1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Karaokçu; “Bonzai, ölüm sebebidir”
Karaokçu; “Bonzai, ölüm sebebidir”

Karaokçu; “Bonzai, ölüm sebebidir”

Karaokçu; “Bonzai, ölüm sebebidir”

A+A-

Tanju KONURALP

Kullanımında son yıllarda ciddi oranda artış görülen uyuşturucu türü Sentetik Cannobinoid, yani “Bonzai” öldürücü etkisi ile ürkütüyor.
Özellikle gençler arasında yaygınlaşan bu türün tehlikeleri ile ilgili Adres Kıbrıs’a konuşan “Uyuşturucu, Sigara ve Alkolle Mücadele Derneği” Başkanı Hasan Karaokçu
Bonzai türü maddenin piyasaya çıkması ile hint keneviri kullanım oranın da, akıl almayacak derecede arttığını söyledi. Konu ile ilgili yargı sistemine de değinen Karaokçu, bu noktada da, Polis, Yargı ve Hükümet’e eleştirilerde bulundu, eksikleri ortaya koydu…


BONZAİ ÇIKTI HİNT KENEVİRİ KULLANIMI ARTTI

Bugün ülkede hint keneviri kullanım oranı nedir?
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; ülkemizde maalesef, uyuşturucu ve uyuşturucu kullanımı konusunda, sağlıklı araştırmalar yapılamıyor. Son olarak yaklaşık beş yıl önce, benim Uyuşturucu, Sigara ve Alkolle Mücadele Derneği Başkanlığı dönemimde bir araştırma gerçekleştirdik. Bu dönemde hint keneviri kullanımı, yüzde altı civarlarında çıkmıştı. Ancak sentetik cannobinoid, yani halk dili ile “Bonzai” maddesinin piyasaya çıkması ile birlikte bu rakam, inanılmaz derecede bir artış göstermiştir.

Sentetik Cannobinoid’in piyasaya çıkması ile bu rakam nereye ulaştı?
İşte bu noktada ortaya, korkunç rakamlar çıkmaya başlıyor. Maalesef insanlarımızın birçoğu bunun farkında değil veya görmezden geliyor ancak; tam bağımlılık anlamında yaklaşık 30 bin, ara sıra kullanım anlamında ise yine 30 binlere yakın bir rakam ortaya koyabiliyoruz. Özellikle her gün, medyada gördüğümüz yakalanma haberlerini dikkate alırsak, bahsettiğimiz rakamların pek de şaşırtıcı olmadığını görebiliyoruz. Bu rakam belki okuyuculara, çok abartılı gelecektir ancak; “Bonzai” ile ilgili bir gerçek var ki; Eroin’den bile hızlı bir bağımlılık süreci olan bir maddedir.

Nedir Sentetik Cannobinoid?
Sentetik Cannobinoid, doğada bulunan herhangi bir bitki üzerine, laboratuar ortamında hazırlanmış olan, sentetik kimyasalların sprey edilmiş halidir. Ve bu sprey edilen kimyasallar inanın ki; ciddi oranda tehlikeli kimyasallardır.

“BEYNİM PATLAYACAK GİBİ OLUYOR”

Bağımlıların yaşadığı yan etkiler nelerdir?
Bağımlı kişilerle yaptığım sohbetlerde, çok ciddi travmalar geçirdikleri, zaman zaman bayıldıkları, tuvaletlerini tutamayacak duruma geldikleri gibi örnekler duydum. Sentetik Cannobinoid, ilk kullanmadan itibaren çok ciddi zarar verebilen bir maddedir. Özellikle de direkt beyne zarar vermesi, önemle ele alınması gereken konudur. Beyine zarar veren diğer maddelerin, fizyolojik olarak etkileri,  zaman içerisinde ortaya çıkmaya başlar. Ancak; Sentetik Cannobinoid’de durum böyle değildir. Sentetik Cannobinoid, ilk kullanımından itibaren hem zihinsel, hem de fiziksel olarak ciddi ve hızlı etkiler ortaya koyar. Buna örnek vermek gerekirse, yine görüştüğüm bir kullanıcı; kullanması ile birlikte, beyninin patlayacak derecede ağrıdığını ve bu andan itibaren, ne yaşamsal olarak, ne de sosyal olarak hiçbir konudan keyif alamadığını dile getirdi.

