“Kapıların açılmasıyla iyi niyete sahip kişiler kendi barışını yaptı…”
BASINDAN GÜNCEL…
*** Larnaka’da yaşamını sürdüren “Kybele Cafe”nin sahibi Larnakalı Halide Başkal, Voice of the Island’ın sorularını yanıtladı: “Burada olmaktan dolayı mutluyum…”
*** “Bizim ailemiz, özellikle de annem ve babam bizleri yetiştirirken hiçbir zaman “Rum” veya “Türk” ayrımı yapmadı… “Savaş, kötülük, barbarlık” gibi kötü tabirleri kullanarak bize düşmanlık aşılamadı. Annem ve babam uzun yıllar İngiltere’de yaşayan insanlardı, kardeşlerim gerek eğitim almak, gerekse yaşamlarını sürdürmek için farklı ülkelerde bulundular. Her ne kadar ailem savaşı yaşasa da - ki babam o zamanlarda mücahitti ve annem de esirlere yemek taşıyordu - bir şeyin hep bilincindeydiler… Bu bir savaştı ve aynı bölgede yaşadıkları komşularının, birlikte vakit geçirdikleri arkadaşlarının onlara herhangi bir art niyet beslemediğini, savaşın bununla ilgisi olmadığını biliyorlardı. Bize bu bilinci aşılayan ailemizden dolayıdır ki ben de buraya yerleşeceğimde asla kötü bir olasılık düşünmedim. Ben de çocuklarımı ailemin bizi yetiştirdiği bilinç ile yetiştirmeye özen gösterdim. Önemli olan insan olmak… Din, dil, ırk önemli değil…”
*** “Kafeyi açtığım mekan 1974 yılından önce bizim evimizdi. Aslında atalarımıza ait olan bu evin 150 – 200 yıllık bir geçmişi var. Önceleri dedemin, daha sonra ailemin kullanımında olan bu evin bir köşesi babamın burada yaşadığı dönemde yine kahveydi. Bu mahallede, 3 kilometre kare içerisindeki alanda sinemalar, sandviç, kahve yapan yerler vardı… Babam da gündüzleri kahvehane olarak işlettiği mekanda, akşamları meyhane olarak hizmet verirdi. Ben de evi aldıktan sonra yaklaşık 4 sene çocuklarımla birlikte burada yaşadım. Ama sanırım buranın kaderi böyleydi… Bir kafe olacaktı. Ben de potansiyelin yüksekliğini görünce ve aile ortamı barındıran mekanların eksikliğini hissedince burayı sıcak, küçük bir kafeye dönüştürmeye karar verdim…”
Özde Azizoğlu Kaya
Halide Başkal… 17 yıl önce iki çocuğuyla birlikte doğduğu topraklar olan Larnaka’ya döndü. Kendisi ve ailesi için canla başla çalışarak geleceğini elleriyle inşa etti. 7 yıl önce, atalarına ait olan deniz kenarındaki evlerini sıcacık bir kafeye dönüştürdü… Bugün çok başarılı bir Kıbrıslı Türk girişimci olarak herkesin gönlünde taht kurdu.
Başkal, Voice of the Island ekibini Kybele Cafe ismini verdiği mekanında ağırlayarak, kendisine yöneltilen sorulara içtenlikle yanıt verdi.
VOI: Bize kendinizden bahseder misiniz?
*** İsmim Halide Başkal, 2001 yılının Ağustos ayında Larnaka’ya geldim. Aslen Larnakalıyım. Yaklaşık 17 senedir burada yaşıyorum. İngiltere’den iki oğlum ile birlikte ilk etapta kısa bir dönem kalmak için geldiğimiz Larnaka’ya tamamen yerleştik. Ve buraya yerleştikten sonra farklı şirketlerde, farklı görevlerde çalıştım. 2010 yılında kendime ait olan Kybele Cafe’yi hizmete açarak, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türklerden oluşan 5 kadın çalışan ile iş hayatıma devam ediyorum.
VOI: Larnaka’ya yerleşmenizin özel bir sebebi var mıydı?
*** Tabii ki ekonomik sebepler buraya yerleşmemizdeki en önemli etken oldu. İngiltere’de iki küçük çocukla hayat zordu. Çocuklarımı da Kıbrıs’ta yetiştirmek istiyordum aslında… Kuzeyde çocuklarımın geleceğinin belirsizliğinden dolayı doğduğum topraklara yerleşmek, burada bir hayat kurmak bana daha cazip geldi. O dönemlerde kuzey ile güney mukayese edildiğinde güneyin imkanları daha makuldü.
VOI: Geldiğiniz zaman neler yaşadınız, ne tür sıkıntılarla karşılaştınız? Kıbrıs’ın geçmişi sizlere nasıl yansıdı?
*** Londra’da yaşayan abimin yakın bir arkadaşı Larnakalı idi. İlk etapta, bazı işleri yoluna koyana kadar, yaklaşık 3 hafta boyunca onların yanında kaldım. Açıkça söylemem gerekirse buraya yerleşme sürecimde herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Çok güzel bağlantılarım vardı, karşıma çok iyi insanlar çıktı. Yanlarına yerleştiğim aile de bahsettiğim gibi, abimin aile dostlarıydı. Karşıma çıkan herkesten çok güzel destek gördüm, şanslıydım. Sadece Kıbrıslırum kişilerden değil… Birçok Avustralyalı, Kanadalı, İngiliz arkadaşım da beni destekledi.
