Kahraman beyaz at nasıl eşek oldu?
Geçenlerde Cyprus Mail gazetesinde sokak köpeklerinde ciddi artışla alakalı bir haber okudum...
Güney Kıbrıs’ta sokak köpeği sıkıntısı varmış...
(Türkiye’deki Akşam gazetesinin dünkü manşetine göre, aynı sorun Türkiye’de de var... Çocuklara karne hediyesi alınan köpekler, bir süre sonra sokağa atılıyormuş...)
-*-*-
Bizde bu konu artık sıkıntı olmanın ötesindedir...
Mesela Lefkoşa Sanayi, “sakın burada bisiklet kullanmayın, köpecikleri rahatsız ediyorsunuz ve size mecburen saldırmak zorunda kalıyorlar” noktasındadır!
Eskiden, Rauf Denktaş’ın anıt mezarında yürüyüş yapardım, bir kaç hırlama, bir iki havlama, vallahi korkuttu!
Vazgeçtim!
Haaa bu arada belirteyim, anıt mezar projesi yine yattı!
Burayı düzeltme, bitirme, tamamlama ihalesin kazanan müteahhit, vazgeçti!
Yine fiyasko anlayacağınız...
Ama konumuz bu değil!
-*-*-
Denktaş’ın anıt mezarında da, Gönyeli Yenikent bölgesinde de var olan sokak köpekleri sorunu, Güney’de de var...
Oh, bir nebze rahatlıyor insan!
-*-*-
Lefkoşa Rum Belediyesi’nde 20 yıldır bu mesele ile ilgilenen bir kişi, Güney’de sokak köpeklerinin artma sebebi olarak, pandemi sürecini ve Brexit’i de göstermiş!
-*-*-
Şöyle ki; pandemi döneminde Rumlara bir tek köpeklerini gezdirmek için sokağa çıkma izni veriliyordu... Bu dönemde bir çok Rum sırf sokağa çıkıp hava alabilmek adına gidip köpek almış... Pandemi geçince, bunların bazıları sokağa salınmış!
-*-*-
Bir de Brexit öncesi hayvansever İngilizler, sokakta buldukları tüm köpekleri sahiplenip, kendi ülkelerine götürüyorlarmış ama Brexit sonrası, bu işlem “zorlaştırılınca”; olan sokak köpeciklerine olmuş!
-*-*-
Neyse, bu sorun, hem Kuzey hem de Güney Kıbrıs’ta büyük bir sorundur...
Belki de ortak çözüm bulunmalıdır...
Çünkü bir çok noktada bu köpekler sürü halinde ara bölgede de yaşar haldedir!
Ama bugün yazmak istediğim aslında bu değildir...
-*-*-
Cyprus Mail’de sokak köpekleri ile ilgili haberi okurken, “sorun sadece sokak köpekleri değil” dedi bir yetkili...
Meğer, bir Kıbrıs eşeği de, geçtiğimiz yıllarda, ara bölgeyi aşarak, Kuzey’den Güney’e geçmiş!
Veya kaçmış!
Evet, yanlış okumadınız, eşek, Kuzey’den güney’e kaçmış!
-*-*-
Nereden nereye!
Birden aklıma Erenköy’deki askerlik günlerim geldi...
(Ne acıdır, Ersin Tatar’ın bir tek askerlik anısı yok... Sadece parasını öderkenki ‘gitti paracıklarım’ ağlaması dışında)...
Neyse, Erenköy’de, er – erbaş yemekhanesindeki duvarda, “beyaz atın öyküsü” diye bir yazı vardı...
Çok da güzel bir beyaz at çizimiyle birlikte...
-*-*-
Bu öyküye göre, 1964’teki Dillirga ya da Erenköy çatışmaları sırasında, Erenköy civarındaki küçük Türk köylerindeki vatandaşları da, bu köye çekmişlerdi...
Savunma alanı daraltılmış ve doğal yapı ile birlikte, daha sağlam bir cephe oluşturulmuştu...
