1. YAZARLAR

  2. Onur Olguner

  3. Kapıları açmayı geciktirirsek bu ekonomik kriz bizi yutar
Onur Olguner

Onur Olguner

Kapıları açmayı geciktirirsek bu ekonomik kriz bizi yutar

A+A-

Aslında bu köşe yazısını iki hafta önce yazmış ve yayın ekibine göndermiştim. Fakat 29 Nisan’da ülkede ciddi bir telaş ortamı hakim olduğundan, sesimin bu karmaşa içerisinde kaybolmasından çekindim. Dahası evlerinde kapalı kalmış toplum cidden gergin bir haldeydi ve yazdıklarımın yanlış anlaşılarak linç kültürüne kurban gitmesi muhtemeldi.

Yazıyı ilk yazdığım günlerde ülkenin en önemli gündemi dört aşamalı açılma planı idi. Bugün bu dört aşamadan ilkini geçmiş bulunmaktayız.

Açılmanın getirdiği sakinleşmenin de etkisiyle ilk başlarda pandemi telaşının gölgesine düşen ekonomik durumun çok büyük bir kriz dalgası olarak ülkemizi vuracağını artık daha iyi görebiliyoruz. Dolayısıyla da sağlığımızı tehlikeye atmadan ekonomiyi tekrar canlandırmak için çareler düşünmeye başladık.

Çok uzun zaman önceye değil, 2018 yılında yaşadığımız ekonomik krize bakalım. O zaman gerçekleşen krizden çıkmamızın en büyük sebebi, Güney’e açılan sınır kapıları idi.

Türk Lirası Euro karşısında ciddi değer kaybetmiş, bu da özellikle pek çok Kıbrıslı Rum’un alışveriş ve eğlence alışkanlıklarını Kuzey’e kaydırmalarına sebep olmuştu.

Alışveriş ve eğlence ihtiyacını Güney’deki geliriyle Kuzey’de daha yüksek standartlarda giderebilen Kıbrıslı Rumlar için bu tercih normaldi.

Bugüne dönecek olursak, Sayın Anastasiades‘in süreç içinde yaptığı açıklamalar, adanın diğer yanında da vaka sayısında azalma olduğunu ve normalleşme adımlarına hazırlandıklarını bizlere duyuruyor. Ama açıklamalarının içerisinde Rum Lider Anastasiades bir de ipucu veriyor: Adanın kuzeyine olan geçişlerin açılması yaz sonuna veya daha da sonraya kalabilir.

Bu açıklama bize gösteriyor ki Sayın Anastasiades bu kapıların açılması konusunda ayak sürüyecek. Hatta belki de uzun bir süre açılmaması için fırsat arayacak.

Bugüne kadar tüm adanın kendi sınırlarında olduğunu resmi politika olarak savunan Anastasiades’in, bugün geçişleri ülke sınır kapıları kategorisine koyarak açmaktan kaçınmasının sebepleri barizdir:

Bu sebeplerden ilki ve en iyimser olanı belki de Sayın Anastasiades’in, bizim tarafta yapılan pandemi mücadelesinin etkinliğini ve güvenirliliğini teyit edememesi olabilir.

Bir diğer etken ise Güney’in bu geçişler bağlamında ciddi ekonomik kayıp yaşamasıdır. Özellikle de turizm gelirlerinin dünyada azalacağı bu dönemde ekonomisinden sızma yaşamaktan kaçınması doğal olacaktır. Kıbrıslı Rumların paralarını Kuzey’de harcamalarını istemeyecektir.

Bu noktada ekonomimizin 2018 krizinden sonra kalkındığı gibi tekrar kalkınabilmesi için bu kaçınmayı olabildiğince engellememiz çok önemlidir.

Bu sürecin ileriki aşamalarında adanın kuzeyi ile güneyinin ayrı ayrı içe kapanması yerine, tek bir ada parçası olarak ele alınması hem coğrafik olarak daha doğru olacak, hem de adanın kuzeyine ciddi anlamda ekonomik ferahlama sağlayacaktır.

Bunu zorlama sorumluluğu ise sadece cumhurbaşkanının değil, aynı zamanda hükümetin de görev kapsamına girmektedir.

Cumhurbaşkanlığı ile hükümet artık savaş baltalarını gömmeli ve barış çubuğunu içmelidir!

Adeta bir satranç masasında oturmuş gibi, ileriki adımlarda kapıların açılması için BM nezdinde strateji ve diplomasi adımları belirlenmelidir. Bu adımlar sayesinde de Sayın Anastasiades zorlanmalı ve böylece kapıların açılmasının geciktirilmesi önlenmelidir.

Bu bağlamda Tufan Erhürman’ın savunduğu tek sağlık kurulu önerisi ayrı bir önem kazanmaktadır. Çünkü hükümet, Sağlık Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı’nın danışacağı tek bir sağlık kurulu, Cumhurbaşkanlığı’nın toplum lideri olarak tanınırlığından yararlanacak ve uluslararası alanda meşruiyet kazanacaktır.

Bu meşruiyet sayesinde de Kuzey’deki mücadele ile Güney’deki mücadelenin istişaresi talep edilebilir. Talep karşılıksız kalırsa, bu konuda uluslararası mücadelenin önü açılır.

Özellikle altını çizmek isterim ki, bu konu sağ veya sol görüş meselesi değil, ülke ekonomisine sıcak para girmesini sağlamak için DEVLETİN ASLİ GÖREVİDİR.

Artısı ise, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların bu zor dönemde yakınlaşması ve birbirlerine duydukları güvenin artması olabilir.

Bu yazı toplam 2571 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar