Kalavasonlu “kayıp” Nevzat Hüseyin’in öyküsü... (1)
Bir Kıbrıslıtürk’ün ihbarı üzerine Nissu (Dizdarköy) barikatında durdurulup kimlik kartı alınan, dönüş yolunda da “kayıp” edilen Nevzat Hüseyin’in hazin öyküsünü, yeğeni Ünsan Özbilenler anlattı...
Ünsal Özbilenler’i, henüz Kayıplar Komitesi’nde bir araştırma görevlisiyken tanımıştım, birlikte bazı olası gömü yerlerini şahitlerimizle birlikte Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermeye gitmiştik... Ünsal Özbilenler’le Baf’a giderek burada bir şahidimizle buluşmuş ve şahidimizin bize gösterdiği olası gömü yerlerini birlikte incelemiştik...
Ünsal Özbilenler birkaç yıl süreyle Kayıplar Komitesi’nde görev yapmıştı... Yüreği kanayan bir insandı... Çünkü hem dayısı Nevzat Hüseyin, hem de büyük dayısı Reşat Ahmet “kayıp” edilmişti... Her ikisi de 1964 yılında kayıp edilmişti... Geçtiğimiz aylarda, Trulli’de (Strullos) bir kuyuda dört “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlar bulundu, bunlardan birisinin de Ünsal Özbilenler’in büyük dayısı Reşat Ahmet olduğu tahmin ediliyor... Bu konuda Şener Elcil, Erbay Elcil ve Ahmet Bengihan’la geniş bir röportajımız geçtiğimiz Aralık ayında bu sayfalarda yayımlanmıştı... Her ne kadar da Strullos’ta (Trulli) kuyuda bulunmuş olan dört Kıbrıslıtürk’ten birisinin Reşat Ahmet olabileceği tahmin ediliyor olsa da, her zaman söylediğimiz şey, DNA testleriyle kimliklendirme yapılmadan önce kesin bir şey söylemek mümkün değildir...
Kalavason’un kayıpları üstüne yazmıştık röportajımızda ve Tatlısu’nun kayıpları hakkında da yazmıştık... Ünsal Özbilenler’in dayısı Nevzat Hüseyin de Kalavason’un “kayıp”larından biri...
Nevzat Hüseyin, şöförü Hasan Hüseyin Dohnili’yle birlikte Lefkoşa’ya gelmişti Tatlısu’dan... Lefkoşa’ya gelirken, Nissu’daki (Dizdarköy) barikatta durdurulmuş ve gerek kendisinin, gerekse şöförünün kimlikleri ellerinden alınmıştı... Oradaki Kıbrıslırum polisi kendilerine Lefkoşa’dan geri dönerken Nissu’daki (Dizdarköy) polise gidip kimlik kartlarını almalarını söylemişti...
Ünsal Özbilenler’in yaptığı araştırmalardan ulaştığı bilgilere göre bir Kıbrıslıtürk ihbarcı, Nevzat Hüseyin’in Lefkoşa’ya gidip silah getireceği yönünde bir ihbar yapmıştı Kıbrıslırum polisine...
Bu ihbarın bir arka planı vardı ki onu da Ünsal Özbilenler’den ayrıntılarıyla dinledik: Kalavasonlular 1963 olayları ardından Tatlısu’ya (Mari) göç etmişlerdi... Nevzat Hüseyin, Kalavason’un komutanıydı... Tatlısu’nun kendi komutanı vardı fakat Tatlısu’nun komutanının yerinde de başkalarının gözü vardı... Tatlısu teşkilat komutanlığını ele geçirmek isteyenler için Kalavason komutanının da köye gelmiş olması büyük bir sorundu... Kendilerine göre tek bir sorun yerine şimdi iki sorunla uğraşmak zorundaydılar. Önce Tatlısu’nun komutanı olan Lozan otobüsleri ortaklarından Cemal Efendi’ye kumpas kurmuşlar ve Şubat 1964’te onun ortadan kaldırılmasını sağlamışlardı... İki ay kadar sonra da da sıra, Nevzat Hüseyin’e gelmişti...
