“Kalbim hep Girne’de kaldı…”
1979’dan beridir İngiltere’de yaşayan Girneli Göksel Kemal, ricamız üzerine eski Girne’den hatıralarını kısaca kaleme aldı.
“Kalbim hep Girne’de kaldı” diyen Göksel Kemal, şöyle yazıyor:
“Evimiz Garagız’da kasaphanenin yanındaki kırmızı kiremitli evdi. Ben orada doğdum ve çocukluğum hep orada geçti… 13 Kasım 1961’de Girne’de dünyaya geldim, beş çocuklu bir ailenin en küçük çocuğuydum. Babam Kemal Hasan, annem Asiye Kemal, Girne’deki en eski Kıbrıslıtürk ailelerinden biriydik, köklerimiz en az 200 sene gerilere gider…
Babamın mesleği balıkçılıktı… Evimiz denize yüz metre yakındı, bu nedenle denize ve balıkçılığa çok merağım vardı ve beş yaşında Garagız’da yüzmeyi öğrendim.
1964’te ben üç yaşındayken bazı Kıbrıslırumlar babamın balıkçı sandalını limanın dışına çıkarıp yakmışlardı, bir ara babam işsiz kalmıştı ve bazan orada burada gidip işlerdi. Bu nedenle abilerim Moral, Hasan ve Doğan, Garagız’a gamıştan galif yapıp orada kebap, sandöviş ve kola satmaya başladık. Ben de bazan kalenin arkasındaki sahile gidip orada sandöviç ve kola satıyordum…
Bu işi 1967’ye kadar devam ettirdik.
Bu arada babam da limanda Haralambus isimli çok iyi bir insan olan bir Kıbrıslırum’un yanında balıkçılık ve sandal kiralama işlerine başlamıştı. Ve beni de panayırlarda yanına alıp limana götürüyordu.
“Vargaya beribado” ilk öğrendiğim Rumca’ydı, manası “Sandal gezisi” ve ben de bunu müşteri toplamak için gelen geçene bağırarak söylüyordum.
1967’de bizim Garagız’da işleyip biriktirdiğimiz paralarla babama yardım edip küçük bir sandalcık almıştı ve bu sandala dıştan takma birbuçuk at makine koymuştuk, insanlar bu sandalı yüzerek geçiyorlardı ve babam yavaş yavaş sevdiği meslek olan balıkçılığa tekrar başlamıştı…
1970’te Karakumi’de sandal yapan Sodiri isimli (şimdi Leymosun’da yaşıyor) bir Kıbrıslırum, babama daha büyük bir sandal yapmıştı ve eski sandalını babam “Martı” barın sahibine sattı… Barın sahibi sandalı yarıdan kesip barının içine monte etti…
Benim de limandaki çocukluk hayatım 1968’de başladı, çocukken saçlarım sarı olduğu için bana “Sarı badadez” lakabı takmışlardı fakat babamın sandalına Corner Bar’ın önünde elimde dondurma atlarken ayağım kayıp denize düşmüş ve çıktığımda dondurma hala elimde duruyordu, bundan dolayı limanda artık “Bagodo” (“Dondurma”) diye bilinmeye başlamıştım.
Çocukluk hayatımın en güzel günleri limanda geçmiştir, Kıbrıslırum çocuklarıyla saklambaç oynamam, batık geminin çıkarıldığı gün orada olmam, tat Andrew’nun elinde lenger limanda dolaşması, panayırlarda eski fenerin yanındaki taşlara oturup yağlı direğin üstündeki bayrağı kimin alacağını merakla seyretmem…
Devam edecek