Kara Para Aklamanın Sosyal Yaşam ve Siyaset Üzerindeki Etkileri ve Oluşturduğu Düzen
Geçen haftaki makalemde kara para olarak bilinen gayrı yasal yollardan elde edilmiş kazancın ekonomi üzerindeki etkilerini irdelemiştim. Bu hafta ise kara para aklanan ekonomilerde sosyal ve siyasi yaşamın nasıl olumsuz bir şekilde etkilendiğinden bahsetmek istiyorum.
Her türlü kaçakçılık faaliyetinden ve yolsuzluklardan, kısacası yasal olmayan yollardan edilen kazancı aklama faaliyetlerini bünyesinde barındıran ülkeler suç odaklarının da beraberinde gelişmesine neden olmaktadır. Kara para, tahmin edileceği üzere, uyuşturucu, silah, insan kaçakçılığı, terör faaliyetleri v.b gibi diğer suç türleri için birincil finansman kaynağı rolü oynamaktadır. Bu durumun da, haliyle, toplum üzerinde olumsuz etkiler yarattığı görülmektedir. Sözkonusu olumsuzluğun en önemli etkisi ise, ülkedeki uyuşturucu kullanımının, özellikle genç nüfus içerisinde yaygınlaşması ve bağımlı insan sayısında artış olmasıdır. Ülkemizin yükseköğretim alanında yatırımlar yapıyor olması ve bu çerçevede ülkede çok sayıda genç insanın bulunuyor olması, ülke riskimizin de katlanarak artmasına sebep olmaktadır. Bu durum karşısında hükümetler, ülkede artan suç oranı ve aynı zamanda artan suç çeşitliliğinin sonuçlarıyla başa çıkmak için geliştirmesi gereken kamu politikalarına ve kolluk kuvvetlerine yönelik harcamalarını artırmak durumunda kalmaktadır. Hal böyleyken, ülkede, çoğu zaman yetersiz bütçeler nedeniyle kara paranın yol açtığı toplumsal çürüme ile mücadele geri bırakılmakta veya diğer kalkınma programlarından (örneğin okul ve hastane inşası) kesilmek suretiyle, toplumun kamu mal ve hizmetlerinden mahrum bırakılmasına sebep olmaktadır. Böylelikle, bir önceki yazımda da bahsettiğim gibi, kara para aklama, toplumun aldığı kamu hizmetlerinin miktarını azaltırken, vergi oranlarını yükseltilmesini kaçınılmaz hale getirmektedir.
Bu bağlamda, toplumun sosyal yaşam kalitesini artıran hizmetlerdeki fiyat artışı ve erişim zorluğu bahse konu hizmetleri nüfusun korunmasız kesimi için ulaşılamaz hale getirmekte ve bu durum da daha fazla yoksulluk ve sosyal eşitsizlik ile sonuçlanmaktadır. Sosyal eşitsizlik ise ekonomik gelişimi yavaşlatmakta ve dar gelirliler için eğitim eksikliği yaratırken, sağlık hizmetleri ve ihtiyaç duyulan ilaçlara erişimi kısıtlamaktadır. Öte yandan, bu durum, toplumun bir kesiminin suça ve şiddete yönelmesini sağlamakta ve marjinalleşmesine neden olmaktadır.
Kara para aklama eyleminin var olduğu ülkelerde, siyaset üzerinde de ciddi negatif etkilerin olması kaçınılmazdır. Bu tür ülkelerde, kara para aklayan suçluların elinde ekonomik gücün birikmesi neticesinde, devletin farklı unsurları üzerinde yozlaştırıcı bir takım etkiler oluşturma potansiyeli ortaya çıkmaktadır. Kara para aklayıcıları, yetki sahiplerini yozlaştırma potansiyeline sahip olarak ve özel sektörün düzgün yapısını bozarak, siyasi sisteme sızmak için ellerinden geleni yaparlar. Oluşturdukları ekonomik gücü de bu çerçevede kullanmaktan çekinmezler. Bunun sonucunda ortaya çıkan yolsuzlukların varlığı ise, bir devletin kurumlarını zayıflatır ve gelişmesine engel olur. Ayrıca, kara para aklama, siyasi istikrarsızlığı dahi tetikleyebilir. Kamu hizmetlerine erişimin zorlaşması neticesinde ortaya çıkan eşitsizlik, toplumsal gerilim yaratırken kamu kurumlarına olan güveni de haliyle sarsmaktadır. Bu çerçevede siyasi sürece yönelik kitlesel güvensizlik, sivil ve siyasi kargaşaya yol açmakta ve bundan kaynaklanan suç eylemleri, bir devletin demokratik gelişimini sekteye uğratmaktadır. Yüksek suç oranları, haliyle, halkın güvenlik ihtiyacının sağlamasına ve ekonomik ve sosyal kalkınma için elverişli koşullar yaratılmasına engel olmakta ve böylelikle demokratik hükümetin meşruiyetinin sorgulanmasına neden olmaktadır.
Tabii ki, gerek ekonomi, gerek sosyal, gerekse siyasi yaşam üzerinde bu kadar kötü etkisi bulunan kara para aklama suçuyla, her ülkede olması gerektiği gibi ülkemizde de savaşmamız gerekmektedir. Bu savaşı yaparken de özellikle hükümet ve kara para ilişkisinin önüne geçilebilmesi ve düzenin kara para aklayıcıları lehine sürmemesi için muhalefetin rolünün ne kadar önemli olduğunu geçtiğimiz haftaki yazımda belirtmiştim. Ancak dürüstçe söylemek gerekirse, bu yükün sadece muhalefet tarafından yüklenilmesi çok gerçekçi değildir. O yüzden halkın, temiz düzeni, hükümet yetkililerinden net olarak talep etmesi ve ayrıca finans kurumları ve iş dünyası liderlerinin de bu talebi açık olarak desteklemesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, halkımız daha müreffeh bir yaşam için hükümetlere şeffaf olmaları gereğini dayatmalıdır. Ülkede siyaset yapan siyasi partilerden, mevcut düzeni sürdürmeyecek dürüst siyasetçileri talep etmeli ve oy kullanırken desteğini ona göre vermelidir. Halkın bu davranışının siyasetteki dürüst insanları da cesaretlendireceği açıktır. Unutmayalım ki, siyaset gücünü halktan alır. Bu gücü halk olarak, sandıkta, siyasetçilere devrederken, onlara, bizim nasıl bir ülke istediğimiz mesajını da net olarak vermemiz şarttır. Dolayısıyla, ben, kendi adıma, hükümetlerden şeffaflık ve bu bağlamda halk tarafından denetlenebilir ve hesap verebilir bir hükümet etme sistemi talep ediyorum. Bu talebimin ise, yenilikçi, reformcu ve ülkesi için gaile çeken dürüst siyasetçiler tarafından yerine getirilebileceği inancındayım.