Ferdi Sabit Soyer

Ferdi Sabit Soyer

KAOS MU?

A+A-

 


Bazı olgular var ki sanki biz yaşamıyormuşuz gibi gelip geçen hadiseler oluyor. Bunları bir bütün olarak her yönü ile değerlendirmiyoruz.

Bakın, Türkiye'de iç güvenlik ile ilgili çok tartışmalı bir yasa geçti. Polisin yetki ve salahiyeti arttı.
Bunun dayandırıldığı ana temel, kamu düzeninin korunması oldu. Çok tartışmalı bir süreç yaşandı.
Türkiye'de iç güvenlikle ilgili bu tartışma yaşanırken, KKTC'de Mahkeme, polisin KTHY önünde gösteri hakkını kullanan sendikacılara ve sivil toplum mensuplarına dönük gerçekleştirdiği ölçüsüz devlet şiddetini mahkûm eden  kararını açıklandı.

Bunu konuşamadan kaosa

Ne acıdır,  Türkiye'de polisin yetki ve salahiyetini artıran iç güvenlik yasasının tartışmalı bir şekilde çıktığı bir dönemde, KKTC Mahkemesinin aldığı bu demokratik değeri çok önemli kararı konuşacağımıza, buna dair değerlendirmeler içinde olacağımıza, bir başka olayla yüz yüze geldik.
Gerçekten haksız olan ve eşit işe eşit ücret ilkesini ayaklar altına alan ve adına "göç yasası" denen yasaya karşı, demokratik eylem yapma hakkını kullanan öğretmenler eylem içindeydiler.

İlk defa seçim kampanyası içine  alınan eylemler devam ederken, mahkemeden ölçüsüz polis şiddetine dönük kararın çıktığı günün ertesi günü eylemciler, Meclis Genel Kuruluna girdiler.
Hem de "engelsiz" bir şekilde, kimse onlara dur ne oluyor demedi.

Ne kadar haklı ve ne kadar tepkili olursa olsun ilk olarak bu eylemin organizatörleri bu  "engelsiz" halin nedenini düşünmeliydi.

Çünkü sendikal eylemlere, bunu şiddetle engelleme girişimlerine dönük, ölçüsüz devlet şiddetini ret eden bir mahkeme kararı çıkmıştı.

Türkiye'de iç güvenlikle ilgili çıkan tartışmalı yasadan hemen sonra olmuştu. Bu çok değerli bir gelişmedir demokrasi için.

Bu olay çok açıktır. Meclis'in güvenliğinden sorumlu olan polis ve diğer güvenlik birimleri, 'mahkemenin böyle bir kararı mı olur ' dercesine, bütün engelleri kaldırdı.

Yani " engelsiz" girişe kapı açtı.

Üstelik demokratik değerlere bağlı olan Meclis Başkanı Sibel Siber de Cumhurbaşkanı adayıdır.
Bu olaydan sonra, açıktan ve gizliden ona karşı da, "Meclis'i koruyamayan bir Meclis Başkanı Cumhurbaşkanı olur mu " diyerek karşı kampanya başlatıldı.

Bu eylem kime ne yarar sağladı?

Sorunun çözümüne mi yardımcı oldu?

Yoksa bu sorunu yaratan ve başımıza bela olarak saran odakların niyetlerine mi?
Evet, 'bu ülke, polis ve devlet şiddeti olmazsa yönetilemez, nedir bu grev halleri'  diyen ve 'demokrasi bol geldi ' diyen anlayışları besleyip, bunların yol ve zemin bulmasına kapı açıldı.

Üstelik hava kontrolcülerinin ani grev kararı da grev hakkını kısıtlamak isteyenlere en ciddi zemini de sağladı.

Bu ikisi üstelik seçim kampanyası içinde oldu.

İlk defa sendikal eylem hakkı, ilan edilmeden, hatta hakları genişletmek zeminine etki sağlamadan, yalnızca seçimleri etkilemek yoluna katkı sağlıyor.

Seçimler bittikten sonra hangi "kurşun kalacak"?

Seçim sonrası oluşacak olan konjüktürde nasıl bir ortam doğacak?

Dikkat edin ne UBP, ne DP, ne CB Eroğlu, ne de en sağcısından en solcusuna kadar destek beyan edilen adaylardan, bu eylemlere ve taleplere dönük tek bir destek kelamı yoktur.

Yani haklıdırlar, hakları verilsin diye de tek kelam yoktur adayların söylemlerinde.

Hâlbuki tam seçim kampanyası içinde doğallıkla hükümete ve onun büyük ortağına dönük avantaj için rakipler bunu kullanmalıydı.

Eğer kullanılmıyorsa, en başta bu eylemi yapanlar bunu düşünmelidir.

Çünkü seçim kampanyası içinde iddia sahibi olanlar, kendilerine açıktan halk önünde destek vermiyorsa, bu desteğin seçim de onlar için dezavantaj olacağını düşündükleri içindir.

Çünkü en sağcısından en solcusuna kadar, ilkesiz bir şekilde oy alma peşindedirler. Bu ise demokratik taleplerin içini boşaltmak için en uygun zemindir.

E, o zaman demokratik kazanım için, kamuoyu desteğinin en önemli alan olduğu gerçeğine bağlı olarak bu nasıl iş olur?

İşte bu bakımdan egemen olanların " krameri  kramere" kırdırtarak yol alma niyetlerini herkesin düşünmesi gerekir.

Çok açık

Üstelik artık çok açık. Polis ve yetkililer bu Meclis Genel Kuruluna giriş niyetini de biliyordu. İşte buna rağmen bu yaşandı.

Şimdi, CTP'nin büyük ortak olduğu hükümet döneminde, gösteri  ve grev hakkının bir yasal düzenleme ile kısıtlanması olayı yaşanamaz. Çünkü CTP'nin demokratik yapısı buna  uygun değildir.
Ama artık oyun çok açık.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra buna dönük gelişmelerin pişirilmesi için seçim sonuçlarına bağlı, binbir oyunun tezgâhlanacağı da çok açıktır.

CTP düşmanlığı ile gözü kör olanların bunu görmesini beklemek olanaklı değildir.

Ama yine de yazalım, demokratik yaşamı geliştirmek için, en başta, demokratik değerleri, hak elde etmek için değerlendiren kesimlerin, hak  mücadeleleri yanısıra, sorumluluk duygularının da önde olması gerekir.

Bu açık ve kesindir.

Evet, şimdi Sibel Siber'in bu seçimlerden başarı ile çıkması, bir o kadar daha önem kazandı.
Çünkü en sağcısından, kendini en solcu satana kadar, pek çok odağın ilkesiz bir şekilde belli adayların arkasına geçmeye çalıştığı bir ortamdan sonra, seçimden çıkacak sonuçtan ziyade, sonrasında örülmek istenen kaos önem taşır.

Bu bakımdan artık bunu görmek gerekir.

Bu yazı toplam 2372 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar