Karmi'den Kömürcü'ye bir 'kayıp' insanın izinde...
Boğaz’ın (Girne Boğazı) yanındaki minik Kömürcü köycüğünde, çam ağaçlarının altında yerini henüz bilmediğimiz bir kuyuda gömülü olduğu sanılan 1963-64 “kaybı” üç Kıbrıslırum’la ilgili ısrarla yazdıklarım nihayet yankı buluyor... Kı
Boğaz’ın (Girne Boğazı) yanındaki minik Kömürcü köycüğünde, çam ağaçlarının altında yerini henüz bilmediğimiz bir kuyuda gömülü olduğu sanılan 1963-64 “kaybı” üç Kıbrıslırum’la ilgili ısrarla yazdıklarım nihayet yankı buluyor... Kıbrıslırum okurlarıma bir çağrı yapmıştım ve Karmili Kıbrıslırumlar’ın bu konuda mutlaka beni aramalarını istemiştim... 10 Temmuz 2011 Pazar günkü bu çağrım, POLİTİS gazetesinde yayımlanmıştı...
Aradan birkaç gün geçtikten sonra bir sabah CYTA telefonum çalıyor, arayan 1964 “kaybı” Karmili Aristoteles Hacıkosta’nın yeğeni Dimitris Hacıkosta... Fakat pek az İngilizce biliyor... Bana bu konularda her zaman – deyim yerindeyse – “iki eli kanda da olsa” koşup yardım eden sevgili arkadaşım, Değirmenlikli “kayıp” yakını Maria Yeorgiadu, Ayanapa’da tatilde olduğu için Bay Dimitris’e “Maria tatilden dönsün, mutlaka görüşürüz” diyorum.
Maria tatilden dönüyor ve Maria’yla birlikte, Lefkoşa’dan bir saat uzaklıktaki Kato Drys köyüne gidiyoruz...
Kato Drys bir dağ köyü... Lefkara yakınlarında bir dağ köyü... Oldukça yüksek bir yerde kurulmuş: deniz seviyesinden 520 metre yükseğe... Karmili “kayıp” Hacıkosta’nın yeğeni bu köyde yaşıyor... Kato Drys, oldukça şirin bir yer... Ortasından Ayios Minas deresi geçiyor... Evler hep taştan yapılmış, tepelere kurulu bu köy yemyeşil, tertemiz, pırıl pırıl... Boş sokaklardan geçip köyde bakkalık yapan Bay Dimitris’in dükkanını buluyoruz. Bizi bekliyor...
Bizim için köydeki incir ağacından harika beyaz incirler toplamış... Bize kahve yapıyor, konuşmaya başlıyoruz... Sevgili arkadaşım Maria, çevirmenliğimi üstleniyor... Ama bu çok sürmeyecek çünkü az sonra, Karmili “kayıp” Aristoteles Hacıkosta’nın bir başka yeğeni, Nikos Çurtis geliyor ve o mükemmel İngilizce konuşuyor...
Bay Nikos ile Bay Dimitris kardeş çocukları. “Kayıp” Aristoteles, Bay Nikos’un dayısı oluyormuş, annesi Efthalia da 98 yaşındaymış ve belleği pırıl pırılmış, olayları çok iyi hatırlıyormuş. Bayan Efthalia, Eylence’de bir yaşlılar evinde kalıyormuş. Maria’yla onu da ziyaret edeceğiz... Bu röportaj için Bay Nikos, Lefkoşa’dan kalkıp Kato Drys’e gelmiş...
Bay Nikos Çurtis, 1973’te Kenan Atakol’la birlikte Su İşleri Dairesi’nde çalışmaktaymış. O günlerde Omorfo’dan Lefkoşa’ya su getirilmesi için çalışmalar yapılmaktaymış. Kenan Atakol’a selam gönderiyor...
Karmi (şimdiki adıyla Karaman) halen İngilizler’in, Almanlar’ın, daha çok yabancıların yaşadığı bir köy...
Aslında bu köy Tunç Çağı’ndan mezarların bulunduğu çok eski bir köymüş... Bu antik mezarlardan birisine gömülen bir Kıbrıslı’nın yanında Mısır’dan boncuklar ve Girit’ten çanak çömlek varmış... Minos Uygarlığı’nın izlerini taşıyormuş bu çanak çömlek ve bu Tunç çağı mezarları, Kıbrıs’ın tüm Akdeniz’le daha o günlerde ticari ilişkilere sahip olduğunu yansıtıyormuş... Minos Uygarlığı, Milattan Önce 3,500 yıllarında Girit’e hakimmiş... M.Ö. 1,700’lerde Giritliler, Kıbrıs’tan getirdikleri bakırı, kalay ile karıştırıp tunç yaparlar ve bunun Akdeniz’de ticaretini yürütürlermiş...
