1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Kardeşim İbrahim, çok efendi bir çocuktu... Annemle babam onun kaybını hiç atlatamadı...” (3)
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Kardeşim İbrahim, çok efendi bir çocuktu... Annemle babam onun kaybını hiç atlatamadı...” (3)

A+A-

İbrahim Mehmet Goççino Gürsoy’un abisi Mustafa Gürsoy’la, 20 Temmuz 1974’te Piskobu’da savaşta öldürülen kardeşi ve ailenin yaşadıkları hakkında geniş bir röportaj yaptık. Mustafa Gürsoy’la röportajımızın son bölümü şöyle:

 

SORU: Teyzenizin adı neyidi?

MUSTAFA GÜRSOY: Mazlume... O da, annem da vefat etti...

 

SORU: Peki kardeşinizin defnine dönersak, daha sonra Ağrotur’dan ambulans geldi, aldılar, götürdüler, Piskobu mezarlığına gömdüler...

MUSTAFA GÜRSOY: Evet... Köye gidip babam bize bu yeri gösteremedi, yani nereye gömdüğünü çünkü babam 1995’te vefat etti, yollar daha sonra açıldıydı. 2003’te açıldıydı... Onun için babam bize, “İşte gidip da buraya gömdüm” deyemedi...

 

SORU: Evet, evet...

MUSTAFA GÜRSOY: Onun için biz tam yerini bilmezdik... Ama “Mezarlığın girişinde sol tarafta” derdi...

 

SORU:  Evet, evet...

MUSTAFA GÜRSOY: Aynen böyle...

 

SORU: Peki şey, Hilmi Hilmi’ynan ilgili ne duyduydunuz?

MUSTAFA GÜRSOY: Vallahi, o günlerde dediler ki...

 

SORU: Yani Hilmi Hilmi’nin ailesi kaçtıydı, kendi kaldıydı? Niçin ayrılmadıydı?

MUSTAFA GÜRSOY: Evet... Kaldıydı. İki kızını evlendirdiydi tam kendi evlerinin yanına. Kızının da evleri oradaydı ya, kaçmadı. Kıbrıslırumlar, bu kızların eşyalarını ganimetlemeye geldiklerinde, bu garşı durdu... Bırakmadı... Orada dediler ki öldürdüler onu... Bildiğimiz bu, başka bir bildiğimiz yok...

 

SORU: Ondan sonra galiba birileri köye gitti birşey alsın ve cesedini gördü avluda, üstüne kireç atılmış vaziyette...

MUSTAFA GÜRSOY: Ben o kadarını bilmem.

 

SORU: Havlıda bir ağacın altında, şeftali ağacı mıydı, unuttum... Bir ağacın altında diye anlattılardı bana seneler önce...

MUSTAFA GÜRSOY: Zaten sağında solunda kızlarının evleriydi. Kendi da garşıda otururdu.

 

SORU: Şimdi aslında “kayıtsız kayıp” olarak addedebileceğimiz, hiçbir zaman resmi “Kayıplar Listesi”ne konmamış olan ama aslında “kayıp” olan Zübeyir Hamit’in nerede gömülü olduğunu ararken, Orhan İsmail’i ve kardeşçiğiniz İbrahim Mehmet Koççino Gürsoy’u bulduk. Onların nerede gömüldüğüne ilişkin araştırma yapılsın diye herhangi bir talep yoktu – sadece Zübeyir Hamit’in nerede gömülmüş olabileceğine ilişkin araştırma yaparken kuşkulu olası gömü yerlerinde Orhan İsmail ve kardeşçiğiniz İbrahim Mehmet Goççino Gürsel’den geride kalanları bulduk. Bu konudaki çalışmaları, Kıbrıs’ın güneyinde İnsani İşler Komitesi yürüttü, onlara da bundan ötürü çok müteşekkiriz.

Sağolasınız, siz da çok yardımcı oldunuz ve DNA örneği verdiniz ve kardeşçiğinizden alınan kemik parçasındaki DNA ile sizin DNA’nız %99.99999 eşleşti. Bugün yani 2 Eylül 2022’de birlikte gidip kardeşçiğinizin kemiciklerini, iskeletçiğini da gördük Kıbrıs’ın güneyindeki laboratuvarda...  En son ne zaman gördüydünüz kardeşçiğiniz İbrahim’i?

MUSTAFA GÜRSOY:  Kardeşçiğimi en son 15 Temmuz 1974’te gördüm, ondan sonra hiç görmedim.

