1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. ‘Karatahta’ Ve Hikâyesi
‘Karatahta’ Ve Hikâyesi

‘Karatahta’ Ve Hikâyesi

“Her şey bir kursla başladı, ortaya bir oyun çıkar mı çıkmaz mı diye düşünürken, Orkun Bozkurt bana, Aysan Cezarlı ile kaleme aldığı bir metinle geldi...."

A+A-

Simge Çerkezoğlu

Kendini engelsiz görenler, neden başkaları için hayatı engelliyor? Kayıtlı 5 bin engelli ile yaşıyoruz. Bu sayıya kayıtsız olanlar ve aileler de eklenince, 30 bin kişilik, kitlelerden söz ediyoruz. Bu insanlar nerede diye hiç düşünüyor muyuz? Lefkoşa Belediye Tiyatrosu sanatçılarından Cem Aykut yönetmenliğinde, amatör oyuncuların hayat verdiği ‘Karatahta’ oyunu, yaşanmış traji komik hikâyelerden yola çıkarak tüm bu sorulara cevap veriyor. Haftalardır kapalı gişe oynayan Karatahta’nın sırrını, oyunun yönetmeni tiyatro sanatçısı Cem Aykut’tan dinlerken, kendisini de yakından tanıma şansına sahip oluyoruz.     

 

“HAYATIM DENİZCİLİKTEN TİYATROYA UZANAN BİR SEFERE DÖNÜŞTÜ”

Annesi ve babası Selanik göçmeni olan Cem Aykut, sayıları gittikçe azalan ve gerçekten İstanbullu olan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluğu ve gençlik yıllarını İstanbul’da geçiren sanatçı, Kıbrıs’a gelişini anlatıyor.  

“Adaya ilk gelişim 1998 yılında oldu. Yakın Doğu Üniversitesi’nde Denizcilik okumak için gelmiştim. Ahmet Nesim hocamız da üniversitede bir tiyatro kulübü çalıştırıyordu. Biraz işlevsiz bir kulüptü, ben ve bazı arkadaşlarımın katılımıyla çalışmalar canlandı. Ortaya bir oyun çıktı. Yaşar Ersoy da adada sanata dair amatör ya da profesyonel ne varsa izleyen biri olarak, beni orada fark etti. Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’na beni yardımcı oyuncu olarak davet etti. Zaten tiyatroya olan merakım çocukluktan bu yana devam ediyordu, İstanbul’da Müjdat Gezen’nin çocuk oyunları seçmelerine katılıp kazanarak, pek çok çocuk oyununda yer almıştım. Bu teklifi memnuniyetle kabul ettim. Profesyonel bir tiyatroda oyun oynamanın keyfi hiçbir şeye benzemez biliyordum. Böylece 1999 yılının sonunda belediye tiyatrosuna girdim. On sekiz yılda, yirmi beş oyunda yer aldım ve hala çalışmaya devam ediyorum. Ayrıca yüksek lisansımı  Dramatik Yazarlık ve Dramaturgi üzerine yaptım. Böylece hem alaylı hem de okulluyum. Hayatım denizcilikten tiyatroya uzanan bir sefere dönüştü.”   

“İZLEYİCİLERİ SEYİRCİ KOLTUĞUNDAN KALDIRIP, SAHNEYE ATTIK”

Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nda iki yılı aşkın süredir hayata geçen yetişkinlere yönelik kurs eğitmenliği de üstlenen Cem Aykut, bu konuda devam eden çalışmaları mutlulukla paylaşıyor.