24 veya 25 Nisan 1964’te Nevzat Hüseyin Lefkoşa’ya Hasan Hüseyin Dohnili’yle birlikte Lefkoşa’ya geldi... Lefkoşa’ya vardığı zaman Nissu barikatında başından geçenleri akrabalarına anlattı... Ünsal Özbilenler’in babası ona geri dönmemesini, bir hafta kalmasını, durumu kendisinin araştıracağını söyledi... Aynı şekilde yeğeni Hasan Bengihan da ondan köye dönmemesini istedi. Nevzat Hüseyin her ikisine de “Dönmeyeceğim, tamam” dediysa da, her ne düşünmüşse – yeni evliydi, bir de bebeği vardı, oğlu Hüseyin, belki de dönmek istemesinin esas nedeni buydu – Lefkoşa’dan çıktı ve bir daha köyüne varamadı... Nissu civarında bir kuyuda gömülü olduğunu tahmin ediyor Ünsal Özbilenler – yaptığı araştırmalar da buna işaret ediyor...
Aslında Nisan 1964, hem Kıbrıslırumlar, hem de Kıbrıslıtürkler için korkunç bir aydı – bu konuda yıllar önce bu sayfalarda Nisan 1964’te çok sayıda Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum’un “kayıp” edildiğini ayrıntılarıyla yazmıştık, ulaşabildiğimiz bilgileri paylaşmıştık... Belki de konu “ihbar” değil, gene birceez “intikam” girişimi de olabilirdi ancak Ünsal Özbilenler, ihbar üzerine dayısının “kayıp” edildiği yönünde arşivlerde çok ayrıntılı bilgiler görmüş olduğunu, ihbarı yapanın adının dahi bu dosyalarda bulunduğunu anlatıyor...
Nihayetinde boşu boşuna yok edilen hayatlar duruyor karşımızda: Nevzat Hüseyin ve şöförü Hasan Hüseyin Dohnili, Lefkoşa’dan Tatlısu’ya dönerken alınarak “kayıp” edilmişler ve bugüne kadar da onların akibeti hakkında herhangi bir bilgi alınamamış... Geride sevgili eşi Tezel hanım ve henüz bir yaşın altındaki oğlucuğu Hüseyin kalmış... Tüm aile yasa boğulmuş... Tezel hanımın da yakın geçmişte vefat etmiş olduğunu anlattı Ünsal Özbilenler ve bu acıları Kıbrıslılar’a yaşatanların siyasiler olduğunu, her iki taraftan siyasilerin bu acıları sürdürmekten sorumlu olduğunu anlattı...
Bir Kıbrıslıtürk’ün ihbarı üzerine Nissu (Dizdarköy) barikatında durdurulup kimlik kartı alınan, dönüş yolunda da “kayıp” edilen Nevzat Hüseyin’in hazin öyküsünü yeğeni Ünsal Özbilenler’den dinledik. Onunla röportajımız şöyle:
SORU: Ünsal Özbilenler, kaç yaşındasın?
ÜNSAL ÖZBİLENLER: 63 yaşındayım.
SORU: Nerelisin? Kalavasonlu, yoksa?
ÜNSAL ÖZBİLENLER: Vallahi ben İskele doğumluyum ama annem Kalavasonlu, babam da Dillirgalı…
SORU: Yani İskele dediğin, Larnaka…
ÜNSAL ÖZBİLENLER: Larnaka… Babam Dillirgalı derken, Süleymaniyeli… Yeşilırmak’tan sonra üç-dört tane küçük Türk köyü var. Süleymaniye’nin adı rahmetlik büyükdedemin adı, Süleyman’dan gelir…
SORU: Ailenizden iki kişi “kayıp” vardır…
ÜNSAL ÖZBİLENLER: Bir öz dayım, bir da büyük dayım…
SORU: Öz dayın yani Nevzat Hüseyin, tek mi kaybolduydu yoksa iki kişi mi?
