Kara kış kasvetinden değil, biliyorum…
Hiç olmadığı kadar içim sıkılıyor.
Bunalıyorum…
Önce kara kış havasından sanıyordum, değilmiş…
Hiç olmadığı kadar kaygılıyım!
Kafamda hep “abaca ne olacak” soruları dolaşıyor.
İçim hiç rahat değil…
Bunalıyorum…
***
Döviz yine artıyormuş… Acaba ne haber var diyerek TV’leri izliyorum, kötü haberler geçiyor.
Sosyal medya desen, ağlama duvarı!
Havuzlu villasında oturup, “b.ku yedik” diye ileti yazıyor adam!
Kimileri olumsuz cümle yazmayı marifet sayıyor, bunalıyorum…
Bakmak, okumak, takip etmek istemiyorum.
Hobisini, keyfini, sanatı, doğayı, hayattan keyif veren şeyleri paylaşanlar azalıyor, fark ettiniz mi?
***
Hiç olmadığı kadar içim sıkılıyor.
Bunalıyorum…
Sokaktan gelen sesler bile canımı sıkıyor.
Kendi, yaşadığım evimde yabancılaşmak beni uçuruma sürüklüyor.
Hiç tanımadığım insanlar var yaşadığım apartmanda…
Kim bu insanlar? Bilmiyorum, isimlerini bile bilmiyorum.
Aynı duyguyu markette, okulda, kamu kurumlarında da yaşıyorum.
***
Hiç olmadığı kadar içim sıkılıyor.
Bunalıyorum…
Düşünmekten yorgunum, en fenası da çok ama çok kaygılıyım…
Kızım adına endişe duyuyorum.
O’nu okula gönderirken her sabah, içimde derin endişeler doğuyor.
Daha eski endişelerime yenileri ekleniyor her geçen gün…
Kaygı-endişe kalabalıklarını taşıyamıyorum artık…
Ne olacak bu memleket?
Ne yapacağız bu döviz meselesi ile?
Tacizcisi, yobazı, şusu busu doluşmuş!
Tüm bunlar sadece beni mi bunaltıyor yoksa?
Elbette yalnız olmadığımı biliyorum…
Ama nedense yalnızlaşıyorum her geçen gün, her geçen dakika…
Evet, bu genel bir sorun ama beni değiştiriyor artık.
***
Hiç olmadığı kadar içim sıkılıyor.
Bunalıyorum…
Çok ama çok düşünüyorum…
Sabahın 4’ünde uyanıp düşünmeye devam ediyorum…
Ben mi deliyim yoksa memleket mi deli? Bunu bile bilmiyorum.
Bu endişe, bu korku, bu panik ve kaygı kalabalıkları sadece beni mi eziyor, hepimizi mi?
***
Hiç olmadığı kadar içim sıkılıyor.
Bunalıyorum…
Kaçmak istiyorum, kaçamıyorum, oturduğum yerden bile kalkamıyorum…
Oturma, kalkma saatlerim belirlenmiş!
Otomatik yaşıyorum!
Her gün aynı saatlerde hemen hemen aynı şeyleri yapıyorum.
Ben hayatı değil, hayat beni yaşıyor gibi…
Ve artık yoruldum…
Her şeyinden bıktım senin memleket…
Evladımı senin gibi rezil bir düzende yetiştirmek bana ağır geliyor.
Bunu kabullenmek bana zor geliyor.
Çaresizim…
Hiç olmadığı kadar içim sıkılıyor.
Bunalıyorum…
Hem de çok bunalıyorum…
Kara kış kasvetinden değil, biliyorum…