“LBT’nin yetişkinlere yönelik kurs açma fikri aslında Kıymet Karabiber’in bir hayaliydi. Biz onun hayaliyle yaklaşık iki yıl önce bu yola çıktık. Zaten çocuk ve gençlik tiyatromuz vardı. Neden bir de yetişkinler tiyatrosu olmasın dedik. Ada hayatı sosyal anlamda kısıtlı bir yaşamı beraberinde getiriyor. Bunun yetişkinler için iyi olabileceğini düşünerek çalışmaya başladık. İzleyicileri seyirci koltuğundan kaldırıp, sahneye atmaya karar verdik. Çok güzel de bir grup oluştu. Önce Kıymet Karabiber’den üç aya yakın kurs aldılar. Yaklaşık bir buçuk yıldan bu yana da bu görevi ben sürdürüyorum. Her şey bir kursla başladı, ortaya bir oyun çıkar mı çıkmaz mı diye düşünürken, Orkun Bozkurt bana, Aysan Cezarlı ile kaleme aldığı bir metinle geldi. Ancak bizim ekip metne göre çok kalabalıktı. Ben de böldüm, parçaladım anlatıcı ekledim, böylece bu hikâyeyi kişi sayısı ve sahneye uyarlayarak Karatahta oyununu yarattık. Daha önce Tekerlek İzleri ile anlatmaya başladığımız, engellilerin dünyasına bu kez Karatahta ile devam ediyoruz.”

Karatahta oyunu engellilerin hayatlarında başlarından geçen traji-komik olayları içinde barındıran bir hikâye. Etkileyici, samimi, biraz komik, fakat çokça gerçekçi ve duygulu… Orkun Bozkurt ve Aysan Cezarlı’nın kalemine sağlık.    

“Oyunda anlattığımız tüm hikâyeler gerçek, hiç abartmıyoruz. Hikâyenin kendisiyle ortaya bir durum komedisi çıkartıyoruz, anlatmak istediğimiz olaylar çok net. Oyunda teatral bir dil var ama ben kursa katılan herkesten rol yapmalarını değil, doğal davranmalarını ve konuşmalarını istedim. Dillerini sahne diline çevirmeye çalışmalarını istemedim. Kıbrıs ağzının güzel bir tınısı var, bunu bozduğunuz zaman çok kötü oluyor. O nedenle oyunda özellikle günlük dilde bir konuşma var. Zaten oyunda rol yapmaya başlasaydık inandırıcılığımızı kaybederdik. O nedenle de rol yapmıyoruz. Sadece anlatıyoruz ve gösteriyoruz. Elimden geldiği kadar herkese her şeyi tek tek gösterdim. Oyunun tamamını ezbere biliyorum. Çıkamayanların yerine de çıkıyorum. Profesyonel oyunlarda da tiyatrocular kendiliğinden tüm oyunu ezberlemiş olur. Prova dönemleri çok sancılı geçer. Aylarca gecelere kadar sürer. Her zaman için oyunları izlemek kaçınılmazdır.”        

Haftalardır kapalı gişe oynayan oyun hız kesmeden devam ediyor, oyunun yönetmeni olan Cem Aykut’a göre bunun iki nedeni var;

“Doğrudur kapalı gişe süren bir oyunumuz var. Sanırım tiyatro sahnesinde komediye ihtiyacımız vardı ve bu oyun da bunu sağladı. Dışarıda büyük problemler yaşayan bir ülkeyiz. Pek çok sorunla baş etmeye çalışıyoruz. Biraz olsun gülmeye, eğlenmeye ihtiyaç duyuyoruz, ayrıca ekibimiz de çok kalabalık, kırk kişiyle oynuyoruz. Elbette onların çevresi onları izlemek istiyor. İlk oyunlarımızdaki kalabalıklar bu fikirle başladı. Oyun izlendikçe, beğenildikçe salonumuz dolmaya devam ediyor. Şimdiden Nisan ayını doldurduk. Artık biletlerimiz Mayıs ayı için satılıyor. Bunun yanında bu oyuna hazırlanırken dekoru çok sade seçtik. Siz de izlediniz biliyorsunuz. Her gittiğimiz yerde bulabileceğimiz malzemelerimiz var. Canlı bir orkestramız var, aralarında görme engelli bir arkadaşımız da yer alıyor. Hedefimiz bu oyunu Ada’nın her yerine, engelli oyuncularımızın gidebileceği her mekâna taşımak ve sahnelemek. En az dekorla en çok şeyi anlattık. İlk adımda Mayıs ayında Mağusa’ya gitme planımız var. Haziran ayında ise Beyarmudu Belediyesi Festivaline katılacağız. Oyunu ülke dışına çıkarmak için de görüşmelerimiz sürüyor.”

