmayacak, failleri koruyan ve onlara şiddete başvurmaları için zemin sunan devlete dair de olacak.

Feminist mücadelenin yıllardır üzerinde durduğu kadın cinayetlerini münferit bir suç, bir anlık hiddetin, krizin ya da caniliğin sonucunun çok da ötesinde sistematik ve politik bir sorundur. Bu noktada sorumluluk almaktan kaçınan devletçi anlayış ve erkek hegomonyasının işbirliği açıktır. Her bir kadın cinayeti farklı failler tarafından gerçekleşmiş olması, bu cinayetlerin münferit olduğu aldatmacasını yaratır. Oysa ki bu erkeklerin öldürme gerekçeleri benzerlik gösterir, ayni erkek egemen ideolojinin ürünü olduğunu ortaya koyar.

Kadınların katledilmesinin nedeni ne erkek sevgisi, ne kıskançlığı ne de ekonomik sorunlardır. Erkek şiddeti kişisel nedenlerde saklı değildir. Tam aksine erkek egemen aklın ve bu yönde işleyen devletin, devlet politikalarının sonucudur. Devlet kadına yönelik şiddetle ilgili önlemler almaktan kaçınarak hemcinsini korurken, kadın kırımı yaşanmasına göz yumuyor. Bu be benzeri pratikler sistematik şiddet olarak ortaya çıkıyor. Kadınların öldürülmesi ile kalmıyor, aynı zamanda kadınların, LGBTİ bireylerin yaşamlarını ev ile sınırlandırıyor, tehdit ve korku altında geçirilmesine neden oluyor. Evet! Hayatlarımız tehdit altındadır! Erkek egemen adaletiniz, yasalarınız, politikalarınız ve her geçen gün militarist, faşist söylemleriniz ile şiddeti yaygınlaştıran tutumlarınız yüzünden tehdit altındayız!

Şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en ağır sonuçlarındandan biridir. Aynı zamanda şiddet, bu eşitsizlikten çıkarı olanların kullandığı bir araç, bu eşitsizliğin bizzat kurucu öğelerinden biridir.

Hep bir sonraya ertelediğimiz, sorunlar arasında hiyerarşi kurarak toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorununu listenin sonuna attığımız, “özel” günler haricinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadeleye yanaşmadığımız her gün onlarca kadının yaşamıyla, binlercesinin hareket alanının kısıtlanması ve sözlerinin yok sayılmasıyla sonuçlanmaktadır. Erkek şiddetinin görmezden gelinip sadece kadının araçsallaştırıldığı politikalar, daha onlarca kadının ölmesine neden olacaktır.

Kadına yönelik şiddet; bir kadına yönelmiş görünse bile, aslında tüm kadınları susturmayı, bedenlerini ve hatta zihinlerini kontrol altına almayı hedefler.

Son zamanlarda yaşanan kadın cinayetlerinin artması ile erkek şiddeti üzerinden yükselen tepkiler ve toplumsal muhalefet sadece cinayetlere indirgenmemelidir. Cinayetler toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en acı sonucu olsa da, bu tepkileri ataerki ve erkeklik bağlamında sorgulamalara yöneltmek, bu noktada devlet-erkek işbirliğini unutmamak gerekir.

Erkek şiddetine maruz kalan, erkek şiddeti sonucu öldürülen kızkardeşlerimizi sayılara indirgemek sorunlu olsa da, durumun vahametinin anlaşılması adına altını çizmek gerekir. Nisan ayından bu yana, bilinen 5 kız kardeşimiz hayatını kaybetti. Peki devlet bu konuda ne yaptı?

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Balanlığı tarafından Mart ayında düzenenlenen Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Çalıştayının üzerinden üç ay geçti. Çalıştay açılış konuşmasında Ersan Saner, 2012 yılından itibaren 1013 kadının Polis Genel müdürlüğüne şiddet gerekçesi ile başvuruda bulunduğunu belirtti.

***

Polis Genel Müdürlüğüne 1000’den fazla kadın şiddet gerekçesi ile başvurmasına ragmen, bu konuda çalışma yapmak bir kenara dursun, bir polis karısını kendi tabancası ile vurarak öldürdü. Binlerce kadının güvenlik arayışı ile başvurduğu yer, içerisinde failleri barındırıyor. Polis birimi içinde toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalık çalışmlarının yapılması, özel şiddet birimlerinin oluşturulması gerekliliği bu kadar çarpıcı bir deneyimle tekrardan gün yüzüne çıkıyor.

***

Aynı çalıştayın açılış konuşmasının devamında Saner, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için gereken adımları atacak bütçeyi ayırdıklarını, 1 milyon tl’nin yatırım kaleminde beklediğini ve yasal eksikliklerin bilincinde olduklarını da sözlerine ekliyor.  

***

Konuşma yapmak, göstermelik çalıştaylar düzenlemek alışkanlık haline gelmiş olacak ki, Mart ayından bu yana toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele edecek herhangi bir adım atılmadı. Üstelik de çalıştaydan bu yana erkek şiddeti sonucu, kayıtlara geçen 5 kızkardeşimiz hayatını kaybetmişken, birçokları ise şiddetin farklı biçimlerine maruz kaldığı halde hayatlarına devam etmeye çalışırken! Evet, erkekler öldürüyor, devlet de hemcinslerini koruyor! Sahi, kadına yönelik şiddetle mücadele için ayrıldığı iddia edilen para hala beklemede mi acaba?

***

Çalıştayın sonuç bildirgesinde ise, 2017-2020 yılları için kısa, orta ve uzun vadeli Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planının hayata geçirileceğinden bahsediliyor.

***

2017 yılının yarısı geride kalmış olmasına rağmen, ulusal eylem planına dair herhangi bir eylem planı bilgisine ulaşamadık. Çalışma ve Sosyal Güvelik Bakanlığı toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele için adım atmak yerine, kadını eve hakpseden, aile kurumunu yücelten politikalarını hayata geçiriyor. Geleneksel ve ataerki söylemler ile düzenlenen Aile Eğitim Programı ile kadınlara, ayrı birer özneler olarak yaklaşmaktan uzaklaşarak, nesneleştiren, makul bir anne olmayı, aile kurumunun devamı için özveride bulunması gerektiğine dair çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmlar ise maalesef her geçen gün meyvesini vererek kadına yönelik şiddetin hız kazanmasına neden oluyor.

 

Hükümetin adım atmaktan aciz yapısı, her geçen gün bir kızkardeşimizin daha hayatına mal oluyor.

 

Başta sığınma evi, şiddet önleme merkezleri, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’nin hayata geçirilmesi gibi acil önlemler alınması için bekleyecek ne zamanımız ne de sabrımız kaldı. Hükümetin yalanları, kadınların canına, yaşamına mal oluyor. En temel insan hakkı olan yaşam hakkımız birer birer elimizden alınıyor.

Susmuyoruz!

Konuşuyoruz!

Hesap Soruyoruz!

Yaşam Hakkımıza Sahip Çıkıyoruz!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 2014 defa okunmuştur
Etiketler :
Gaile 424. Sayısı

Gaile 424. Sayısı