Karadaki Aptallar Gemisi ve Mühür
Karadaki Aptallar Gemisi ve Mühür
Buffer Fringe Performans Sanatları Festivali’nde iki performans
Simge Çerkezoğlu
9-12 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek Buffer Fringe Performans Sanatları Festivali için artık geri sayım başladı. Çarşamba gecesi açılış partisi ve özel bir konserle başlayacak festival için hem gösteri sergileyecek sanatçılar hem de biz izleyiciler heyecan içinde. Her ne kadar tüm sahnelenecek performansları merakla bekliyor olsam da aralarından Refia Örs ve Lukasz Walewski ile röportaj gerçekleştirme şansına sahip oluyorum. 11 Kasım Cuma gecesi Bedesten’de sahnelenecek Karadaki Aptallar Gemisi ve Mühür isimli gösterileri konuşsak da özenle seçilen her bir gösterinin kendi içinde çok ilginç mesajları taşıdığı kanısındayım…
LUKASZ WALEWSKİ VE KARADAKİ APTALLAR GEMİSİ
Polonya asıllı sanatçı Lukasz Walewski Kıbrıslı Rum bir kadına aşık olmasının ardından önce kendini Yunanistan’da, daha sonra da Kıbrıs’ta buldu. Eşiyle Limasol’da yaşayan sanatçı ben aslında Kıbrıs’ta hiç yaşamayı düşünmüyordum diyor.
“Dokuz yıldır Kıbrıs’ta Limasol’da yaşıyorum. Özel bir tiyatrom var. Bugüne kadar bu tiyatroda üç oyun sahnelemek yanında farklı kültürel ve sosyal etkinliklere de ev sahipliği yaptık. Özel festivaller düzenledik. Bu festivallerde tarih öncesi drama, sinema ve deneysel sinema konularını işledik. Ben aslında Polonyalıyım. Eşim Kıbrıslı Rum olduğu için burada yaşıyoruz. Aslında ilk başta Kıbrıs’a gelmek istemedim. Yunanistan’a yerleştik. Tiyatro ve Antik Yunan Draması konusunda araştırmalar yaptım. Zaten Polonya’da da Yunan Dili Eğitimi almıştım.”
Aldığı dil eğitimi yanında Polonya’da ayrıca sanat eğitimi de alan Lukasz Walewski, sadece tiyatro ile değil, sanatın pek çok dalı ile ilgileniyor.
“Doğrusu kendimi sadece aktör olarak tanımlayamam. Sanatın pek çok farklı alanı ile uğraşıyorum. Yönetmenim, müzikle ilgileniyorum ve performans sanatçısıyım. Son zamanlarda daha çok yönetmenlikle uğraşıyorum. Tabii Frienge gibi festivaller sayesinde performans sergilemek için de imkân buluyorum.”
FARKLI SANAT DALLARI
Sanatla ilgilenmeye çocukluk yıllarında başladığını söyleyen Lukasz Walewski, varoluş nedenini de sanatla özdeşleştiriyor.
“Her zaman sanata karşı çocukluktan gelen bir ilgim vardı. İlk gençlik yıllarımda müzikle ilgilenmeye başladım. Sonra bir gün tiyatroya gittim ve devamı geldi. Müzik okulunda trompet eğitimi aldım. Tiyatro konusunda ise Polonya’da alternatif bir okul olarak anılan önemli bir sanat okulundan eğitim aldım. Daha sonra bu tiyatro grubu ile Prag’a gittim. Böylece tiyatro hayatımın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Son olarak Kıbrıs’a geldim, burada da hem tiyatro yapmaya çalışıyorum hem de sanatın farklı alanlarıyla hayatımı idame ettirmeye çalışıyorum.”
Tüm bu süreçler ve deneyimler içinde sanatçıya Buffer Fringe Performans Sanatları Festivali’ne başvurmasının özel bir nedeni olup olmadığını soruyorum.
“Öncelikle bizim gösterimizin doğrudan insana dokunan bir yanı var. Biraz antropolojik bakış açısıyla biz kimiz, insan olarak dünyada neler yapıyoruz sorularını soruyor. Karadaki Aptallar Gemisi projemiz büyük bir Avrupa projesi olarak iki yıl önce başladı. Kıbrıslı Türklerle olan iki yıllık işbirliğimiz sonucunda ortaya çıktı. Bu kez aynı konuyu, yeniden farklı koşullar içinde Fringe Festivali ile gündeme getirmek istedik. Bu çalışmamızı paylaşmak için festivalin iyi bir alternatif olduğunu düşündük. Daha önce sadece Limasol’da sahnelenen bu çalışmayı daha farklı mecralara taşımak istedik.”
“MANİFESTO NİTELİĞİNDE”
Doğrusu Lukasz anlattıkça Karadaki Aptallar Gemisi isimli bu proje hayli dikkatimi çekiyor. Performansla ilgili biraz daha tüyo istiyorum…
“Karadaki Aptallar Gemisi isimli performansımızın orijinalinde üç aktör var. 11 Kasım gecesi Bedesten’de festivale özel sahneleyeceğimiz gösterimde ise Giannis Christidis de müzikleriyle bizimle olacak. Gösterimiz için konser performansı diyemeyiz. Daha çok metinlerden oluşan bir gösteri bu. Müzik elbette önemli bir kısmını oluşturuyor ama metinleri ile gerek sanata dair pek çok önemli soruya da cevap arıyor, gerekse de insanlığa dair bir manifesto niteliği taşıyor. Kısaca çok güçlü görsel showları da içinde barındıran bir gösteri ile sanatseverlerin karşısında olacağız diyebilirim.”
