1. HABERLER

  2. KÜLTÜR & SANAT

  3. Karantina okumaları 3
Karantina okumaları 3

Karantina okumaları 3

Şentuğ'un önerileri okuyucuları 'içeri' kapandığımız bu dönemde, 'dışarıya' doğru büyülü bir yürüyüşe davet ediyor.

A+A-

Karantina okumaları yazar ve akademisyen Salamis Ayşegül Şentuğ'un önerileri ve değerlendirmeleri ile devam ediyor.

Salamis Ayşegül Şentuğ, İngiltere'deki Kent Üniversitesi'nde akademisyenlik yapmakta.

Şentuğ'un önerileri okuyucuları 'içeri' kapandığımız bu dönemde, 'dışarıya' doğru büyülü bir yürüyüşe davet ediyor.

Okumanın ve kitapların karantina günlerinde “'dışarı çıkabilmek' adına tam anlamıyla birer “'yola koyulma olanağı'” olduğunu vurgulayan Şentuğ, “Çünkü kitaplar bizi zaman ve mekânın ötesine taşır. Sadece bu sebepten bile okumak, sihirli bir şeydir” diyor.

Birazdan okuyacağınız listede yer alan kitaplar ise, bedenlerimizi korumaya aldığımız 'ev'lerimizden, insan olarak üzerinde tahakküm kurduğumuz doğaya; yürüyen ve duraksayan düşünceleri taşıyan karakterlerden, çok katmanlı dünyalara kapı aralayan yolculuklara kadar zengin bir potansiyel barındırıyor. 

Lafı fazla uzatmadan, Salamis Ayşegül Şentuğ'a bağlanıyoruz.


 

Salamis Ayşegül Şentuğ
Yazar, Akademisyen, University of Kent

“Kitaplar bizi zaman ve mekânın ötesine taşır.”

“Yolculuk etmek, çok işe yarar, düş gücünü çalıştırır. Gerisi yalnızca düş kırıklığı ve yorgunluktan ibarettir. Bizim yolculuğumuz ise tümüyle düşseldir. Gücünü buradan alır” diye başlar, Louis-Ferdinand Celine’in Gecenin Sonuna Yolculuk adlı eseri. Hiçbir yere gidemediğimiz, olduğumuz yere, geçmişimizden, hatıralarımızdan, düşlerimizden, olamadığımız her yerden izler taşıdığımız bu günlerde, yolculuklarımız hayali ve ne yazık ki çoğunlukla sanaldır.  Temennim bu durumun kitabın kendini hatırlatması, hayatımızdaki kıdeminin artması, hatta dijital çağdan evvelki yerinden öteye taşıyabilmesi için bir fırsat oluşturmasıdır.

Odamız, evimiz, adamız gibi bizi çevreleyen kapalı dünyaların sınırlarına karşı gelerek, tıpkı 18.yüzyılda tutsaklığını eğlenceli bir özgürlük serüvenine çeviren Xavier de Maistre’nin Odamda Yolculuk eserinde yaptığı gibi, ruhumuzu bedenimizden ayrı düşünebilir, onu düşsel bir topografyaya yayabiliriz. Çünkü kitaplar bizi zaman ve mekânın ötesine taşır. Sadece bu sebepten bile okumak, sihirli bir şeydir.

foto01-007.jpg

Mekanın Poetikası: (The Poetics of Space) - Gaston Bachelard

“Ev düşlemeyi barındırır, düşleyeni korur; ev, huzur içinde düş kurmamızı sağlar.”

~ Gaston Bachelard, Mekanın Poetikasi

Fransız filozof Gaston Bachelard’ın fenomonoloji, metafizik, dil felsefesi, hatta şiir felsefesi üzerinden alanı, sınırları ve sınırsızlığı, içsellikle dışsallığı ve bunların diyalektiğini incelediği eseri, şiirsel hayal gücünü dizginsiz bırakan, emsalsiz bir kitaptır. Şahsen, kapalı bir alanı çağrıştırdığından dolayı “mekân” yerine “alan” kelimesinin kullanımının kitabın içeriği açısından daha uygun olacağını düşünsem de kitap Türkçe ’ye çeşitli yayınevleri tarafından önce Mekânın Poetikası daha sonra Uzamın Poetikası olarak çevrilmiştir.