Karmi köyünde bir de duvar resmi bulunmuş ki bu, Salamis’te bulunanlardan da eskiymiş... Doğurganlık tanrıçasının resmi, Milattan Önce 1900-1800 yıllarına aitmiş ve Altı Numaralı Mezar’ın koridoruna oyulmuşmuş...
Hacıkosta ailesi köyün en varlıklı aileleri arasındaymış... Nikos Çurtis’in anlattığına göre, dedeleri, evlenecek olan her evladına, “Al bu 500 dönüm da senin, al bu 600 dönüm da senin” dermiş... Hatta St. Hilarion Kalesi’nin bulunduğu arazi ve önündeki meydanlık yer de Hacıkosta ailesine aitmiş. Halen Karmi köyünde askerlerin eğitim yaptıkları alan, Hacıkosta ailesinin tarımcılıkla uğraştığı, onlara ait verimli bir yermiş...
Karmi’nin çok eski bir tarihi olmasına karşın, hemen yakınlarındaki Ayyorgi (Karaoğlanoğlu) çok daha yeni sayılırmış... Ayyorgi’yi Karmililer kurmuş...
Bay Dimitris’in amcası, Bay Nikos’un dayısı olan Aristoteles Hacıkosta, eşeciği ve köpeciğiyle arazilerine bakmak için çıkıp gitmiş ve bir daha geri dönmemiş... 13 Ocak 1964’ten beridir “kayıp” imiş...
Bu konuda bazı Kıbrıslıtürk okurlarımın bana anlattıklarını Bay Dimitris ile Bay Nikos’a da anlatıyorum:
Bazı Ağırdağlılar’ın Karmililer’le kavgaları varmış... Bunlar daha çok hayvanlarını izinsiz Karmi civarında otlattıkları için ortaya çıkan çoban kavgalarıymış... Karmili bir Kıbrıslırum’un başına topuzla vurarak onu alıp Ağırdağ’a götürmüşler, sonra da Kömürcü’de öldürüp okurumun bana göstermiş olduğu bölgede olduğu söylenen bir kuyuya gömmüşler... Ama bir tek onu değil, bu yöreden iki veya daha fazla sayıda Kıbrıslırum’u da aynı kuyuya atmışlar...
Bay Nikos, bu “çoban kavgası” hikayesini doğruluyor ve “Kayıp olduktan tam 5-10 gün sonra eşeciği ve köpeciği Karmi’ye geri dönmüştü” diyor... “Ama annem çok ayrıntılı olarak biliyor bunları...”
“O zaman mutlaka annenizi ziyarete gideceğiz Maria’yla” diyorum...
Aileye anlatılan bir başka öykü daha var... 1964 yılında St. Hilarion bölgesindeki çarpışmalarda bir Kıbrıslıtürk yaralanmışmış ve onu bir Kıbrıslırum hastaneye götürmüşmüş... Yıllar sonra barikatlar açıldıktan sonra St. Hilarion’u ziyaret eden aileye bu yaralanıp da bir Kıbrıslırum tarafından hastaneye götürülmüş olan Kıbrıslıtürk konuşmuş ve Aristoteles Hacıkosta’nın Kırnı’da öldürülmüş olduğunu ileri sürmüş. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi edinmeye çalışıyoruz... Ancak şu ana kadar bizim elimizdeki bilgilere göre, Karmi’den kaçırılan Aristoteles Hacıkosta, iki veya daha fazla sayıda Kıbrıslırum’la birlikte Kömürcü’de bir kuyuya gömülmüş...
Kömürcü bölgesinde yalnızca üç adet kuyu İngiliz döneminde resmi izin alınarak açılmış... Geriye kalan tüm kuyular, izinsiz çoban kuyuları olduğu ve aradan neredeyse 50 yıl geçtiği için bu kuyulardan hangisine gömülmüş olduğunu nasıl bulacağız, tabii eğer gerçekten Kömürcü’deki kuyulardan birisine gömülmüşse bu “kayıp” insan?
Bir okurumdan bir ipucu daha geliyor: Bir zamanlar, bir çoban kendini bir ağaca asmış... Bu çoban, Kıbrıslıtürk bir çobanmış. Adı da Ahmet Mehmet Salih Dayı imiş... Bu çobanın kendini astığı ağaç, işte bu “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın gömülü olduğu kuyunun hemen yanında bir ağaçmış...