Sentetik Cannobinoid’in ölüme neden olabileceğini düşünüyor musunuz?
Kesinlikle düşünüyorum. Fakat bugün Sağlık Bakanlığı’na gidin, “uyuşturucu kaynaklı ölüm var mı?” diye sorun, size kesinlikle yok diyecekleridir. Bense size en az elli ölüm var diyebilirim. Maalesef otopsi kurumumuz, yüzeysel otopsilerde bulunuyor. “Beyin kanaması”, “Kalp krizi” deyip dosyayı kapatıyor. Halbuki otopsi, tüm detayları ile yapılması gereken, ciddi bir iştir. Bunun burada yapılamaması sebebi ile de, uyuşturucudan kaynaklı ölümlerin, arşivlerde yer almaması, şaşırtıcı değildir.

EN BÜYÜK AYIP

Kullanıcılara verilen cezalar konusunda ne düşünüyorsunuz?
Yarım gram veya bir gram madde ile yakalanan gençlere, hapislik cezası verilmesi; bu ülkenin en büyük ayıbıdır. Son üç – dört yılda, yüzlerce genç, bu şekilde hem deşifre edildi, hem de resmen harcandı. Hayatında bir kez bu maddeyi alan bir genci, aylarca hapishaneye göndermek, bu gençlerin geleceklerinin mahvolmasına sebep oluyor. Ben bu güne kadar, bu şekilde hapse girip de, ıslah olarak dışarıya çıkmış, topluma kazandırılmış hiçbir kimse görmedim. Aksine bu gençler, çıktıkları zaman, topluma daha da zararlı olmak yönüne itilmiş oldu.

Ne yapmak gerek bu konuda?
Avrupa Birliği’nin devreye soktuğu “Denetimde Serbestlik Yasası” diye bir yasa var. Bu yasa, küçük miktarlarda madde ile yakalanan insanları, hiçbir şekilde deşifre etmeden, rehabilitasyon merkezlerine gönderir ve o insanlara devlet olarak ikinci bir şans tanınır. Hatta yine devlet bu kişilere iş imkânı dahi sunar. Böylelikle bu kişinin, ne kendisi, ne de ailesi travma yaşamazken; toplum tarafından da dışlanması engelleniyor. Bizde de yapılması gereken, AB’nin uyguladığı “Denetimde Serbestlik Yasası”nı, aynı şekilde hayata geçirmek ve özellikle gençlerimizi topluma kazandırmaktır.

Ülkede bunların hayata geçirilebileceği rehabilitasyon merkezleri var mı?
Maalesef ülkemizde, bu şekilde bir rehabilite merkezi bulunmuyor. Bu tür konuların tedavisi amacı ile kullanılan tek yer, Lefkoşa Barış, Sinir ve Ruh hastalıkları Hastanesidir. Burada da tedavi olmak amacı ile bulunup da, tedavi olan bir tek kişi olduğunu söyleyemeyiz. Öte yandan 18 yaşında, bir gram madde sebebi ile yakalanmış bir gencin, adli dengesi ciddi şekilde bozuk olan diğer hastaların yanında bulunması, bırakın tedavi olmayı, o gencin psikolojisinin çok daha kötü bir hal almasına neden olmaktadır.

