KAMU ZOR İFLAH OLUR
Devlet idaresi ciddi iştir.
Teorik olarak en azından…
Bizde ise sanki tam tersi geçerlidir.
Gayrı ciddilik, partizanlık ve adam kayırmacılık o kadar iliklerimize işlemiş ki, kamu idaresini sıfırladık.
‘Kamu reformu’ gibi iddialı, beylik laflar ede ede, kamuda en basit işlerin bile yapıl(a)madığı bir noktaya geldik.
Neden?
Çünkü ‘adama göre iş’ mantığı azalacağına arttı.
Hele şimdiki hükümet döneminde!..
Yapılan atamaların çok büyük bir kısmı ‘liyakat’a uygun değil.
Bırakın atanan kişinin o makama layık olup olmadığını, birçok müdür ya da sorumlu kişinin, müdürlük ya da sorumluluk yapacağı işle uzaktan yakından alakası yok!
***
Bayramda eş, dost, akraba ziyaretlerinde bir yığın örnek işittim kamudaki rezilliklere dair…
Kamuda çalışanların motivasyonu daha da azalmış.
Nasıl azalmasın?
“Bizim daireye yolladıkları şahıs, falanca dairede alt düzey memurdu. Bizim dairenin görev alanıyla yakından uzaktan alakası olmayan, eğitimsiz biri bize nasıl iş yaptıracak? Buyursun yaptırsın!..”
Veya şu:
“Bizim birim teknik. Dolayısıyla başımızda mühendis olması lazım... Bugüne kadar hep böyle oldu. Şimdi dairede mühendisler dururken ve yıllarını bu işe vermişken, bilmem nereden birini müdür yaptılar. Mühendisler kalemi kağıdı bıraktı.”
Devleti idare edenler, partililerine ve eşlerine dostlarına ‘kıyak’ geçmek pahasına zaten sıkıntılı olan kamuyu daha da berbat hale getirdiler.
Yine bolca duyacağız tabii ‘Kamu reformu’, ‘Kamu Net’ diye lafları…
Verimlilik, mesai saati, fazla mesai gibi kavramlar da karşımıza çıkacak ve günün sonunda ‘kamu görevlileri’ni suçlu bulacağız.
Yönetenler, kamu idaresini bu hale getirenler ise ak-pak!..
***
CTP-UBP koalisyonunun en büyük kabahati, Kamu Görevlileri Yasası’nı geçirmemek oldu.
Elçilik/Yardım Heyeti destekli bir darbeyle kurulan UBP-DP koalisyonu bunu fırsat bildi: Her gün mutlaka birkaç atama var.
Sağolsun, Cumhurbaşkanı da tümüne imzayı basmaya devam ediyor.
Dolayısıyla yaratılan ucubelerde hem bu hükümetin arlasındaki ‘gizli destekçi’ Elçilik’in, hem de atamalara üçüncü imzayı koyan Cumhurbaşkanı’nın sorumluluğu vardır.
Benim bayram boyunca memurlardan dinlediklerimin bir kısmı herhalde Akıncı’nın da kulağına gidiyordur. Merak ediyorum, başta Başbakanlık olmak üzere, sırf birilerine iş ya da mevki yaratmak için yapıldığı aşikar bu işlemlerle ilgili hiç mi kaygı, endişe duymuyor Cumhurbaşkanı?
Elçilik ve Yardım Heyeti zaten muhatabımız değil. Ama onlar da bu topluma bundan sonra ‘tasarruf’ demeye niyetlendiklerinde iki defa düşünsünler. Zira ahali ahmak değil!
Herkes görüyor etrafa saçılan paraları…
***
Velhasıl kamu yönetimi bundan sonra zor, ama çok zor iflah olur.
Ne hiyerarşi kaldı çünkü, ne çalışma motivasyonu, ne ahlaki değer kaygısı, ne de adalet duygusu…
Hepsi yandı, bitti, kül oldu!
Yıkımda, dökümde ve saçımda emeği geçenlere selamlar, sevgiler…