Son olarak sanatçıdan Karadaki Aptallar Gemisi ismini nasıl bulduklarını anlatmasını istiyorum, gülüyoruz…
“Aslında Karadaki Aptallar Gemisi Sebastian Brandt tarafından 1523 yılında kaleme alınan bir eserin ismi. Bu bizim senaryomuzun temelini oluşturan bir eser. Öyle ki yüz yıllar önce yazılmış olsa da hâlâ bugünün toplumlarını anlatmayı başardığını söylemeliyim.”
***********
SANATÇI BİR AİLENİN EN GENÇ ÜYESİ REFİA ÖRS
Refia Örs, sanatçı bir ailenin en genç üyesi. Henüz üniversite eğitimini tamamlamasının üzerinden birkaç ay geçmiş olsa da sanata dair Kıbrıs’ta çok da net bir gelecek göremediğinden yakınıyor. Hayatını yurt dışında sürdürmeyi düşünüyor.
“Girne Amerikan Üniversitesi’nde Sahne Sanatları okudum. Henüz Haziran ayında mezun oldum. Şu an bu proje ile ilgili çalışıyorum. Ancak daha sonra yurt dışına gitmeyi, yüksek lisans yapmayı düşünüyorum. Ortaokul ve lise eğitimimi de güzel sanatlar lisesinde okudum. Orada da müzik eğitimi aldım. Ancak daha sonra dansa olan ilgim ağır bastı ve üniversite eğitimimi performans sanatları ile ilgili aldım. Zaten çocukluğumdan beri dans etmeyi çok seviyordum. Ancak ailemizde çok fazla müzisyen olduğu için sanat eğitimim ve sanata ciddi anlamda olan ilgim müzikle başladı. Babam bas gitar çalıyor. Derviş ve Çağıl İşgüzar halamın oğulları. Müzisyen Arif İşgüzar ise zaten eniştem. Onların etkisi ile sanata müzikle başladım, dansla devam ediyorum.”
MÜHÜR VURULMUŞLUK
Festivale katılma fikrinin nasıl oluştuğunu da anlatan Refia, sosyal medyada gördüğü başvuru çağrısı ile her şeyin başladığını anlatıyor.
“Aslında aklımda hiç bu festival fikri yoktu. Bir anda sosyal medyada festival başvurusu ile karşılaştım. Önce festival için bir ekip kurdum. Hikâye ürettim. Böylece kendimi festivale dahil buldum. Ekibimizde tiyatro, dans ve benim dışımda üç dansçı daha var. Elbette müzisyenimiz İnal Bilsel ve Çağrı Çerkez de görsel bir show yapacak. Kalabalık bir ekibiz. Beş kişi performans sergileyeceğiz.”
Mühür ismiyle 11 Kasım akşamı Bedesten’de sahne alacak olan ve Refia’nın da dahil olduğu genç ekip özünde sevgi mesajı veren bir performans sergilemeye hazırlanıyor.
“Mühürden yola çıktık. Bedenimizin tam olarak bize ait olmadığına ama ruhumuzun daima özgür olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Kıbrıs’ta olan sosyal olaylara da birazcık dokundurarak mesaj vermeye çalışıyoruz. Mühür aslında bir anlamda kimliğe vurgu yapıyor. İnsanların toplum tarafından damgalandığını anlatıyor. Biz hepimiz bu Ada’nın insanları olmamıza rağmen ilk soru her zaman Ada’nın neresinden olduğumuza dairdir. Oysa ben böyle bir soru ile karşılaşmayı istemiyorum. Bunun dışında hayatın içinden çıkamadığımız algılara da vurgu yapıyoruz. Örneğin meslek seçimi de bunlardan biri ve biz gençlerin en önemli derdi. Kimse farklı bir şey denemiyor. Bizi avukat, mühendis ve öğretmen olmamız için mühürlüyorlar. Ben ise bunu ret ettim ve dansçı oldum. Şimdi tam olarak ne yapacağımı bilmesem bile en azından farklı bir şeyler yapmak için hayatta şansımı deneyeceğim.”
“GELİN VE BİZE BİR ŞANS VERİN”
Refia herkesi özellikle de yetişkinleri bu festivale davet ediyor. “Gelin ve biz gençlerin neler yaptığını görün” diyerek kendilerine bir şans verilmesini talep ediyor. Bu bağlamda çok da haksız sayılmıyor aslında…
“Performans sanatları dediğimiz sanat dalı özellikle Kıbrıs’ta yeni yeni duyulmaya başladı. Bunu yapan da hep bizim gibi gençler. Bizi izlemeye ise her yaştan bireyin, özellikle de yetişkin insanların gelmesini istiyoruz ki bize ümit de olsun. Bize bir şeyler yapmamız için cesaret, daha başka gençlerimize de kendini keşif etmek için şans olsun. Gençler kendini keşfetmeye korkuyor. Kendimizi geliştiremiyoruz. Performans sanatı dediğim zaman bile çoğu kişi anlamıyor. Tiyatrocu musun diyor. Hayır diyorum, biraz dansa dayalı beden performansı olarak anlatmaya çalışıyorum ama tam olarak anlaşılmıyor. O nedenle de gelinmesi ve izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Böylece modern sanatın en güzel alanlarından biri olan performans sanatını da herkes öğrensin istiyorum.”