TÜM GELİR ORTOPEDİK ÖZÜRLÜLER DERNEĞİ’NE

Tam da bilet satışlarından konu açılmışken, Karatahta oyunu bir oyundan öte çok anlamlı bir amaca da hizmet ediyor. Cem Aykut bu konuyu bizim için anlatıyor…

“Bu oyunun tüm geliri Ortopedik Özürlüler Derneği’ne bağışlanıyor. Bu dernek Ada çapında en iyi çalışan derneklerden biri. Gişe gelirlerinin çok iyi yere gideceğine eminim. Başkan ve yönetim kurulu üyeleri de oyunumuzda yer alıyor. Biz bu oyunda yedi yüz bin Türk Liralık bir ihtiyaçlar listesi oluşturuyoruz. Bu devletin yaptığı harcamalar düşünüldüğünde çok bir para değil ancak sorunumuz biraz duyarsız oluşumuz. Algılamakta zorlanıyoruz. Oysa oyunda da vurguladığımız gibi hepimiz potansiyel engelliyiz. Mekanizmamız her an bozulabilir. O nedenle bazı şeyleri de daha iyi algılamamız için bu oyunun çok önemli olduğu kanısındayım. Ben de kendi adıma bazı şeylerin farkına Tekerlek İzleri oyunuyla vardım. Bu anlamda oyunun bilinçlenme açısından çok önemli olduğu kanısındayım.”

Lefkoşa Belediyesi’nde devam eden çalışmaları yanında, farklı mecralarda özellikle çocuklara tiyatro konusunda destek veren sanatçı, çocuklarla çalışmanın ayrı bir mutluluk olduğunu ifade ediyor.   

“Şu anda Değirmenlik Belediyesi’nde çocuklara tiyatro konusunda eğitim veriyorum. Mayıs ayında da bir oyunumuz çıkacak. Özel kurslarla da bu çalışmalarımız devam ediyor. Çocuklarla çalışmayı çok seviyorum. Oyun metinlerini onlara kendi cümleleriyle yazdırıyorum. Bir hikâye ele alıp bunun içine farklı karakterler yerleştirerek, tüm canlıları ağaçları, güneşleri konuşturup onlara hayat veriyoruz. Her zaman tiyatronun bir amacı olması gerektiğine, bir şey anlatması gerektiğine inandım. Ben de her oyunumla gerek çocuklar gerekse de yetişkinlerle bunu yapmaya çalışıyorum.”     

“İNSANİ ANLAMDA ÇOK İLERİ BİR YERDE YAŞIYORUZ”

Kıbrıs’ta yaşamaktan memnuniyet duyduğunu sözlerine ekleyen sanatçı, geleceğe dair kurduğu hayallerdeyse oldukça mütevazı davranıyor. Ev ve tiyatro arasında geçen hayatta anı yaşamaya odaklandığını belirtiyor.  

“Hayatta anı yaşamaya inanıyorum. Her şeyin o an için güzel olduğunu düşünerek çok da büyük hayaller kurmuyorum. Çok büyük hayaller çok büyük hayal kırıklıklarını da beraberinde getirebiliyor. Her şeyi sırası geldikçe yapıyorum. Kıbrıs’ta olmaktan çok mutluyum. Hele de şu anki Türkiye’de yaşamayı hiç istemezdim. Kıbrıs bozulmamış bir yer. En azından herkes demokratik anlamda korkmadan fikirlerini söyleyebiliyor. Bu belki dinleniyor, belki dinlenmiyor ama onun bir önemi yok. Burada cumhurbaşkanları, başbakanlar ve bakanlarla kolaylıkla iletişim kurabilirsiniz. Türkiye’de hayat hiç böyle değil. Kıbrıs pek çok anlamda bozulmamış bir yer. Elbette eksikler var, gidermek için de çok fazla bir çabamız yok belki, yine de, her şeye rağmen, insani anlamda çok ileri bir yerde yaşadığımızı düşünüyorum. ”   

  

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 4557 defa okunmuştur
Etiketler :
Adres Kıbrıs 309 Sayısı

Adres Kıbrıs 309 Sayısı