İkimiz ayrı mevzilere gittik... Ondan sonra da görüşmedik.

 

SORU: Peki kardeşçiğiniz nasıl biriydi?

MUSTAFA GÜRSOY: Kardeşim çok efendi, yavaş bir çocuktu. Köyde kime sorsan, çok iyi, efendi bir insan olduğunu söylerler...

 

SORU: Neyi severdi? Mesleği neyidi mesela?

MUSTAFA GÜRSOY: Vallahi okul bittikten sonra İngiltere’ye gitmeye çalıştı, içeri giremedi... Okuyacaktı orada. 19 Mayıs Lisesi’ni bitirip İngiltere’de üniversiteye gitmeye çalıştı, olmadı. İngiliz içeri koymadı kendini gittiğinde...

 

SORU: Niçin giremediydi İngiltere’ye?

MUSTAFA GÜRSOY: İngiliz inanmadı. Gezmeye geldiğini zannettiydi İngiltere’ye ve izin vermedi. Oysa İngiltere’deki okula kaydolduydu da... Olmadı... Geri döndü. Bu defa geri döndükten sonra İngiliz üslerinde işlemeye başladı. Futbolu severdi, futbol oynardı, Yalova takımında oynamışlığı vardı. Askeri bando takımındaydı, borazan çalardı.

 

SORU: Hangi yemekleri severdi?

MUSTAFA GÜRSOY: Vallahi annem bu hamur yemeklerini çok yapardı, pirohu, börek... Onları severdi.

 

SORU: Kız arkadaşçığı var mıydı? Sevdiği biri? Hayran olduğu biri?

MUSTAFA GÜRSOY: Bildiğim kadarıyla yoktu. Zaten yaşı da... Hemen okul bitti, beraber okula gittiği arkadaşları varıdı ama daha fazlasını bilmem.

 

SORU: Yani, 21 yaşındaydı?

MUSTAFA GÜRSOY: Evet... 1952 doğumluydu. 1952’nin da Temmuz-Ağustos’unda doğdu.

 

SORU: Bugün yani 2 Eylül 2022’de laboratuvarda kardeşçiğinizin  kemiciklerini görünca ne hissettiniz? Hem üstünden çıkan gıyafetçiklerini, potinciğini?

MUSTAFA GÜRSOY:  Çok duygulandım. Tekrardan o şeyleri yaşadım baştan. Gerçekten... Tabii o şekilde görmeyi istemezdim ama artık bir yerde da DNA uyuştu... Alıp getirip şehitlikte bir mezara defnedeceğiz...

 

SORU: Kısmetisa 12’sinde...

MUSTAFA GÜRSOY: Evet... Allah istersa 12’sinde evet... Bütün yardım edenlere da teşekkür ederim...

 

SORU: Peki gömleciğini hatırladınız mı? Üstünde mor çiçekler olan gömleciği...

MUSTAFA GÜRSOY: Ayakkabısını hatırladım... Gömleğinin rengi biraz soldu ama ayakkabısını hatırladım. Gömleği böyle dallı bir renkti... Ama ayakkabıcığı o zaman ayakkabılar o şekilde modaydı, tanıdım yani.

 

SORU: Çapıt ayakkabı...

MUSTAFA GÜRSOY: Evet...

 

SORU: İnşallah güzel bir cenaze törenciğiynan, güzel bir mezarcığı olur...

Peki, üslerde ne kadar kaldıydınız?

MUSTAFA GÜRSOY: Üslerde Aralığa kadar kaldık işte. Aralığın sonuna doğru İngiliz üslerinden Ağrotur’a, Ağrotur’dan da uçakla Adana’ya gittik. Adana’dan da işte yılbaşından hemen sonra feribotla Mersin’den Mağusa’ya, Mağusa’dan da Lefkoşa’ya geldiydik. Lefkoşa’da okullara getirdiydiler bizi. Ondan sonra da yerleşeceğimiz bölgeye gittiydik, Güzelyurt bölgesine.

 

SORU: Şimdi siz Zodya’dasınız yani Bostancı’da...

MUSTAFA GÜRSOY: Evet, Aşağı Bostancı’da.

 

SORU: Peki ilk gittiğinizde Aşağı Bostancı’ya, Gado Zodya’ya, ne hissettiydiniz?