Çok sevgili bir arkadaşım bana İngiliz döneminde izin alınarak açılan üç kuyunun pafta numaralarını ve izin onay belgelerini gönderiyor... Ben de bunları Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum yetkililerine gönderiyorum ki, bu konuda daha ayrıntılı araştırma yapabilsinler... Çünkü henüz bu üç “kayıp” Kıbrıslırum’un tam olarak hangi kuyuya gömülmüş olduğu bulunamadı – bu konuda daha fazla çaba gerekiyor...
Kömürcü aslında kendi başına bir köy olmaktan çok Ağırdağ’a ait bir yer... 1800’ler’deki bazı kayıtlara göre bu köyde 60 kadar Kıbrıslıtürk yaşıyormuş... Şimdi Ağırdağ ve Boğaz’la birleşmiş gibi duruyor... Kömürcü’nün orasına burasına villacıklar, evcikler yapılıyor, ağaçlar kesilip...
Ama çam ağaçlarının altında durduğunuzda rüzgarın çamlardaki uğultulu sesini duyabiliyorsunuz... Bu uğursuz, kanlı topraklarda, bu çam ağaçlarının altında insanlar öldürülmüş, bir çoban intihar etmiş... Az ileride, tepelerde, çok yükseklerde bir noktada bir başka çoban öldürülmüş, mandra olarak kullandığı mağarasında... Mağaranın hemen üstünde “Kartal Yuvası” denen yer var... Bir Kıbrıslırum okurum bize bu noktayı göstermişti... Ağırdağlı “kayıp” çoban Ahmet Hasan Dayı’nın öyküsünü de bu sayfalarda daha önce yayımlamıştık...
Umarım bu bölgenin tüm “kayıpları”nı bulmak için okurlarımız yardımlarını esirgemezler...
Bay Dimitris ve Bay Nikos’la yaptığımız röportajları yarın yayımlayacağız...
Kavazoğlu’nun yakın arkadaşı Leonidas yaşamını yitirdi...
Kıbrıslıtürk solunun liderlerinden Derviş Ali Kavazoğlu’nun yakın arkadaşlarından Leonidas Bafidis, 28 Ağustos 2011 Pazar günü yaşamını yitirdi ve aynı gün Dali’de toprağa verildi.
Özellikle Derviş Ali Kavazoğlu’nun TMT’nin hedefi olduğu ve “yeraltı”nda yaşamak zorunda bırakıldığı yıllarda, Leonidas Bafidis, Kavazoğlu’na eşlik etmekteydi. Leonidas Bafidis, Kavazoğlu’yla ilgili anılarını bize anlatmış ve biz de Mayıs 2008’de bu sayfalarda onun hatıralarını yayımlamıştık...
Leonidas, uzun yıllar boyunca, Kavazoğlu’na eşlik etmişti... PEO’da birlikte çalışmışlar, TMT hala Kavazoğlu’nun peşinde olduğu için, her yere birlikte gitmişlerdi çünkü Kavazoğlu, bir tür “koruma” altındaydı...
Leonidas Bafidis bize ayrıca, 1963’te (aralarında Kutlay Erk’in babası Mustafa Arif de bulunuyor) Lefkoşa Genel Hastanesi’nde öldürülen Kıbrıslıtürkler’in katilleri hakkında bilgiler de verdi. Bunlardan biri hala hayattaymış... Bu cinayetlere görgü tanığı olan bir Kıbrıslırum hemşirenin varlığından da sözeden Leonidas Bafidis, Aysozomenolu (Arpalık) çoban Fikret ve Luricinalı Balligari’yi öldüren grupla ilgili bildiklerini bizlerle paylaşmıştı.
Leonidas, Kavazoğlu’yla anılarında “Onun ENOSİS politikasına karşı olduğunu zaten biliyordum, ben de karşıydım bu politikaya... 1962 yılında Ayhan Hikmet ile Ahmet Muzaffer Gürkan öldürülmüştü. Kavazoğlu’nu kalbinden bıçaklamış olsaydınız, tek bir damla kan akmayacaktı. O kadar şoke olmuş, o kadar üzülmüştü ki...” demişti...
Leonidas Bafidis, uzun yıllar AKEL’deydi... Daha sonra, ADİSOK’a geçmişti. Korkmadan, çekinmeden bildiklerini söyleyen, Kavazoğlu’nun öldürülmesini hala kabullenemeyen, bu olağanüstü insan, her zaman Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın dostluğunu, adamızda barışı savunmuştu... Anısı önünde saygıyla eğilirken, yaslı ailesine de başsağlığı diliyoruz...