‘Kamu maliyesi’ aklı
Görev tanımı bellidir…
Birinci vazife ay sonları kamuda çalışanların ve emeklilerin maaşlarını ödemektir.
İkinci vazife, yıl sonlarında kamuda çalışanların ve emeklilerin 13’üncü maaşlarını ödemektir.
Üçüncü vazife, iki ayda bir kamuda çalışanların ve emeklilerin hayat pahalılığı ödeneklerini düzenlemek, enflasyon oranında maaşları yükseltmektir.
Dördüncü vazife, kamuda çalışanlar arasında ek mesai yapanları er ya da geç ödemektir.
Beşinci vazife, tüm bunları yapabilmek için vergi salmak, beyanname göndermek, zamanında toplamak, gecikenleri faizi ve cezasıyla tahsil etmektir.
Altıncı vazife, yukarıdaki ödemelerde eksilen meblağı iç ya da dış borçlanma yöntemiyle bir yerden bulmak, buluşturmak ve ‘son tarih’ gelmeden gerekli ödemeleri yapmaktır.
Yedinci vazife yoktur!
**
KKTC dün bir kez daha yağmura çamura battı.
Gönül arzu ederdi ki drenaj sistemimiz çalışsındı da tabiat ananın fazladan yağdırdığı yağmurlardan yine de seller ortalığı alsındı.
Ama nerede?
Dereleri doldurur, çarpık yapılaşmaya göz yumar, doğanın dengesini bozar, altyapısız üstyapı yaptığınız zannederseniz sonu böyle olur işte…
Her yağmurla birlikte dizinizi döver, iki gün sonra sular çekilince unutur, yeniden normal hayatın rutinine döner, gül gibi yaşayıp gidersiniz.
Azacık dolgunun üstüne asfalt dökünce mantinli açılışlar yapar, ‘yol’ yaptık diye nutuklu törenler düzenlersiniz de yağmur yağınca oraların ‘yol’ değil, ‘dere’ olduğunu anlar el alem…
**
Birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı vazifeleri yukarıda anlatıldığı gibi olan bir devletin her yağmur sonrasında batıp çıkmasından doğal ne olabilir ki?
Hepimiz suda boğulup ölmediysek şimdiye kadar, dua edelim, zira verilmiş sadakamız olmalı!..
‘Bilimsel akıl’la ve doğru yatırımlarla çözülebilecek işleri nasıl beceriyorsak yüzümüze gözümüze bulaştırıyoruz.
Bunlar başımıza geliyor, çünkü hala memleket ‘kamu maliyesi’ kafasıyla bir yere gidecek zannediyoruz!
KKTC devletine biçilen rol, bizi maalesef buraya kadar getirebiliyor.
Yağmur meselesi bir örnek sadece… Yığınla benzeri var eklenebilecek.
**
Devlet elbette kamuda çalışanını da ödeyecek, emeklisini de ödeyecek, ek mesai gerekliyse ve yapılmışsa onu da ödeyecek.
Ama ‘tek gaile’ ve ‘görev tanımı’ bu olunca, memleketin geriye kalanının hali böyle olur işte…
Her ‘mali yılbaşı’nda ‘kamu maliyesi ninnisi’ dinleyip duruyoruz.
Neymiş?
Kamuda borç stoku 12 milyar TL’ye çıkmış…
Yıllık açığımız 460 milyon TL’ye ulaşmış…
Bir yıllık yurt içi hasılanın bir buçuk katı borcumuz varmış…
TC’den alınan katkı azaltılacakmış…
Gelirler artırılacak, giderler kısılacakmış…
Fazla mesai aşağıya çekilecekmiş…
“So what?” der İngiliz!..
Yani, eee?
Sonuç ne olacak?
Ülke ekonomisi düzlüğe mi çıkacak?
Vatandaşın alım gücü mü yükselecek?
Yeni iş alanları mı açılacak?
Seneye yağmur yağdığında yollar cirilop mu olacak?
Ne olacak?
Biri çıkıp ‘Başımız falan yıl göğe erecek’ dese, uygulanan mali politikaları kabullenmek, sineye çekmek çok daha kolay olur herhalde…
Ama ‘kamu maliyesi’ aklıyla gidilecek köyün minareleri bellidir.
‘Devlet kurtarma’ meraklılarına tamamen dostça ve iyi niyetle duyurulur.