Karanlık
Bir korku var…
Herkes korkuyor, halk korkuyor, basın-yayın organları ve gazeteciler korkuyor…
Halk gerçek düşüncesini söylemekten kaçınıyor, basın mensupları da istediğini, gerçek düşüncesini olduğu gibi yazmaktan korkuyor.
Köşe yazarları her ne kadar da arada sırada bazı internet sayfalarında gerçek düşüncelerine yakın ifadeler kullansalar da çarpıcı, vurucu yazılar bulmakta zorlanıyorum.
Nasıl olsun ki!
Artık usta gazeteciler bile bir yerde barınamıyorlar.
Siyasi baskılar, tanıdığımız, tanımadığımız gazetecilerin yerden yere sürülmesine, işsiz kalmalarına neden oluyor.
Böyle bir ortamda çok da cesur yazılar beklemek çok da mantıklı olmaz herhalde!
Elbette ki Türkiye’den bahsediyorum… Son günlerde artan saldırılar ve giden canların ardından ülkede oldukça fazla gerginlik ve korku yaşanıyor.
7 Haziran seçimlerinin hemen ardından başlayan saldırılar, bombalamalar, yaralanmalar ve ölümler 1 Kasım’da yenilenecek seçimlere gidilirken ne yazık ki azalmayacak gibi görünüyor.
Hatta doğu ve güneydoğu Anadolu’da seçim sandıklarının nasıl kurulacağı sorgulanıyor.
Türkiye’de insanlar kalabalık bir yerde bulunmaya, metroya, otobüse binmeye korkar olmuş. İster doğu olsun ister batı… Farketmiyor.
Kimileri olayların Erdoğan’ın başkanlık uğruna koalisyon kurdurmamasına, AKP’ye ille de 400 vekil istemesine bağlarken ve olayların hemen seçimin ardından başlamasına işaret ederken, direkt olarak Erdoğan da Kandil’i ve “onun siyasi uzantısı olan HDP”yi hedefe koyuyor.
Siyasette yapılan açıklamalar da uzlaşıcı, yatıştırıcı olmayınca, hatta hedef gösteren açıklamalar yapılınca saldırılar da bir yerlerden cesaret alırcasına artıyor.
Basına saldırılıyor, son günlerde Hürriyet’in binasına iki kez taşlı, sopalı saldırı yapılıyor, HDP’nin binaları saldırıya uğruyor, şehit cenazelerinde gerginlikler yaşanıyor, özellikle doğuya giden yolcu otobüsleri durduruluyor, taşlanıyor…
Türkiye’de uzlaşma aranması gerekirken, aksine bölünme daha da artıyor. Türk-Kürt kimlikleri daha da ayrıştırılmaya çalışılıyor.
Bütün bunlara rağmen ne ilginçtir ki, hem de siyasilere rağmen (gerilimden beslenen bazı örgütler hariç) sivil halkın uzlaşma, barış dileyen açıklamalar yaptıklarını görmekten de memnun oluyorum.
Şunu da belirtmekte yarar görüyorum; 7 Haziran’da Erdoğan’ın tanımladığı gibi “PKK’nın siyasi kolu HDP” meclise güçlü bir şekilde girmişken (şimdiki gerçeğe rağmen) Kandil’in terör olaylarını tekrar başlatması çok mantıklı gelmiyor bana…
Nasıl oldu, nasıl başladı’nın ötesinde Türkiye bir süre önce “ha oldu, ha oluyor” sürecine girdiği barışa ulaşmak için elinden geleni yapmalı… Barışı kurmaya çalışanların önü açılmalı, kişisel hırslar uğruna koskocaman bir ülkenin şimdisi ve geleceği karanlığa itilmemeli.