ÜNSAL ÖZBİLENLER: Yok, iki kişiydiler, şöförü da vardı… Onun adı Hüseyin Dohnili’ydi… Şöförüydü. Peugeot, açık bir vancığı vardı, küçük. Peugeot 404 zannedersam. Leymosun-Larnaka köylerinde ticaret yaparlardı 1963’ten sonra… Kalavason’dan göç ettikten sonra Tatlısu’ya Kıbrıslıtürkler, dayım da hayvanlarını sattıydı… Daha önce sattıydı aslında hayvanlarını ve yeni evliydi dayım. Yenile da çocuğu olduydu… Çocuğunun adı Hüseyin… Kullandığı soyadı da Yazaroğlu’dur. Çünkü dayım, ilkokul mezunu olmasına rağmen şiir yazardı, tiyatro yazardı ve köyde üvey dayısıyla birlikte tiyatro kurarlardı… Yani böyle bir da sanatsal yönü vardı. Kalavason’da yani…
Hatta yeğenimiz vardır Hasan Bengihan, o zamanlar ortaokul öğretmeniydi Bekirpaşa Lisesi’nde…
SORU: Güven Bengihan’ın amcası…
ÜNSAL ÖZBİLENLER: Amcası evet, benim da amcamıdı… Bayraktar Ortaokulu’nda beni da okuttu. Bir defasında dayım Larnaka’ya gittiğinde, okula kendisini görmeye, amcama birkaç şiir okumuş dayım, kendi şiirlerinden. Öyle bir olayı hatırlar ve okuduğu bir şiiri Hasan Bengihan hiç unutmaz, öyle duygusal bir şiir okumuş dayım ki düşün kaç sene önce, hala daha unutmaz ve birkaç ay önce kendisiyle görüştüğümde o şiiri bana telefonda okudu ki kendisi 80 yaş civarında birşeydir… Lefkonuk’ta kalır şu anda. En son orada öğretmendi…
SORU: Hangi tarihte “kayıp” olduydu dayınız ve şöförü?
ÜNSAL ÖZBİLENLER: 24 veya 25 Nisan 1964’te “kayıp” oldular. Lefkoşa’ya gelirlerdi. Ticaret yapardı dayım ama aynı zamanda da TMT’nin komutanıydı, Kalavason’da TMT’nin komutanıydı… Tabii köyün büyük bir kısmı 63’te Tatlısu’ya kaçınca köyün silahlarını da dayım getirdiydi. Toplam 10 tane piyade, 40 tane da mermisi vardı. Yani bu kadar az… Dayım, babamın söylediğine göre, o gün Lefkoşa’ya geldiğinde görevli geldi Lefkoşa’ya. Hafif silah ve mermi götüreceğdi geri…
SORU: Tatlısu’ya…
ÜNSAL ÖZBİLENLER: Tatlısu’ya, o bölgeye…
SORU: Sade Kalavason’un komutanıydı yoksa civar köylerin da?
ÜNSAL ÖZBİLENLER: Hayır, sade Kalavason’un TMT komutanıydı… Fakat Kalavson 63’te kaçınca, Tatlısu’da iki tane komutan oldu. Bir Tatlısu’nun komutanı vardı, bir da Kalavason’un komutanı vardı.
SORU: Tatlısu’nun komutanı kimidi?
ÜNSAL ÖZBİLENLER: Tatlısu’nun komutanı rahmetlik Cemal’ıdı, Lozan’ın ortaklarından ki onu da Şubat 1964’te vurdular… Şimdi çocukları soyadı olarak “Cemaller”i aldı.
SORU: Arif Cemaller’in babası…
ÜNSAL ÖZBİLENLER: Evet…
SORU: Ben istediydim aslında Arif Cemaller’den röportaj ama ilk tamam dedi, sonra bilmem… Uymadı herhalde… Onu niçin vurduydular? Daha doğrusu önce şunu sorayım, Lozan nereye yolcu taşırdı?