MUSTAFA GÜRSOY: Yani oraya alışana gadar, uzun zaman etti... Kendi malımızı, toprağımızı bıraktık, ailemiz da dağıldı. Her biri bir tarafa gitti.

Geldik oraya. Yerleşme sorun oldu, ta ev alalım, yerleşelim... Eve birşeyler alalım... Bir iş kuralım...

Yani yardımcı oldu o zamanın yöneticileri ama gene da bazı sıkıntılar oldu.

 

SORU: Peki iki kardeşçiğinizi da babanız istediydi İngiliz Okulu’na gitsinler diye anlattıydınız bana ama olmadıydı sonuçta...

MUSTAFA GÜRSOY: Evet, biri İngiliz Okulu’ndaydı zaten, onlar da buradan bir tanesi liseyi bitirdi, ODTÜ’yü kazandı Kemal... Rahmetlik İbrahim’in küçüğü... Türkiye’ye okumaya gitti. Ama o zaman da sağ-sol olayları varıdı – okuyamadı, tamam? Döndü geri. Küçüğü zaten daha önceden – küçük kardeşim Süleyman – Londra’ya gitmişti... Onun arkasından o da gitti Londra’ya.

mustafa-gursoy-002.jpg
Mustafa Gürsoy

SORU: Süleyman kardeşçiğiniz giderdi İngiliz Okulu’na da 1974 savaşı olunca bitiremeyip İngiltere’ye gittiydi?

MUSTAFA GÜRSOY: Evet... Londra’dadır... Orada üniversiteyi bitirdi ikisi da... Evlendiler, orada kaldılar...

 

SORU: Kızkardeşçiğiniz?

MUSTAFA GÜRSOY: Kızkardeşim Mağusa’ya evlendiydi, ondan sonra şimdi Çatalköy’dedir. Çocuklarına yakındır, iki kızıyla, bir tanesi Mağusa’da, diğerleri oradadır.

 

SORU: Ondan sonra siz nasıl bir hayat kurdunuz Bostancı’da? Neyinan meşgulüdünüz?

MUSTAFA GÜRSOY: İlk geldiğimizde babamla bakkaliye işleriyle meşguldüm, sonra ben bakkaliyeden vazgeçip kooperatife girdim. 2019’un sonuna kadar da orada çalıştım.

Ayrıca bahçelerimiz de varıdı, onlarla uğraştık.

 

SORU: Bahçeciliğe devam ettiniz. Şimdi ne yetiştirirsiniz mesela?

MUSTAFA GÜRSOY: Narenciye bahçesidir. Narenciye yetiştiririz.

 

SORU: Başka sebze falan?

MUSTAFA GÜRSOY: Yemek için ancak... Ticaret için değil.

 

SORU: Ne ekersiniz mesela yemek için?

MUSTAFA GÜRSOY: İşte böğrülcedir, patlıcandır, kavundur... Yeyceğimiz kadar...

 

SORU: Evet, çok güzel... Çocucuklarınız var herhalde...

MUSTAFA GÜRSOY: Üç tane kızım var. Evlendirdim... İki erkek, üç da kız torunum var... Beş tane toruncuğum var...

 

SORU: Hanımınız nerelidir?

MUSTAFA GÜRSOY: Alehtoralı’dır... Gökağaç... Alehtora, Limasol tarafının son köyü... Evdim’den sonra...

 

SORU: Benim sormadığım, sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

MUSTAFA GÜRSOY: Vallahi benim bu kardeşim şehit olduktan sonra ailem bunu çok uzun süre atlatamadı. Çok uzun süre... Bir araya geldiğimizde aynı acı tekrarlanırdı. Çünkü genç yaşta toprağa verdiler. O hüzün her zaman bizimleydi... Annemle babam bunu çok uzun süre atlatamadı...

 

SORU: Anneniz ne zaman vefat etti?

MUSTAFA GÜRSOY: İki yıl oldu... Ama annemi bir türlü Rum tarafına götüremedik, gitmedi hiç, istemedi gitsin...

 

SORU: Atlatamadı o acıyı demek ki...

MUSTAFA GÜRSOY: Evet...

 

SORU: Babanız 1995’te vefat etti dediydiniz...

MUSTAFA GÜRSOY: Evet.

 

SORU: İnşallah bir daha böyle acılar yaşanmaz...

MUSTAFA GÜRSOY: Allah bir daha kimseye yaşatmasın evet...

xxxxxxxxxxx-001.jpg

Bu yazı toplam 1320 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar