Karar
Acele etmişim. Daha o kadar yorulmamışız. Vazgeçtim düşüncemden…
Perşembe günü tepkisiz olduğumu yazmıştım, ondan önce de yorgun toplum olduğumuzu… Ancak sanki de o yorumlara karşılık vermek istercesine, tesadüfen gelişti tepkiler… Çarş
Acele etmişim. Daha o kadar yorulmamışız. Vazgeçtim düşüncemden…
Perşembe günü tepkisiz olduğumu yazmıştım, ondan önce de yorgun toplum olduğumuzu… Ancak sanki de o yorumlara karşılık vermek istercesine, tesadüfen gelişti tepkiler… Çarşamba gecesi CTP-PM toplandı ve Türkiye-KKTC Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması’na Meclis’te ‘hayır’ diyeceğini açıkladı. Ertesi gün Meclis önü öyle bir hareketlendi ki; Eski KTHY çalışanları ve zorunlu izne gönderilen CAS çalışanları, hayvancılar ve balıkçılar sırayla eylem yaptılar, tepkilerini ortaya koydular, sorunlarını sıraladılar.
CTP anlaşmaya ‘hayır’ diyeceğini açıklarken Türkiye’den tepkiler geldi hemen… AB Bakanı Egemen Bağış, kararın gözden geçirilmesini yani değiştirilmesini bekliyor. CTP-PM bu kararı alırken oy birliğiyle aldı. Bu kararın Türkiye’den gelen taleplere göre değişmesi pek mümkün görülmüyor. Başbakan İrsen Küçük de ‘hayır’ diyecek partilerle görüşme yapacak. Onun için de anlaşmanın görüşüleceği Meclis Komite toplantısını da erteletmişti.
CTP Kurultayı’ndan sonra değişen yönetimle beklenen farklılığı gösterdi. Bunu yazarken, ‘farklılık’tan söz ederken kastedilen şey şu; bir örgüt, bir kurum, bir siyasi parti kendi içinde bir seçime giderken ve farklılık yönünde oy kullanırken o seçim sonucunu da hayata geçirmelidir. CTP için geçen sürede seçim sonucuyla ilgili beklenen farklılık veya yeniliğin oluştuğu görülmemişti. Ancak Kıta Sahanlığı’yla ilgili ‘hayır’ kararı ve ardından gelen açıklamalar CTP’liler dışında toplumun diğer kesimleri açısından da kulakların dikilip gözlerin açılacağı farklı, beklenen ve istenen bir siyasi gelişmeydi.
Bu toplumun, bu toplum içindeki bir örgütün, bir siyasi partinin ‘direktifler’ doğrultusunda değil de toplumun çıkarlarını düşünerek kendi başına, bağımsız bir şekilde kararlar alabileceğini, bu iradenin devam ettiğini göstermek açısından CTP-PM’nin kararı çok anlamlıdır.
Yankıları, tartışmaları kararın açıklandığı gün başladı zaten… “Türkiye’nin istediği imzaya nasıl ‘hayır’ denir” şeklinde kendinin farkındasızlığında tepkiler olsa da alınan kararın lehinde tepkiler oldukça fazla… New York’ta Cumhurbaşkanı’nın önüne “al da imzala” şeklinde konan anlaşma metninde neler olduğunu herhalde Derviş Eroğlu’nun bilmediğini daha önce yazmıştım. Çeşitli koordinatlar verilmiş ve “Biz de bu bölgede (TC-KKTC) arama yapacağız” denmişti. Bu bölge de yine haritayla ve çizimle anlaşma metnine eklenmiş ve Türkiye ile KKTC arasında bir bölge olduğu gösterilmişti. Ancak ondan sonra arama yapacak geminin Güney Kıbrıs’ta Baf açıklarında ortaya çıktığını da hatırlarsınız.
Ve Cumhurbaşkanı’nın temsilcisi Kudret Özersay’ın da bu olay karşısında çıkıp “Biz anlaşma metninde gösterildiği yerde arama yapacağımızı söylemedik, Ada’nın dört bir yanında hakkımız var” dediği de yakın bir zamandır. Yani bir trajikomik film izler gibiyiz. İşte bu noktada CTP çıktı ve bu ciddiyetsiz ve barışa hizmet etmekten öte savaş çığırtkanlığı yapan bu anlaşmaya Meclis’te hayır diyeceğini açıkladı.
Toplum hareketlendi, Türkiye basını ve kamuoyu hareketlendi. “Kıbrıs’ta neler oluyor?” sorusu soruldu. Kıbrıs’ın kuzeyinden özgür bir irade çıkmış ve gereken adımı atmıştı. TDP’nin de Meclis’te bu anlaşmaya ‘hayır’ diyeceğini biliyoruz. Bu ‘hayır’ların sırf bir şeylere tepki olsun diye ortaya çıkmadığını vurgulamak lazım.
Sonuç olarak demek ki “yorgunluktan ölmüş bitmiş hale gelmişiz” dememek lazım bir daha… Gerektiğinde irademizi, tepkimizi, ‘hayır’ımızı veya ‘evet’imizi ortaya koyabiliyoruz.