“MEDYA KULLANILIYOR”

Biraz da medyaya değinmek istiyorum. Sizce medya, bu konularda doğru mu hareket ediyor?
Medyamızın, bahsettiğimiz vakalardaki hareket tarzı, kesinlikle yanlıştır. Bunu şöyle yorumlayabiliriz ki; “Medya, Narkotik Polis’inin ve Yargı’nın aleti” olarak kullanılıyor. Ben de bir medya mensubu olarak bu özeleştiriyi rahatlıkla yapabilirim. Narkotik olaylar ile ilgili henüz yargı süreci başlamayan bir kişinin, Polis tarafından basına, mahkemesi olacağının belirtilmesi ve basının da bu kişiyi görsel ve açık isim şeklinde yayınlaması konusu, öncelikle insan haklarına sığmayan bir olaydır. Düşünün ki, Türkiye’den ülkemize okumaya gelen bir öğrenci. Bir hata nedeni ile narkotik polisince tutuklanıyor, yargılanıyor ve üç gün sonra da serbest bırakılıyor. Bu konu, medya tarafından internete kadar yansıtılıyor. Bu çocuk başarı ile mezun olduktan sonra, Türkiye’de bir iş başvurusu yapıyor. İnsan kaynakları ise çocuğun adını internette araştırıyor ve uyuşturucu nedeni ile tutuklandığını görüyor. Bu tam anlamı ile insan hayatı ile oynamaktır ve kabul edilemez bir insan hakkı ihlalidir. Ve maalesef ülkede bu konuda herhangi bir önleyici yasa bulunmuyor.

Anayasa’da yargı sonuçlanmadan suçlu olunamaz ifadesi yer almıyor mu?
Elbette alıyor. Bu dünyanın her yerinde olan bir yasadır ancak; ülkemiz medya organları, bununla ilgili de açıkları tespit etmiş durumdadır. Bir kere medyamızda kullanılan ve hayati önem taşıyan “İDDİA” kelimesi bulunmaktadır. Bu kelimenin kullanılması ile birlikte yayın organı, Anayasa’nın ilgili maddesinden sıyrılabiliyor. Bunun maalesef önüne geçmek mümkün görünmüyor. Ama en azından etik anlamında, özellikle çocuk ve genç statüsündeki insanlarımızın, haberlerde yüzleri kapatılabilir ve isimlerinin baş harfleri verilebilir ki; ne ailesi, ne kendisi rencide olmasın, toplum da bu genci dışlamasın… Biz bu gençlere yazık ediyoruz…

“YASA HAZIR AMA GEÇİRİLMEDİ”

Bu konuda ilgili kurumlar ne yapabilir?
Her şeyden önce ülkede Medya Etik Kurulu diye bir kurum var. Birincil olarak bu duruma müdahale edilmesinin öncüsü olacak kurum budur. Öte yandan Yasama Organı ve Hükümet de bu konuda sorumlu davranmalıdır. Özellikle “Denetimde Serbestlik Yasası” konusunda, hükümetin acilen bir şeyler yapması gerekmektedir. Örneğin Özkan Yorgancıoğlu’nun Gençlik ve Spor Bakanı olduğu dönemde, iki yıllık bir uyuşturucu ile mücadele kurumu kuruldu. İlk kez devlet düzeyinde böyle bir çalışma gerçekleştirildi. Uyuşturucu ile ilgili kapsamlı bir rapor hazırlandı ve “Denetimde Serbestlik Yasası” bu kitapta da yer aldı.  Ancak bir türlü bu yasanın geçirilmesi mümkün olmadı.

“Denetimde Serbestlik Yasası” neden geçirilemedi?
“Denetimde Serbestlik Yasası”na karşı çıkılması konusunda bir dönem, en etkili kurum Narkotikti. Bu konuda benim bazı narkotik arkadaşlar ile sohbetlerim de olmuştur. Kendi tahminimce bunun sebebi, Narkotik ekiplerinin bir şekilde,  iş alanına sahip olma istekleridir diyebiliriz. Ancak burada Narkotik Polisi’nin de kendilerine göre ciddi sıkıntıları var. Bunların en önemlisi ise “Teknik Takip” konusudur. Türkiye ve dünyada yaygın bir şekilde kullanılan “Teknik takip”, polisin tam kanıt elde ederek, suçu yargıya sunması adına önemli bir malzemedir. Bu teknik sayesinde şüpheliler sürekli, takip ve dinleme altında tutularak; zamanı geldiğinde yakalanıyor ve tam bir kanıt dosyası ile birlikte yargıya sunuluyor. Böylelikle ne bugün, manşetlerde yer alan “polisin şiddet uyguladığı iddiaları”, ne de suçluların “ben yapmadım” şeklindeki savunmaları, gün yüzünden kalkıyor. İşte bu nedenle bahsi geçen “Denetimde Serbestlik Yasası”, “Organize Suçlar Yasası” ve “Teknik Takip Yasası” bir an önce hayata geçirilmelidir.

