KALABALIKMIŞIZ GERÇEKTEN!
Nüfus tartışmalarında devlet kanadı yaptığı sayımla bizi bir türlü ne kadar kalabalık olduğumuza inandıramadı.
Açıklanan 295 binlik rakam bizi bir türlü tatmin etmedi.
Oysa aslında Başbakan’ın verdiği rakamlar çok tutmasa da dediği gibi aslında ol
Nüfus tartışmalarında devlet kanadı yaptığı sayımla bizi bir türlü ne kadar kalabalık olduğumuza inandıramadı.
Açıklanan 295 binlik rakam bizi bir türlü tatmin etmedi.
Oysa aslında Başbakan’ın verdiği rakamlar çok tutmasa da dediği gibi aslında oldukça kalabalığız.
Geçtiğimiz akşam nüfus sorununu konuştuğumuz 360 Derece’de Mete Hatay’ın payaştığı birkaç araştırma sonucunu hem hatırlatmak hem de yazıyla not etmek üzere buradan da paylaşmak istiyorum.
Rakamlar çarpıcı;
1974’de 116 bin civarında olan Kıbrıslı Türk nüfusu bugün 125 bin civarında!
Toplam nüfus 300 bin!
Nüfusumuz sadece 5 yılda 30 bin artarken,Kıbrıslı Türkler 74’den bu yana 37 yılda sadece 9 bin artış gösteriyorlar.
Yani sadece 5 yılda %11.2 oranında büyüyoruz ama Kıbrıslı Türk nüfus neredeyse 40 yılda en fazla %7’lik bir artış gösteriyor.
Mete Hatay, Güney Kıbrıs’ta verilerdeki son rakamlara göre, nüfus sayısının 780 bin dolaylarında olduğunu söylüyor.
Bunlar arasındaki yabancı nüfus 150 bin dolayında.
40 bin civarında da kaçak durumunda olan bir nüfus olduğu tahminini paylaşıyor.
Ve Kuzey’de %50’nin altına düşen yerel nüfus dengesi, Güney’de %75 dolaylarında bir hakimiyet olarak çıkıyor karşımıza.
Rakamlar konusunda belki toplumsal güvensizliğin de etkisiyle tatmin olamadık ama gerçeklik rakamlarla değişmiyor.
Nüfus gerçekliğimiz sayımızın kaç olduğundan öte, uygulanan nüfus politikalarının ciddi bir değişime sebep olduğu gerçekliğidir.
Şimdi bundan sonra tartışılması gereken uygulanan ve uygulanacak nüfus politikalarıdır.
Ardı ardına çıkarılan aflar ve mevcut vatandaşlık yasası, sosyal bir krize dönüşmüş nüfus sorununu tartışmanın temel noktasıdır.
Gayrı insani koşullar entegrasyonu sağlayamayan ve dışlanma psikolojisiyle yaşayan bir toplum ile kimlik buhranı geçiren bir toplum yapısı arasında sıkışmış durumdayız.
Bu durumda sormak gerekiyor;
Bakanlar Kurulu’nun neden hala vatandaşlık yetkisi vardır ve neden hala “hatırlı” kişilere vatandaşlık dağıtma hassasiyeti gösteriyoruz?
Kaçak sorununu afla çözmeye çalışırken ülkede bir iş gücü planlaması da yapıyor muyuz?
Hangi alanlarda ne kadar iş gücüne ihtiyacımız olduğunu saptamadan neden afları çoğaltmaya devam ediyoruz?
Bu soruları sürdürebiliriz. Belki sürdürmeliyiz de.
Nüfus sorunu sadece sosyal değil siyasi ve ekonomik bir sorun olarak karşımızda büyümeye devam ediyor.
Ancak mevcut çarpık yapı çarpık bir tepkisellik içinde sıkışmış durumda. Bu çarpıklığı düzeltebeilir miyiz bilinmez ancak büyümesi doğru politikalarla engellenebilir.
Sadece rakamlara güvensizlik belirtmek, bunu eleştirmek ve rakama inanmamak durumu değiştirmiyor.
Sorunu çözmek gerekiyor.