ÜNSAL ÖZBİLENLER: Lozan, Lefkoşa’dan Limasol’a otobüs seferleri yapardı. Tabii Lefkoşa’dan Limasol’a sefer yaparkana, Köfünye, Tatlısu, o köylere da yolcu götürürdü. Son durağı Limasol’du.
SORU: Larnaka’ya da giderdi, yoksa?
ÜNSAL ÖZBİLENLER: Larnaka’ya gitmezdi.
SORU: Herhalde 1959 gibi bir şey kurulduydu, “Lozan” dediklerine göre çünkü herhalde Lozan’da Kıbrıs’la ilgili anlaşmaların yapıldığı yıllardı, belki da onun için “Lozan” dedilerdi.
ÜNSAL ÖZBİLENLER: Herhalde… Birkaç ortağı vardı, diğer ortakları bilmem tabii… Bir tek rahmetlik Cemal’i bilirim çünkü Cemaller, Tatlısu’nun varlıklı ailelerindendi, malları mülkleri vardı. O zaman da daima köydeki böyle aileleri TMT’nin komutanı yaparlardı. Rahmetlik Cemal’ı öyle komutan yaptılar.
Ama dayım Türkiye’ye eğitime giden, TMT tarafından Türkiye’ye eğitime gönderilen ilk grubun içindeydi – gençti dayım, dayım daha gençti rahmetlik Cemal’dan… Ve böyle iri-kıyımdı, “balligari” biriydi dayım. Cesur biriydi… Dolayısıyla TMT onun için da dayımı seçti, Türkiye’ye eğitime da gönderdi kendini…
Cemal’ın yerinde gözü olan başka Tatlısulular da vardı… Onların birinci hedefi aslında Cemal’a bir oyun çekip onlar gelmek isterdi yerine. Bu defa dayım da Tatlısu’ya geldi. Komutan, daha genç, eğitimli… Sözü daha çok dinlenir merkez tarafından gibisinden… Dolayısıyla o aile, telaşa düştü… Yani Cemal’ın yerinde gözü olanlardan bahsederim… O aile telaşa düştü.
O bölgede, Dohni, Tatlısu, Pendagomo, Lefkara ve o bölgenin istihbaratını taşıyan bir çocuk varıdı. Adı onun da …. ile başlardı… Cemal’in yerinde gözü olan aile, o çocuğu ovada yakaladı ve yok etti, öldürdü. Bir kuyuya attı… Ve “emare” olarak da Cemal’a ait bir bıçak attılar kuyuya…
Kalavason köyünden genel görünüm...
SORU: O çocuğun aslında bir aşk hikayesi da mı varıdı? Yoksa dikkat dağıtmak için mi anlatılırdı bu, bilmem…
ÜNSAL ÖZBİLENLER: Onu bilmem, genç bir çocuğudu…
SORU: Genç, yakışıklı… Ararlardı bu çocuğu, bir akrabamız anlattıydı bana, her gün her gece gidip kuyulara bakarlar, bu genç çocuğu ararlarmıştı…
ÜNSAL ÖZBİLENLER: O çocuğu buldular, kuyuda bıçağı da buldular ve Cemal’ın üstüne galdı bu olay…
SORU: Onun üstüne attılar…
ÜNSAL ÖZBİLENLER: Evet… O çocuğun da arkadaşları, biri Lefkaralı, biri da Limasollu, geldiler, Lozan’da Cemal’ı daradılar, öldürdüler…
SORU: Boşu boşuna, suçsuz günahsız öldürdüler adamı…
ÜNSAL ÖZBİLENLER: Evet… Onlar da o gün – daha önceden ayarladıydılar zaten – gemiye bindiler ve İngiltere’ye gittiler o vuran iki kişi. Bir tanesi 74’ten sonra geldi etti ama hayatta değil şu anda. Diğeri hiç gelmedi adaya. Hala daha hayattadır ama yaşlıdır, İngiltere’dedir – hiç gelmedi Lefkara kökenli olan.
(Devam edecek)