Karantina Günlerinde Anne-Baba Olmak
Anne-baba olmak taşıdığımız en büyük sorumluluk, belki de yaşadığımız büyük zorluktur. Evlerimize kapandığımız karantina günlerinde bu zorluğun katlanarak arttığını tüm anne-babalar hissediyordur… Hayatımızda birçok şey değişiyor ve bu değişim sürecinde çocuk olmak da, anne-baba olmak da giderek zorlaşıyor.
Söyle bir düşünürseniz, sizde olumlu izler bırakan insanların bazı ortak yanları olduğunu fark edeceksiniz: Bu kişilerin sizi koşulsuz sevdiğini, onun yanındayken güvende olduğunuzu, birlikte eğlendiğinizi, size asla zarar vermeyeceğinden emin olduğunuzu hissetmişsinizdir. Bazılarımız için bu kişi anne-babamız olmayabilir çünkü kişiyi özel yapan bize olan yakınlık derecesi değil bizimle kurduğu ilişkidir…
Karantina günlerinde anne-baba olmanın zorluğu da işte buradadır. Sürekli birlikte olduğumuz çocuklarımızla nasıl bir ilişki kuracağımızı bilememek ya da kurulan ilişkinin ne kadar sağlıklı olduğuna karar verememek zaman zaman sizi kaygılandırmıştır.
Bu süreçte başka birçok şeyi de fark etmeniz sizi daha da kaygılandırmış hatta canınızı sıkmıştır. Örneğin, çocuğunuzun bildiğini düşündüğünüz, fakat aslında bilemediğini fark ettiğiniz birçok konu olduğunu ya da onun rutin olarak yapması gereken şeyleri yaparken ne kadar çok zorlandığını ya da çocuğunuzun ne kadar büyük bir ders yükü altında olduğunu…
Anne-baba olarak farkında olmadan yaptığımız önemli bir hata var: Çocuklarımızı, küçük yaştan başlayarak başarı kavramıyla zehirlemek. Başka bir ifadeyle her alanda onların başarılı olmasını hatta en başarılı olmasını beklemek, istemek, dahası bu istencimizi onlara belli etmek hem onları hem de bizde derin yaralar açıyor. Oysa bu kapsamdaki birçok makalede iyi anne-baba olmanın en temel göstergesinin, “çocuklarından mükemmel olmalarını beklememek” olduğundan söz edilmektedir.
Peki, Ne Yapacağız? Nasıl Yapacağız?
Bütün bu süreçte daha önce aklımıza pek gelmeyen sorularla artık daha sık zihninizi meşgul ediyordur:
- Çocuklarıma nasıl yetiştirmeliyim?
- Onları nasıl yönlendirmeli? Nasıl davranmalıyım?
- Salgından sonra nasıl bir durumla karşılaşacağım? Ekonomik koşullarım ne olacak? Çocuğumun eğitimini nasıl devam ettireceğim?
Ve belki de bunlar gibi daha onlarca soru…
Eğitim bilimi literatüründeki araştırmaların bu anlamdaki ortak bulguları şöyle:
- Mükemmel anne-baba olmak için çabalamayın: Bu anlamdaki en yayın görüş şudur; “iyi anne-babalar, mükemmel olmak için çabalamazlar ve çocuklarından da mükemmel olmalarını beklemezler.” Çünkü bu durum çocuklarınız zayıf yanlarına odaklanmanızı doğurur. Oysa yapılması gereken şey çocuğunuzun güçlü yanlarını keşfetmektir. Dahası mükemmel olma çabası karşınızdaki insanların kusurlarını hoşgörü ile karşılamamak yani insan ilişkilerinizde sorun yaşamak demektir. Çünkü kimse mükemmel değildir.
- Onları oldukları gibi kabul edin, onu anladığınızı fark ettirin: Çocuklarınızı, karantina günlerini yaşadığımız böylesi bir zamanda tam bir birey olarak görmeliyiz. İsteklerini ortaya koyma konusunda yetişkinler kadar iyi olmayabilirler, ancak bu onların isteklerinde haksız oldukları anlamına gelmez. Önemli olan haklı yanlarını bulmak, onu anladığınızı fark etmesini sağlamaktır.
- Başarı tanımınızı gözden geçirin, güçlü yanlarını ortaya çıkartın: Sınavlarda en yüksek not almak ya da yarışı en önde bitirmenin gerçek başarı olmadığını anlamalıyız. Çocuklarımızın başarısızlıkla da, hayal kırıklıklarıyla da yüzleşmesine fırsat vermeliyiz. Çocuğumuzu, başka çocuklarla değil kendi gelişimi ile kıyaslamalı, güçlü yanlarını geliştirerek onun hangi beceri ve kazanımları elde ettiği üzerine odaklanmalıyız.
- Öğretmeni olmayın, anne-babası olun: Okulunun kapalı olduğu, uzaktan eğitim karmaşasına boğulduğumuz bugünlerde çocuklarımızın hiç istemedikleri şey sürekli onların başında duran bir öğretmen olmaktır. Neyi bilip, neyi bilmemesi gerektiğine, daha çok ödev, sınavlara hazırlanacak daha çok testler hazırlamaya, okul günlerinden çok daha fazla oranda öğretim faaliyetlerine müdahale etmek onların, kapılarını size kapatmasının temel nedeni olabilir. Unutmayın siz öğretmeni değil, anne-babasısınız.
- Kaygılanmalarına izin verin, hatta kaygılanması gerektiğini hatırlatın: Bugün yaşadıklarımızdan dolayı kaygılıyız. Ekonomik koşullarımızın, sosyal yaşantımızın ve belki de bundan sonraki yaşam düzenimizin nasıl olacağından kaygılıyız, endişeliyiz, üzgünüz… Çocuklarınızın da farklı olduğunu düşünmeyin. Kaygı duymalarına izin verin, hatta kaygılanması gerektirecek durumları fark etmesini sağlayın. Çünkü bu his, insana sınırlarını nereye kadar zorlaması gerektiğini gösterir. Sınırlarını hiç zorlamamış, konfor alanının dışına hiç çıkmamış, hiç güçlük yaşamamış bireylerin gerçek başarıyı yakalaması pek mümkün değildir.
Zaman ilerliyor, çağ değişiyor. Dahası “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyor herkes… Evet, böyle zamanlarda anne-baba olmak çok daha zor, ancak yine de çocuklarımızın temel ihtiyacı; koşulsuz sevildiklerini hissetmek ve güven duymak… Yakın çalışma arkadaşım, eğitimde yaratıcı drama ve okul öncesi eğitim uzmanı sevgili Rahme Kavaz, bu kapsamdaki çalışmalarından elde etiği bulguları şöyle anlatıyor:
- Çocuklar, belli etmeseler bile anne-babalarını sevdiklerini ve kendileriyle bir şeyler yapmalarını istiyor. Kısacası anne-baba olarak bizim onlardan değil, onların bizden ne istediklerine odaklanmalı, onlardan öğrenmeye çalışmalıyız…