Kapı-Sapı
Aslında birbirimize o kadar çok benziyoruz ki... Bam teline dokunulduğunda, sonuçlarını düşünmeden ağzımıza geleni söylüyoruz.
Belli ki Rum komşularımızın bazı yöneticileri çok sinirlendiler. O kadar ki, bazı önlemler (!!!) için, ilginç görüşler ve düşünceler ileri sürdüler. Kapıları kapatsınlarmışşş...
Kapıları kapatmakla kimi cezalandıracaklarını düşünmüşler miydi acaba ? Kimlerin ekmeğine bal süreceklerdi, farkında mıydılar ? Türkiyeyi bilmem ama Kuzey Kıbrıs’ta, bu kararı davul zurna ile kutlayacak olanlar olduğunun bilincinde miydiler ? Böyle bir kararla ‘Taksim’i tescilleme yolunda önemli bir adım daha atmış olacaklarının farkında mıydılar ?
Keşke kapatsaydınız... Kapatsaydınız da ‘kapı-mapı’ kalmasındı artık. Sonra da ‘sapını’ elinize alır, göbek atar, çiftetelli oynardınız. Ama sonuçlarına da katlanırdınız.
İşin Gerçeği
Her gün trafik kazası var. Her gün yaralananlar, hatta ölenler var... Bitmiyor. Aksine, sayı çoğaldıkça çoğalıyor.
Nedenler, çok fazla. Ülkedeki araç sayısı arttıkça artıyor. Yollarımız yetersiz; üstelik son derece de yıpranmış durumda. Bakımsızlıktan dökülüyorlar. Bunlar doğru... Doğru da, araçları kullananlarla ilgili söyleyecek birşeyler yok mu ?
Kabul etmeliyiz ki, sürücüler de çok kötü. Sorumsuzluk örnekleri hat safhada. Aşırı hız mı istersiniz ? Hatalı geçişler mi istersiniz ? Kendini yolların hakimi görenler hatta F-16 pilotu sananlar mı istersiniz ? v.s. v.s. v.s. Herşey ama herşey var.
İşin en acı taraflarından biri de nedir biliyor musunuz ? Bu sürücülerin çok ama çok büyük bir bölümünün, ülkede hemen her gün meydana gelen trafik kazalarından, yaralanmalardan, ölümlerden, kaza nedenlerinden haberleri bile yok... Neden mi ? ‘Neden ?’ sorusunun cevabı da çok acıtıcı. ÇÜNKÜ, insanların büyük bölümü ne gazete okuyor ne de TV izliyor. “Bu kadar basit mi ?” diyeceksiniz. Evet. Malesef bu kadar basit.
“Gazete okusalar, TV izleseler, her günkü trafik kazalarından haberdar olsalar ne olacak ?” da diyebilirsiniz.
Neler olup bittiğinden haberdar olunsa belki ders olur umudu işte...
Sevgili Aydın...
Başladım, bitiremedim...Tekrar denedim, olmadı.... Ara verdim... Belki bu ara ile, içimdeki sıkıntıyı atarım” dedim... Döndüm dolandım tekrar oturdum bilgisayarın başına. Denedim. Yine olmadı. Pes ettim.
Bir hafta uğraştım, didindim. Ve sonunda “İçimden ne geliyorsa yazarım. Anlayan anlasın. Anlamayanlar da umurumda değil” dedim.
***
Çocukken hiç farkında olmazsınız. Gençlik yıllarında ise umursamazsınız. Yaş ilerledikçe farketmeye başlarsınız zamanın ne kadar hızla akıp gittiğini. Hele hele, en yakınlarınızı kaybettiğinizin yıldönümleri geldiğinde, aninden farkedersiniz aradan 3-5-10-15 yıl geçtiğini.
***
Yıllar ne çabuk akıp gidiyor Aydıncığım...
Bir elimizde silah diğerinde okul kitaplarımızı tuttuğumuz yılları; ellerimizden biri boşaldığı anda gitarı nasıl elimize alıp şarkılar, türküler çalıp söylediğimizi hatırladım tekrardan...
Yarım yüzyıldan fazla hiç bozulmadan süren inanılması güç yakınlığımız; Raif’i kaybettiğimizde nasıl sarılıp, kucaklaşıp birbirimizi teselli etmeye çalıştığımız; saatler süren dertleşmelerimiz; bitmek bilmeyen siyasi durum tartışmalarımız, bir sinema şeridi gibi büyük bir hızla geçti gözlerimin önünden.
***
Boşluğun dolamazdı ve dolmadı sevgili kardeşim. Hala her şarkıda sen varsın... Her anı’da yerin ayrı...
Aramızdan erken ayrıldın Aydın kardeşim... Daha yapacak, tamamlamayı planladığımız çok şey vardı. Ama, kendi gönlünle olmasa da, bıraktın gittin. Işıklar içindesin eminim. Bir gün, bir yerlerde buluşacağız herhalde.
Sokak Ağzı
“Bu kaçıncı Dağyolu kazası ? Eksik olsun böyle yol ? Ya bir çare bulunsun ya da kapatılsın çare bulununcaya kadar. Yeter artık.” (Nermin)
***
“Rum kapıları kabadırsa kaç Türk işsiz galacak bilirsiniz be dosdlar ? İşallah böyle bir garar almazlar. (Abdullah Kaçmaz-Mağusa)
***
“Mahkumların sayısı çok artmış. Mevcut hapishane yeterli olamıyormuş. Bu nedenle de yeni ve daha büyük bir hapishane inşa ediliyormuş.... Memleketteki delilerin, psikopatların sayısının da ne kadar arttığının farkında mı yetkililer ? Merak ediyorum yakınlarda bir de dev tımarhane inşa edilecek mi ?” (Mürüde Sancak-Lefkoşa)
***
“Eyyy erkekler.... Neden erkekler günü yok diye üzülmeyin yahuuu... Kadınlar Günü senede bir gün... Geriye kalan 364 gün ise erkeklerin (!)...” (Muhlis-Girne)
***
“Devir cep telefonları devri. Yaşlısının, gencinin, çocuğunun elinde cep telefonu. Mesajlaşmaların, telefon konuşmalarının sonu yok. Her yerde, her saatte... Eskiden, haberleşmek için normal bir telefon bile bulmakta zorlanıyorduk. Hatırladım, gülümsedim, hatırlatmak istedim...” (Tevfik Kalay-Lefkoşa)
***
“Gazino-Kumarhane Magazincileri Derneği kuruluyormuş haberiniz ola... Şarkı ile türkü arasındaki farkı bile bilmeyen, her gece gazinolarda, otellerde misafir edilenlerin tümü dernek çatısı altında toplanacakmış..”. (Mustafa)