Ben buraya gelirken hiçbir önyargım yoktu. Bizim ailemiz, özellikle de annem ve babam bizleri yetiştirirken hiçbir zaman “Rum” veya “Türk” ayrımı yapmadı… “Savaş, kötülük, barbarlık” gibi kötü tabirleri kullanarak bize düşmanlık aşılamadı. Annem ve babam uzun yıllar İngiltere’de yaşayan insanlardı, kardeşlerim gerek eğitim almak, gerekse yaşamlarını sürdürmek için farklı ülkelerde bulundular. Her ne kadar ailem savaşı yaşasa da - ki babam o zamanlarda mücahitti ve annem de esirlere yemek taşıyordu - bir şeyin hep bilincindeydiler… Bu bir savaştı ve aynı bölgede yaşadıkları komşularının, birlikte vakit geçirdikleri arkadaşlarının onlara herhangi bir art niyet beslemediğini, savaşın bununla ilgisi olmadığını biliyorlardı. Bize bu bilinci aşılayan ailemizden dolayıdır ki ben de buraya yerleşeceğimde asla kötü bir olasılık düşünmedim. Ben de çocuklarımı ailemin bizi yetiştirdiği bilinç ile yetiştirmeye özen gösterdim. Önemli olan insan olmak… Din, dil, ırk önemli değil.
VOI: Şu an sahip olduğunuz kafeyi açma fikri nasıl doğdu? Nasıl bir süreçten geçtiniz?
*** Kafeyi açtığım mekan 1974 yılından önce bizim evimizdi. Aslında atalarımıza ait olan bu evin 150 – 200 yıllık bir geçmişi var. Önceleri dedemin, daha sonra ailemin kullanımında olan bu evin bir köşesi babamın burada yaşadığı dönemde yine kahveydi. Bu mahallede, 3 kilometre kare içerisindeki alanda sinemalar, sandviç, kahve yapan yerler vardı… Babam da gündüzleri kahvehane olarak işlettiği mekanda, akşamları meyhane olarak hizmet verirdi. Ben de evi aldıktan sonra yaklaşık 4 sene çocuklarımla birlikte burada yaşadım. Ama sanırım buranın kaderi böyleydi… Bir kafe olacaktı. Ben de potansiyelin yüksekliğini görünce ve aile ortamı barındıran mekanların eksikliğini hissedince burayı sıcak, küçük bir kafeye dönüştürmeye karar verdim.
VOI: Biraz da kafenizdeki etkinliklerden konuşalım… Özel olarak düzenlediğiniz etkinlikler var mı?
*** Tabii ki burada birçok etkinlik düzenliyoruz. Özellikle yaz döneminde ve bayram, Christmas, Paskalya gibi özel günlerde etkinliklerimiz oluyor. Birçok müzisyen arkadaşım var, ayrıca ailemde de Ayhan Başkal, Fadıl Başkal gibi müzisyenler var. Onlar da ara sıra gelip etkinlikler yapıyor. Etkinliklerimiz büyük ilgi görüyor… Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum’ların burada birlikte eğlendiklerini görüyorum. Sanırım etkinliklerimizin birleştirici bir etkisi var.
Pazar günü Paska programımız var, Ayhan Başkal geniş repertuvarıyla bizlerle olacak, folklor gösterimiz olacak.
VOI: Son olarak neler söylemek istersiniz? Kıbrıs ile ilgili bir dileğiniz, vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
*** Her iki tarafın da uygun gördüğü şekilde bir anlaşma ile barış olmasını istiyorum. İnanıyorum ki 2003 yılında kapıların açılmasıyla, gerçekten iyi niyete sahip gençler, yaşlılar kendi barışını yaptı. Dileyen gider, dileyen gelir… Dostluklar oluşturur. Beni üzen; iki tarafta da fanatik yapıdaki kişilerin günden günde çoğaldığını görmek oluyor. Şu an çok daha iyi durumda, iyi ilişkilerde olmamız gerekirken, 10 yıl öncesinden daha kötü durumda olduğumuzu görüyorum.
Kendi adıma konuşmam gerekirse, ben burada olmaktan mutluyum. Tabii ki kuzeye gidiyorum, orada ailem ve arkadaşlarım var. Hepimiz bir çözüm olmasını istiyoruz. Daha önce de bahsettiğim gibi; burada birçok güzel kontak kurdum. Kafemi hizmete açtığım günden itibaren Kıbrıslıtürk olduğumu anlayıp tepki gösteren kişilerin sayısı bir elin parmak sayısını geçmeyecek kadar az. Onların haricinde, benim Kıbrıslıtürk olduğumu bilerek, merak ederek buraya gelen yüzlerce müşterim, beni bu girişimimden dolayı tebrik eden birçok kişi oldu. Yaptığım işten ve doğduğum topraklarda, Larnaka’da olmaktan dolayı çok mutluyum.
(VOICE OF THE ISLAND - Özde Azizoğlu Kaya – 7.4.2018)