Zamanımızın tümünü evimizde geçirdiğimiz bu günlerde, “ev”in anlamının derinliği üzerine tefekkür etmek pek yerinde olur. Bu kitapta Bachelard köşeleri ve yuvarlakları kavramsallaştırarak, ev, oda, çekmece, kapı, dolap, mağara, tavan arası, mahzen, kuş yuvası, ya da bir kabuk üzerinden, “yuva” fikrinin her boyutunu irdeleyerek, algımız, ideolojilerimiz, düşüncelerimiz ve düşlerimiz üzerindeki etkilerini pek şiirsel bir dille anlatır. Bağlamlı ve dolayısıyla çoklu okumaya inanan bir okur olarak, kitabı özellikle, oda kavramının zaman içerisindeki toplumsal dönüşümünü, yazar odalarından otel odalarına, isçi odalarından hasta odalarına kadar tarihsel bir bakış açısıyla ele alan Michelle Perrot'nun Odaların Tarihi adlı kitabıyla birlikte okumanızı tavsiye ediyorum.

 

foto02-006.jpg

A Short Philosophy of Birds: (Kuşların Felsefesi) – Philippe J. Dubois

“İçimizden geçerek
Uçar kuşlar sessizce.
Ah, ben ki büyümek isterim.
Dışarıya bakarım ve içimdeki ağaç büyür.”

~ Rainer Maria Rilke

Bizler evimizde pencere önünde oturmuş, Rilke gibi içimizde ağaçlar büyütürken, kuşlar uçmaya devam etmekte. Nice coğrafyalar aşıp, evimizin dibindeki ağacın tepesinde dinlenen kuşları belki biraz hasetle izlediğimiz bu günlerde, onlara yüklediğimiz özgürlük anlamı, daha da pekişmekte.

İşte 2019’un Eylül ayında Penguin Yayınevi tarafından Londra’da yayımlanmış bu kitap, kuşlara yüklediğimiz diğer anlamları ve doğada var oluş şekillerinden çıkarabileceğimiz birçok ilkeyi derlemiş, tam bir başucu kitabı.

“Kuşlar alışkanlıkları sayesinde yaşayan yaratıklardır. Bu alışkanlıklar haybeye gerçekleşen ritüeller değildir, bilakis, doğanın ritmini izleyen hareketlerdir. Mesela onları kötü havalarda uçarken göremezsiniz. Kendilerini korumak adına bir ağacın derinliklerine saklanır, sanki dış dünyayla bir daha işleri olmayacakmışçasına, saklandıkları ağacın yapraklarını kendilerine siper ederler.” diyor Dubois.

Ördekten, kartala, serçeden kargaya birçok kuş türünün doğa ile ilham alınası uyumundan çıkartacağımız birçok ders mevcutken, bu durumda onlardan edinebileceğimiz en değerli ilke, sanırım bu olmalı: tehlike geçene dek evde kalmak.

foto03-003.jpg

Doğanın İşaretlerini Okumanın Kaybolmuş Sanatı -Tristan Gooley

Çamurun rengi ne anlama gelir? Ağaç yapraklarını bir pusula gibi nasıl kullanabiliriz? Bir su kamışı gördüğümüzde adımımızı neden dikkatli atmalıyız? Beyaz bir amiral çiçeğinin görülmesi yakınlarda hangi bitkinin olacağına işarettir? Uçan gümüş renkli bir benekli kaptan kelebeği, havanın sıcaklığın kaç derece olduğuna işaret edebilir? Yıldızları kullanarak saati nasıl söyleyebiliriz?

