Kara mizah: Çok da şey etmeyin!
Efendim Kıbrıs sorunu çözülmemiş…
Ekonomik anlamda batmışız…
Sağlığımız, eğitimimiz tehlikedeymiş…
Tarikatlar falan içimize sızmış…
Boş verin hepsini!
Dert etmeyin!
Ölümlü Dünya be canım!
-*-*-
İngilizlerin en gayrı ciddi gazetesi Daily Star dün manşetinden bir haber yayınladı…
“Kıyamet yakın” dedi bu gazete…
“Sebebi de, özellikle yaşlıların bağırsaklarında biriken gazdır” dedi!
-*-*-
Elbette gazete, “kara mizah” yapıyordu ama gerçekten, eğer gaz salınımına dikkat edilmez ve tedbir alınmazsa, evet, Dünya’nın sonu gelebilir!
İnsan gazı değil ama!
-*-*-
Geçenlerde bir komedi şov izledim…
İsmini hatırlamadığım komedyen müthişti!
-*-*-
Parodiyi özetleyecek olursam, komedyen kişi, kendi kendiyle iki kişiymiş gibi konuşuyor…
Güya ölmüş ve 250 sene sonra Dünya’ya yeniden dönmüş senaryosunu sergiliyor!
-*-*-
Ve daha parodinin başında “hangi yıldayız?” diye soruyor…
“2284 yılı” diyor “aynı kişiden çıkan ikinci ses”…
-*-*-
Muhabbet devam ediyor…
“… Aman Tanrım! O zaman sorayım, Brexit başarılı oldu mu?”
Öteki ses yanıtlıyor: “Bunu söylemek için çok erken!”
250 sene sonra da İngilizler hala Brexit’in sonuçlarını tartışıyor olacak!
Ama mesajın veya bu yorumun verilme şekli çok eğlendirici!
Akılda kalıcı!
-*-*-
Adam sormuyor ama ben ekleyeyim; “… Kıbrıs sorunu çözüldü mü?”
Henüz değil!
250 sene daha gider!
-*-*-
Neyse komedyenin kendi kendiyle iki kişiymiş gibi söyleşisine geri dönelim!
Kıbrıs’tan bahsetmiyor elbette parodisinde!
-*-*-
Evet 250 yıl sonra Dünya’ya yeniden gelmiş kişi soruyor; “… Britanya’nın hızlı tren projesi HS2 ne oldu?”
Cevap: Bitmek üzere!
Salonda alkış kıyameti kopuyor!
(Girne Hastanesi meselesi gibi… Bitmeyen projeler…)
-*-*-
250 sene sonra Dünya’ya yeniden gelmiş kişi, tabii ki susamış ve “bir bardak soğuk su rica edebilir miyim?” ricasında bulunuyor…
Cevap: Son su damlası 2040’ta toprağa düştü! Su nasıl bir şey?
-*-*-
Bizim 250 sene sonra yeniden Dünya’ya gelmiş olan adamımız, “ne demek su kalmadı? Biz arkadaşlarımızla okul çıkışı su savaşları bile yapardık, birbirimizi ıslatırdık, otomobillerimizi, sokaklarımızı yıkardık, Her an her istediğimizde çeşmeyi çevirir içerdik! Hatta bırakırdık, önce biraz akardı sonra soğukluk kıvamına geldiğinde bardağı doldururduk!”
-*-*-
Evet 2284 yılındaki kişi, “suyu böyle kullanarak, Dünya’yı yok ettiğinizin farkında değil miydiniz?” demiş!
Bizimki; “Biliyorduk” demiş!
2284’teki kişi bir daha sormuş: “… Bildiğiniz halde Dünya’yı neden öldürmek istediniz?”
Bizimki yanıtlamış:
Öldürmedik ki, biz de yaptık bir şeyler; mesela plastik poşetleri birkaç kuruşa sattık!
-*-*-
Muhteşem dersler var bu parodide!
Poşetleri paralı yaparak Dünya’yı kurtarmak “gülünçtür”…
Su tasarrufu yapabiliyor muyuz?
-*-*-
Derken 2284’teki adamdan bir soru daha gelmiş:
“… Gezegenin havasını zehirlediğini bildiğiniz halde neden uçaklarla seyahat ettiniz?”
Ve bizimki efsane yanıtı yapıştırmış:
“… Daha sıcak yerlere gitmek için?”
