KALPTEN GELEN KELİMELER
Şairler, kelimelerin farklı kombinasyonlarının atmosferi nasıl değiştirdiğini, metni birden farklı anlam katmanlarına doğru evrilttiğini iyi bilirler. Bir kelimeler savaşı sürüyor dünyada. Kelimelerinde gizli küçük detaylar ele veriyor insanı. Kelimeler yaralıyor, öldürüyor hatta… Bazen bir kelime yorgunluğu hissedip sessizliğe doğru çekmek istiyorum kendimi ama içimdeki ses susmuyor o zaman da…
Pek çok insan kelimeler üzerinden var olmaya, görünür kılmaya çalışıyor kendini. Bir zamanlar kelimeler ülkesinin kraliçesi olduğumu vehmeder onlara buyruklar yağdırırdım. Nasıl da kibirli bir durummuş. Başka hiçbir şeyim olmasa da hayata bırakacak kelimelerim var diye düşünürdüm belki. Kelimeler çok tehlikeli oysa, onları ustaca kullanma becerisi edinmezsen kırıp dökebilirsin ortalığı.
İnsanlar cümleleri yanlış işitiyorlar çoğu zaman. Tıpkı bazı şarkı sözlerini yıllarca yanlış bir biçimde algılamamız gibi. Senin söylediğin ya da yazdığın değil de onların yarattığı çağrışımların kendi kafalarında oluşturduğu anlamlar egemen oluyor kavrayışlarına. Bir de kimi insanların geçmişten bugüne taşıdıkları bir bohça var sana dair; şuradan buradan topladıkları detaylarla bir “sen” oluşturmuşlar kafalarında. İşte bu da senden yeni işittiklerinin rengini, dokusunu belirlemekte etkili oluyor, yanlış okuma pratiğini tetikliyor.
Günümüz hayatları öylesine yoğun, öylesine büyük bir kelime ve imge saldırısı altında ki bazı şeyleri unutmadan var olmak mümkün değil. Hatırlamak için unutmak gerek; biliyoruz bunu. Bellek silmiyor ama silikleştiriyor ve garip bir algoritma içinde bazı detayları öne çıkarıyor zaman zaman.
Karşıma bir metin çıkıyor bazen. Öylesine kusursuz, öylesine ustaca yazılmış ki… Tam da tanımlayamadığım bir şey rahatsız ediyor ama, kalbimde bir türlü yer açamıyorum ona. İnsan kalbini dinlemeli böyle bir durumda.
Kelimeler bizi maniple etmenin aracı haline gelmişler. Bütün mesele bu belki de. Kelimeler ve imgelerle saldırılıyor üzerimize… Algılarımızı etkilemeye çalışıyorlar. Yalan haberle, yanlış bilgiyle, günümüz teknikleriyle oluşturulmuş bazı fotoğraf ve görüntülerle yapılmaya çalışılıyor bu… Bir doğruluk barometresi lazım hepimize bunca sinsi saldırı ortasında.
Her şeye rağmen korumaya çalıştığın saflık ise hor görülen bir durum haline gelmiş. Bunca kötülüğün ortasında kalan masumiyet kaybedenler kulübünün giriş bileti gibi… İçimi üşütüyor dünyanın bu karanlık hali.
Hiyerarşi basamaklarında yukarıya tırmanmak için kıyasıya bir kavgaya tutuşmuş insanlara dair bir tablo var gözümün önünde. Ressam Hieronymus Bosch bunu çizebilirdi belki. Birbirinin üstüne basanlar, kimilerini elbirliğiyle merdivenden atanlar. Üste çıkmak için elini uzatsın diye birisine yağ çekip yukarıya çıktıktan sonra elini uzatanı basamaktan itenler.
İnsan kötülerin ikliminden kendini her ne kadar korumaya çakışsa da bazen bir Bosch tablosunun ortasında bulabiliyor kendini. Çok çaresiz kalınan bir anda kötülük bulaşabiliyor sana da. Kendini koruma güdüsüyle seni itmek için harekete geçen bir eli ısırabiliyor, birilerine bir salvo atabiliyorsun.
Bunca kötülüğün arasında illa ki iyi kalacağım diye direnmek de mümkün ama. Bu duyguda yalnız değilsin çünkü… Dünyaya yayılmış bir ailen var aslında. Senin gibi insanları bulabilir, ulaşabilirsin onlara. Sana olduğu gibi onlara da bulaşmıştır elbet bazı kötülükler. Önemli olan bir farkındalık taşımaktır buna dair.
Bazen hayatın kışını yaşarken tatlı bir sıcaklık yayılır ortaya. Karlı kayın ormanında yürürken “Gir içeri” diye açılabilir bir kapı. Belki dünyanın bir yerinde şöminesini yakmış, seni bekleyen biri vardır.
Belki o şöminesini yakmış kişi de kalbini kıracaktır bir gün. Kendini kurtardığını sandığı kötüler gelip esir alabilecektir onu. Belki de yalnızlıktır senin kaderin… Olsun! İnsan hayal ediyor yine de sıcak bir kucağı. Onca düş kırıklığına rağmen uslanmıyor kalp. Kalp hep çocuk kalıyor bazen.
Kelimeler bu çocuk kalbin dilini konuştuklarında küçük mucizeler yaratabilirler. Özel bir tınısı vardır böylesi kalpten gelen sözlerin… Çekingen ve kırılgandırlar çoğu zaman ama içlerindeki kıvılcım sıcacık bir ateş yakabilir. Yeter ki işitelim onları.