-*-*-
İşte o heyecanlı ve kanlı günlerde, bir akşam nöbetçilier, ayak sesine benzer bir ses işitmişler...
“Acaba Rumlar mı? Saldırıyorlar mı?” falan diye endişe ederken, karanlığın içinden bir beyaz at belirmiş!
Meğer bu beyaz at, Alevga ya da Alevkayası köyünde, köylülerin kaçarken yanlarına alamadığı bir Türk atıymış!
Ve at bile, Rum zulmüne dayanamayıp Türk kontrolündeki bölgeye gelmiş!
Hem de zifiri karanlıkta!
Duvarda bu hikaye yazılıydı...
Atlar bile Rumlarla birlikte yaşayamıyordu bu hikayeye göre!
-*-*-
Evet, Kıbrıs Türk toplumunun 1960’lardan 2020’lere geldiği durumu en iyi açıklayan “hikayeler” bence bu beyaz at ile Kuzey’den Güney’e kaçan eşeğin hikayeleridir!
-*-*-
Bir zamanlar, at gibiydik, küheylandık, şahlanıyorduk, dimdik ayaktaydık ve evet Rum zulmünden kaçmak zorundaydık da şu anda bırakın Kıbrıslı Türkleri, binlerce, hatta on binlerce Türkiyeli kardeşimiz bile, Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu almak ya da tabiri caizse “Rum vatandaşı” olmak ama ondan da öteye, insan gibi yaşayabilmek adına, “eşek” gibi, Kuzey’den Güney’e kaçıyor!
Pile gerginliği!
Çetinkaya Spor Kulübü’nün Taksim Sahası meselesinde, “merdivenlerden saha ineceğiz” dedik...
BM Barış Gücü, “hayır inemezsiniz, yasal kapı ya da geçiş neredeyse, oradan gireceksiniz” dedi...
BM Barış Gücü’nün dediği oldu!
-*-*-
“Pile – Yiğitler yolunda inşaata devam edeceğiz” dedik...
BM Barış Gücü, “hayır, devam edemezsiniz” dedi...
-*-*-
KKTC Dışişleri, “hafta sonu inşaat durdu ama Pazartesi başlayacağız” dedi...
BM Barış Gücü, “ara bölgede inşaata kesinlikle izin yok” diye açıkladı...
-*-*-
Rusya, BM Genel Kurulu’nun “KKTC’yi kınama kararını”, “aceleye gerek yok, bakalım, görelim, karar veririz” diyerek, “veto” etti...
BM’nin beş daimi ülkesinden üçü olan Amerika, Fransa ve İngiltere, KKTC’yi kınadı, Amerika, “sakın Kuzey’e gitmeyin” dedi...
Beşin biri olan Çin sessiz!
-*-*-
Arıklı, “dünya yeniden şekilleniyor” dedi...
Türkiye’nin, Rusya’nın yanında olacağını iddia etti...
-*-*-
Acaba, Türkiye, ne istiyor?
Kıbrıs’ta gerginlik yaratıp, yerel seçimlerde Ak Parti’ye avantaj mı sağlamaya çalışıyor!
-*-*-
Türkiye, Kıbrıs’ta müzakerelerin yeniden başlayacağı kesinleştiği için, bir iki adım öne çıkıp, daha sonra geri adım atmak zorunda kalırsa, bu adımların çok da geri gitmemesi için mi çabalıyor?
-*-*-
Yoksa Türkiye’deki Ak Parti’nin dışında, bu gerginliği yaratan “başkaları” var ve bizdeki Ersingilleri, Erhangilleri, Tahsingilleri falan kullanıyor mu?
-*-*-
Veya ne bileyim, gerçekten, Türkiye artık Rusya ile beraber, Amerika ve AB’nin karşısında mı olacak?
İzliyoruz!
Özgür yaşamak için Türk tarafına gelen beyaz attan; yaşayabilmek için Rum tarafına kaçan eşeğe!