Karpaz ve karpuz!
Şunun şurasında bahara ne kaldı ki.
Bilemedin birkaç ay.
Sonrası mı?
Sonrası yaz.
Hafif ada esintisi…
Püfür püfür.
İnce kumaşlı giysiler.
Kıbrıs'ın naif Mayıs'ı ve sonrası…
'Tatil planları' gündeme gelir önce, sonra sosyal medya tatil fotoğrafları ile dolmaya başlar.
Ercan’daki uçağın önündeki selfiler yağar ardı ardına.
-“Hadi biz kaçtık!”
-“Prag bir başka!”
-“Barcelona, senin gibisi yok” der orta halliler.
Daha varlıklı olanların uzak doğu, ya da Amerika pozlarındaki asalet dağıtır sosyal meydanı.
Meclis de tatile girer mesela.
Mahkemeler de!
Adada kalanlar için deniz mevsimi açılır.
Karpaz hatırlanır!
Ve karpuz!
Yavaş yavaş gündemden uzaklaşır insanlar.
Daha ‘hafif’ olur her şey.
Ruhumuz da…
Hani şimdi haberlerden okuduğunuz "kritik günler" geride kalır artık.
Pek de kritik kesmez bizim milleti artık.
Ada insanı için yaz, her şeyin % 50 randımanla çalışmasıdır!
Hani klasik hemen çözümcülerin "çözüme çok az kaldı" sözleri de yetmez artık insanları buna inandırmaya…
Gerçek olsa da bile!
"Çok sıcak yahu hava" birinci gündem maddesidir artık.
"Phuket çok güzel, siz nereye gittiniz, gideceksiniz"dir artık sohbet konuları.
Rehavet vardır, rahatlama vardır, gonyak vardır, kebabın denize girmiş hali vardır artık gündemde…
Yazda devrim de yapmaz bizim solcular, 1 Mayıs’ta mangal dumanı tüter, faşistlerimiz bile kıpırdamaz, tören alanına değil şahinler, serçeler bile gitmez.
"Dur yahu bu sıcaklar geçsin"dir en fazla işiteceğin söz.
Ya da “Ne sıcak yahu bu sene”…
İşte tam da bu günlerin arifesindeyiz şimdi.
* * *
Türkiye'ye bakıyorum, medyası, TV'leri, gazeteleri siyasetçisi şimdiden "Anayasa referandumu" havasına girmiş.
"Nisan'da referandum" birinci gündem şimdi.
Binali Yıldırım da söyledi zaten "Kıbrıs sorunundan daha önemli gündemimiz var bizim, Anayasa değişikliği…"
Tam da dediği gibi adamın.
Nisan-Mayıs'a kadar Türkiye'den radikal bir hareket beklemek çok saf değil midir?
Hani bu Anayasa tantanası içinde bir “Kıbrıs anlaşması” çok mu hayalcidir?
Belki de…
Nisan'dan sonrası peki?
Yukarda yazdım.
Nisan'dan sonrası rehavettir artık.
Karpuz kabuğu tadındadır ada insanı.
Ve Nicos amcanın seçim derdi de başlar artık.
Sonrasında ne mi olur?
Diğer çöken süreçlerden sonra ne olduysa o!
Süreç çöker, ama adına kimse “çöktü” demez!
- MARAŞ pazarlıkları başlar belki.
- ERCAN'ı uluslararası uçuşlara açacağız naraları duyulur, sağdan soldan.
- Yeni BARİKATLAR gündeme gelir az az.
Kimisi açılır, kimisi açılmaz.
- "İZOLASYONLAR kalksın" der birileri!
- MAĞUSA LİMANI gündem olur. Vs. Vs. Vs.
Gazeteler bunları yazar, bunları gündeme getirmek zorunda kalır.
Siz bunları okurken Kermiya'daki sırada geçen sürede hiçbir azalma olmaz.
Ada insanı büyük meselesini çözmek için zaman harcarken küçüklerine kalmaz takati zira.
Yıllarca yazılan, yıllarca söylenenlerin bir adım bile ileriye gidemediği günleri yaşar, yaşlanırız.
Baksanıza "güven yaratacağı" söylenen önlemlere, hangisi yol aldı ki?
Hadi, biri, birkaçı yol aldı diyelim, nerede o yaratılacak "güven"?
Şimdi müsteşarlar seviyesine çekilen bu son "görüşmeler" var ya.
Bir nihayete varmalı artık.
Eğer bundan da bir sonuç çıkmazsa (ki umarım artık bir sonuç çıkar) devam edecek bu film.
Yeni versiyonları çıkacak!
Ama devam edecek.
Ve bizler yaşlanmaya, “süreç” uzamaya, “çözüm yanaşmaya” devam edecek.
Hiç, ama hiç bitmeyecek.
Çözüm ve entegrasyon tadında geçecek günler…
Ve bu süreç daha çok "kahraman" siyasetçiler, daha çok "büyük" gazeteciler, daha çok "önemli" uzmanlar yaratacak.
Karpuzun tadı mı?
‘Gabak’ çıktı gene!