Peşine düşüldüğünde, sadece kuşlar değil, doğadaki her varlık özünde insana yarar bir bilgi taşır. Ancak neden doğayı, insanlara katacağı bilgiler üzerinden değerlendirmekte ısrar ediyoruz? Başımıza ne gelmişse, Aristoteles’in öne sürdüğü piramidi benimsediğimiz insan merkezci yaklaşımımızdan gelmemiş midir? Bu kitap, insan içinci söylemden kendini kurtaramamış olsa dahi doğanın dilini anlayabilmek ve verilerini doğru yorumlayabilmek adına önemli bilgiler sunan bir rehber niteliğindedir. Şu anda içeriğindeki bilgilerin pratiğini yapamasak dahi, dışarıya çıkabildiğimiz anda doğayla ilişkimizde farklı bir yol izleyebilmek için, yani onunla bir bütün olarak yaşamaya başlamak adına vereceğimiz kararda bir düşünce haritası geliştirmek için değerli bir ilham kaynağı ve yol göstericidir.

foto4.jpg

Flanör Düşünce- Hüseyin Köse

“1840’larda pasajlarda kaplumbağa gezdirmek, bir süre için kibarlığın gereklerinden sayılmıştı. Flanör, kendini kaplumbağaların temposuna uydurmaktan hoşlanırdı. Eğer ona kalsaydı, ilerlemenin böyle adımlarla sürmesini isterdi.” ~ Walter Benjamin

“Flanör her şeyden önce yürüyen düşüncedir” diyor eseri derleyen Hüseyin Köse, “düşüncenin geniş yollar, kanallar, düzlükler açan yürüyüşünün insanın aklındaki izdüşümleridir.”

Aldırmazlık felsefesinden, yürür-gezer kimliklere, devletsiz düşünceden, felsefi nomadlığa, edebiyat ve sanattaki flanör kavramından, modern zamanlardaki sanal gezgine dek aylaklığı, tabanteperliği, yertsizyurtsuzluğu, boş zamanların çok gezen kahramanını, kısacası flanör karakterini anlatan birbirinden farklı makale ve denemelerin derlendiği bu eser, Flanör Düşünce’ye bir övgü niteliğindedir.

Yine bir bağlamlı ve çoklu okuma geleneği ile, Rebecca Solnit’in Yol Aşkı: Yürümenin Tarihi, ve Bertrand Russell’in Aylaklığa Övgü isimli eseriyle ve flanör karakterini içselleştirebilmek adına Hermann Hesse’nin Knulp isimli romanı ile birlikte okumanızı tavsiye ediyorum.

hhh-006.jpg

Eğer Bir Kış Gecesi bir Yolcu & Görünmez Kentler - Italo Calvino

Neden iki Calvino birden? Çünkü aralarında ayrım yapmam imkânsız.

Calvino’nun iki eseri de çarsıdan aldım bir tane eve geldim bin tane bilmecesinin roman olarak vücut bulmuş halleri; çok katmanlı, iç içe geçmiş kurgulardan oluşan meta-romanlar.

İki roman da yolculuk hikayesi olmasına rağmen, kurgusal düzlemde birinin dikey, ötekinin yatay olarak açıldığını öne sürebiliriz. Eğer Bir Kış Gecesi Bir Yolcu’da kitap içindeki kitaplar arasında yolculuklar yapıp, Görünmez Kentler  ile Marco Polo’nun Kubilay Han’a anlattığı muhayyel atlasta gezinip, şehirden şehre masalsı bir seyahate çıkacaksınız.

"Kitap bir alan; okur içine girmeli, dolanmalı, belki kendini kaybetmeli, ama belli bir noktada bir çıkış hatta birçok çıkış bulmalı. Kitap, dışarı çıkabilmek için bir yola koyulma olanağı." diyor Italo Calvino.

Fiziksel olarak dışarı çıkamadığımız bu günlerde, bu kitaplar, “dışarı çıkabilmek” adına tam anlamıyla birer “yola koyulma olanağıdırlar”. Üstelik içlerinde bir çift yürüyüş botunun taşıdığından çok daha uzak (ve steril) diyarların potansiyelini taşırlar.


Önceki bölümler

karantina okumaları-1

karantina-okumalari-2

 

Bu haber toplam 5068 defa okunmuştur