Kar yağıyor Ankara’ya
Kardır yağan üstümüze geceden,
Yağmurlu, karanlık bir düşünceden,
Ormanın uğultusuyla birlikte
Ve dörtnala dümdüz bir mavilikte
Kar yağıyor üstümüze, inceden.
Ahmet Muhip DRANAS
Kar ile ilk kez Ankara’da tanışmıştım, çok sevmiştim beyazlığını, sakinliğini, huzurunu.
Öncesi ve sonrasında hayatı ne kadar zorlaştırsa da büyüleyeci buldum üzerime konan minik taneleri her daim.
Botları, bereleri kuşanıp attım hep kendimi pamuk pamuk yağan karın altına.
Sabah uyandığımda bulduğum bu beyaz örtü masumiyeti çağrıştırdı bana, saflığı, temizliği, zaman zaman dostluğu ve aşkı ama hep Ankara’yı.
Bir Mart sabahında yine kendimi karın altında buluyorum. Yıllar sonra, yine Ankara’da.
Tadını çıkarıyorum üzerime yağan karın, masumiyeti düşünüyorum, saflığı, Berkin’i...
Berkin Elvan’ın cenazesi var bugün İstanbul’da. 15 yaşındaki çocukların futbol maçı olur, mezuniyet töreni olur, ilk randevusu olur, cenazesi olmaz diyor bir örgüt. Bir başkası çocuklar uyurken susulur, ölürken değil diye tweet atıyor.
Suçlular susar, susanlar da suçlu...
Sustukça sıra geleceği için değil, yaşananlara isyan ettikleri için sokaklara dökülüyor gençler, çocuklar, yediler, yetmişler.
Ekmek almaya giderken vurulan Berkin ve bir somun ekmek, mücadelenin simgesi haline geliyor Türkiye’de. Direniş devam ediyor.
Ekmeğini alan çıkıyor meydana, susmayacağız diyor.
Türkiye susmuyor.
Ankara’da kar yağıyor. Başkent bu utancı örtmeye çalışıyor.
Saflığı, temizliği, çocukluğu anlatıyor kar ince ince, Berkin’i anlatıyor.
Çok çocuk öldü bu ülkede, şimdi mi aklınıza geldi yas tutmak, diye bir eleştiri çalınıyor bir yandan kulağıma.
Haklısın diyorum, çok...
Hep ağlayanlar vardı da biz duymuyorduk, şimdi daha çok ağlıyoruz, hepsi için ağlıyoruz.
Her çocuk cenazesinde kar var mıydı acaba diye düşünüyorum...
‘Ekmek almaya o yoldan gitmeseydi canım o da’ yorumu kanımı dondururken, ‘Neofili’ benzetmesi ile iyice zıvanadan çıkıyorum...
Belki de susmalı bazen diyorum, tek kardan medet ummalı.
AK PAK olabilmek için, son çare kar olmalı.
Eylem var Ankara’nın her yanında, eylemde gaz, gazda gözyaşı.
Kızılay’ı polis kuşatmasında buluyorum. Dolmuş ararken Güven Park’ta, TOMA ile karşılaşıyorum.
Dört bir yandan panolarda tek bir resim görüyorum, sürekli görüyorum, her yerde görüyorum.
Bakıyor, gözlemliyor, kim ne yapmış biliyor, hem doğacak çocuklara karışıyor, hem yapılacak alışverişin adresine.
Herşey yolunda diyor belediye seçim bürolarında, gülümsüyor. Açılışlara katılıyor kükrüyor. %50 diyor, ben diyor, ben, tek ben...
Kralın resminin binalardan sarkıtıldığı, heykelinin meydanları süslediği ülkeler geçiyor aklımdan.
Baskıyı sokaklarında soluduğunuz şehirler, rejime karşı ağzınızı açamadığınız Başkentler...
Burak Can kaybediyor bu kez hayatını bir Berkin eyleminde. Gencecik bir ışık daha sönüyor.
Televizyon ‘gözüne gözüne sık’ diyen bir polis memurunu gösteriyor. Sunucu haberleri yanında bir ekmek ile okuyor.
Dostların gözleri yaşarıyor hala, 24 saat önce gittikleri eylemde soludukları gaz yakıyor.
Ben sütün gaza iyi geldiğini öğreniyorum.
Kar yağmaya devam ediyor Ankara’da, inceden.
Başkent aklanmıyor...
16 Mart 2014
Ankara