KALDIRIM MİRASI
Yürüyorum!..
Cadde boyunca kaldırımlar yapılmış, geniş, temiz, hani yumurtayı bıraksan kırılmadan yuvarlanarak gidecek.
Kim vermiş parayı, nasıl yapılmış, bilmiyorum.
Ne başında ne de sonunda, “TC” ya da “AB” levhası yok...
“Kıbrıslı Türklerin vergileri ile yapılmıştır” gibi bir ibareye hiç alışmadık zaten...
Yürüyorum!..
Bu ülkede “taş taş üstüne konmuyor da değil” diyerek...
***
Çok güzel bir villa!..
İki yanda çiçekler ekilmiş, cemileler açmış allı morlu, bahçe duvarına yaslamış gövdesini...
Özel lambalar var bahçede, güneş enerjisi ile çalışıyor, ışıl ışıl her yer...
Garajı var, kapısı belli ki uzaktan kumandalı...
Hani sahip olmak için belki yüz sene çalışmam gerek bu şartlarda...
Göz etmiyorum...
Ama doğrusu kıskanmıyor da değilim...
Yürüyorum!..
***
Yürüyorum da tam bu villanın önüne gelince, yola inmem gerekiyor, kaldırımdan asfalta...
Memlekete iniyorum!..
Çünkü bu güzel evi yapan her kimse, her gece ama her gece, arabasını kaldırımın üzerine park ediyor!..
Evi yapmış ya...
Kaldırımı da mirastan sayıyor...
Çünkü garajında ‘tek arabalık’ yer var.
Oysa her hanemiz gibi bu yurttaşa da doğaldır tek araba yetmiyor.
Öyle de, o kadar paranın, malın, o kadar zevkin ve gösterişin sahibi bu şahsiyet, kaldırımların, aslında yayalara ait olduğunu neden bilmiyor?
***
Ne yalan söyleyim ‘çizmek’ geliyor içimden her gece arabayı...
Hani ‘şeytan dürtüyor’ diyorlar ya, hem de nasıl bir dürtme, anlatamam...
Yapmıyorum elbette...
Önermiyorum da...
Diyeceksiniz ki “polisi ara, şikayet et!..”
İsterseniz bir deneyiniz...
Göreceksiniz sonucu...
***
Etkin denetim olsa...
Ve ceza...
Haklısınız, “yapanın yanına kalmasa” belki düzelecek de...
Yine de hazmedemiyorum.
Yani bu ülkede, illa ki ‘ceza’ mı gerekecek, her seferinde, ‘insanlığı’ ve ‘medeniyeti’ hatırlamak adına...