-*-*-
Özelde kara mizah, genelde mizah çok önemlidir…
Ve ister komedi şovlarının olsun, ister bazı köşe yazıları olsun, buna sıklıkla başvurulur…
-*-*-
Hem eğlendiricidir, hem de “beceriksizlerle” dalga geçen bir olaydır…
O beceriksizleri bir daha seçmemek için verilen bir mesajdır…
Alabilene!
-*-*-
Haaa Dünya’nın sonu geliyor mu?
En zenginler, Havai’ye, 300’er milyon dolarlık sığınak evler yaptırıyormuş!
Bence geliyor!
-*-*-
Yani, KKTC battı, KKTC bitti, KKTC sahtedir falan uğraşmayın!
Keyfinize bakın…
Çok da şey etmeyin!
Acı gerçekler!
Gazetecilere, aydınlara saldırdılar önce!
Türkiye’ye giremeyenler listesi hazırladılar!
Hedef, “bastırmak, ezmek”ti!
Direndi aydın, direndi gazeteci ve hala ayakta!
-*-*-
Bu ülkenin gerçek bir sendika ve mücadele kahramanı, öğretmenimiz Turgut Avşaroğlu’na sağlığı için dahi Türkiye’ye gidip gidemeyeceği konusunda yanıt vermiyorlar!
Akılları sıra “işkence” uyguluyorlar!
-*-*-
Ne yapıyorlar bu arada?
İlk ve ortaokul öğretmenlerine saldırdılar!
Saldırıyorlar!
Kötülediler, aşağıladılar!
İki öğretmen sendikamız ve öğretmenlerimiz dimdik durdu, yenilmedi!
Direnmeye de devam ediyor!
Haaa saldıranların hedefleri mi; öğretmenin kazanılmış hakkını budayıp, ülkeyi de tarikat cennetine çevirmek!
-*-*-
Daha sonra ne yaptılar?
Doktor ve eczacıları, “hırsız” ilan ettiler; bu ülkenin en sevgi dolu insanı Sibel Siber’e kelepçe vurma alçaklığına kadar götürdüler meseleyi!
Amaç, hedef, doktorumuzu ve eczacımızı yıpratmaktı!
Asıl hedef, vatandaşa bedava alabildiği ilacı parayla satmaktı!
Çünkü doktorların da eczacıların da tamamı “Kıbrıslı” olmak gibi bir “suçun” içindeydi!
-*-*-
Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne emeği geçmiş, yıllarını harcamış emekli veya hala çalışan hocalara da saldırıyorlar!
“Bunlar çok yüksek maaş alıyor” diyorlar!
Sanki hocalar hırsız!
Ama asıl hedef, sadece hocaların maaşları değildir!
Asıl hedef, hocaların kendileridir!
Çünkü hepsi, Kıbrıslı aydın!
-*-*-
Unutmadan!
En çok da yargımıza vurmaya çalıştılar!
Cumhurbaşkanı seviyesinde saldırı yaptılar!
Ne ilginç değil mi?
-*-*-
Evet çok ilginç çünkü bunları Kıbrıslı Türklere ne Makarios yaptı, ne Girvas, ne EOKA, ne EOKA B…
Bunları yapmak, ELAM faşistlerinin bile hiç aklına gelmeyenlerdir!
Ve bunu söylediğimizde çok kızıyorlar!
Oysa yazdıklarım evet acıdır ama gerçektir!
En güzel insan
Empati yapmayı çok iyi bilen…
Anlayışlı…
Saygılı…
Hoşgörülü…
Sevgi dolu…
Şakacı…
Yardımsever…
Cömert…
Doğru…
Güvenilir…
Sabırlı…
Hoşgörülü…
Arkadaş canlısı…
Güler yüzlü…
Sorumluluk alan…
Her zaman pozitif…
Hep iyimser…
Dürüst…
Adaletli…
Hayırlı evlat…
Örnek…
Rol model…
Çok okuyan…
Çok başarılı…
En güzelimizdi O…
Çok güzel bir insandı…
Çok şakacıydı da; ama son şakası çok kötü oldu…
Evet, çok üzüldüm; herkes çok üzgün…
Uğur Karagözlü artık yok…
Ne isterse olsun, hep gülerek, gülümseyerek hatırlayacağım…