Yasa eksikliği nedeni ile şiddet uygulandığından bahsettiniz. Örneğin polis sorgu odalarına kamera yerleştirilemez mi?
Aslında en ideal olanı ki dünyada da bu böyledir, sorgu, zanlının avukatının huzurunda gerçekleştirilir. Bizde de sorguların bu şekilde yapılması, şiddet konusunun önüne geçebilir. Ancak maalesef, avukat huzurunda sorgu meselesi de yasamızda yer almıyor. Hatta hukukçularımızın en büyük sıkıntılarından birisi de budur. Gece 21.00 sularında bir avukat, gidip müvekkilini görmek istediği zaman, “Mesai saatleri dışarısında görüşemezsiniz” cevabını alıyor. Karakolda uygulanan şiddet ise, zaten bu saatlerde gerçekleştiriliyor. Bu da düzeltilmesi gereken diğer hayati konulardan birisidir. Yoksa zanlılar, sürekli olarak gönüllü ifade vermeye devam edecektir ki; gönüllü ifadenin ne demek olduğu da herkesçe gayet iyi biliniyor. Bu noktada, Savcılık ve Yargı’nın da polise alet olduğu fikrindeyim. Çünkü Savcılık, polisin önüne getirdiği her dosyayı, uygun olarak kabul ediyor. Bu konuda gerekli sorgulamayı, en azından yeteri kadar yapmıyor.


----------------------------------------------------

Filiz Besim: “Bağımlılık yapan her şey zararlıdır”

Hint Keneviri’nin, uyuşturucu özelliği taşıyan diğer maddeler içerisinde, bir ön madde olma özelliğine sahip olduğunu vurgulayan Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Başkanı Dr. Filiz Besim, Hint Keneviri’nin de her uyuşturucu gibi bağımlılık yaptığını ve bağımlılığı olan her maddenin ise zararlı olduğunu dile getirdi. İnsanlarda, Hint Keneviri’nin bitki olması sebebi ile zararlı olmadığı yönünde bir kanı oluştuğuna vurgu yapan Besim, aksine bunun zihinsel ve de fiziksel olarak kalıcı zararları bulunduğunu ifade etti. Hint Keneviri kullanan bir kişinin zamanla yaşam tarzını da değiştirdiğini belirten Besim, kişinin asosyal bir ruh haline bürünebildiğine dikkat çekti.

“SENTETİK CANNOBİNOİD KONUSUNDA GEREKLİ ÇALIŞMALARI BAŞLATTIK”

Öte yandan ülkede büyük bir potansiyelin bağımlısı olduğu Sentetik Cannobinoid türü uyuşturucu konusuna da değinen Besim, Kıbrıs Türk Tabipler Birliği olarak, maddenin içeriğinden, tüm yan etkilerine kadar kapsamlı bir araştırma başlattıklarını açıkladı. Bu maddenin Hint Keneviri’nden çok daha zarar verici ve hatta ölüme sebebiyet verici bir madde olduğundan şüphelendiklerini dile getiren Besim, en kısa zamanda konuyla ilgili çalışmaların sonlandırılacağını açıkladı.  Çalışmalar esnasında Narkotik ile de bilgi paylaşımında bulunulacağını ifade eden Besim, elde edilen tüm verileri halk ile paylaşarak, içinde bulunulan ve henüz fark edilmeyen bu tehlikenin, toplum tarafından algılanmasının sağlanacağını vurguladı.

 

Bu haber toplam 2354 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 138. Sayısı

Adres Kıbrıs 138. Sayısı