1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Karpaz’da Kaleburnu köyü ve köy hakkında dedelerimin anlattıkları...” (1)
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Karpaz’da Kaleburnu köyü ve köy hakkında dedelerimin anlattıkları...” (1)

A+A-

Ulus IRKAD

Anne ve babamın babaları Hamza (Erdoğan) ve Mustafa (Irkad) dedemler kardeştiler. Anneleri daha onlar henüz küçükken öldüğünde iki kız kardeşleri daha vardı.  1920’li yılların başlarında öksüz kaldılar. Devir göç dönemi… Amcalarının bir kısmı ve teyzeleri Türkiye’de Mersin-Silifke’ye göçetmişler… Anneleri de öldüğü için Hoca Derviş Dedem, oğlu dedem Hamza Erdoğan’ı Larnaka’da bir Osmanlı ailesi olan “Kenanlar” Ailesi’ne yetim vermiş. Dedem orada büyümüş ve Rüştiye ile İdadi eğitimlerini bu ailenin yanında yapmış. Dedem “Kenanları” da hep kendi ailesi gibi görmüştü. Anılarını bana anlatırken devamlı olarak onlardan da bahsederdi. Dedem bu aileyi de kendi ailesi gibi görmüş ve onlara minnettar kalmıştı. Aile bu arada kendi ailesi ve babasıyla görüşmesine de karşı çıkmamıştı. Dedeme küçük yaşından ta Kıbrıs-İngiliz Hükümeti Yol memuru olana kadar çok iyi bakmışlardı.

 

BEPPEİLER...

Dedelerimin babalarının adı “Derviş Osman Nuri Hüseyin Guselli Beppei” idi. Tüm köyün “Beppeiler”den geldiği ve diğer ailelerin de bu Beppei’lerin bir kolu oldukları söylenmektedir. Bu yüzden Kaleburnuluların Rumca olan şu sözü oldukça geneldir: “Ulli Beppeis Horganimas” –Tüm köy halkı Beppeidir- Mesela ismi Guselli veya Gusella olan ve köyde oturmayan “Gusellaların” da (Bir kısmı Lurucina’da, bir kısmı da Larnakadaydılar)  nerede olurlarsa olsunlar aynı ailenin üyesi oldukları söylenmektedir.  Köyün Camisinin ilk Hocasının ve köy camisini faaliyete geçirenin dedelerimin babası Derviş Osman Nuri’nin  olduğunu söylerler (Kaynak:Kalebunulu Londra Camisi Hocalarından Hüseyin Bekayi.) Genç yaşta Hanımı ölen Hoca dedem bir kızını o yıllarda köylere gelip kadın satın alan Araplara satarken, diğer kızını da veremden, kızı çok küçükken kaybetmişti. Daha sonra Mesarya’dan bir başka kadınla evlenen dedemin bu kadından (Hatice nenem) da iki oğlu ve bir kızı olmuştu (Hasan, Yılmaz ve Ayşe). Bu evlatları da benim amcalarım ve halamdı aynı zamanda…Açlık ve işsizlik 1900’lü yılların başlarında Kıbrıs’ın en büyük problemleriydi…

 

KIRKLAR TEKKESİ’NİN ŞEYHİ

Hoca dedemin, 1948 yılında Dilekkaya’daki Kırklar Tekkesi’nin Şeyhi iken 85 yaşında öldüğünü söylüyorlar. Dedem Kırklar’a para toplamak istediğinde Kırkların amblemi olan çift Hz. Ali Kılıçlı, yeşil bayrağı da yanına alır ve mızrak uçlu bu bayrağı yere çakarak,  gölgesinde de yere çökerek isteyenlerden bu bayrak altında para toplarmış (Rahmetli Hamza Erdoğan dedemin (1910-1980) söylediğine göre bu dilenme değil gelenek ve göreneklere göre bir adetti.) Bu durumda bazen şikayetçiler olur, Baf’taki nenemle dedeme babaları Derviş’in niye dilendiğini ve niye gelini ve oğlu olarak ona yardım etmediklerini bazı insanlar küçümseyerek işittirirlermiş. Oysa dedemiz bu para toplamayı bir şeyh olarak adet ve gelenek olduğundan dolayı yapmaktaymış ve bu geleneklere göre bir dilenme değil sadece yardım toplamakmış. Dedem babasının bir Bektaşi Alevi Şeyhi olduğunu ve Bektaşilere uygun adetleri ölene kadar devam ettirdiğini bana hep anlatırdı.

 

KALEBURNU’NDAN ARAPLARA SATILAN HALAM EMİNE

Araplara satılan halamı ben hiç görmedim.  Annemin babası Hamza dedem de onu Araplara satıldıktan sonra hiç göremedi… Yalnız küçük halam Fatma Irkad (Sonradan Fatma Younis veya Fatma Malik Ebu Said) İstanbul’da eczacılık eğitimi görürken, 1966 yılında Ürdünlü eniştem Malik Ebu Said’le evlenip Amman-Zarka’ya gittiği zaman, orada bu Kaleburnu’ndan Araplara satılan halamın çocukları arasında tek kızına rastlamış. Araplara satılan halamın bir kızı ve 12 oğlu olmuş ve tesadüfe bakın halamın kızı Amman-Zarka’da yaşayan halamla karşılaşıp (Gazzeli olmasına rağmen Ürdün’den Ammanlı biriyle evlenmişti) daha sonra da babası dedem Rahmetli Mustafa Irkad’la (1915-1998) kızkardeşini yani Emine halamızı temasa geçirmişler. Dedem Mustafa Irkad, 1977 yılında ta Gazze’den gelen kızkardeşini görmek için Amman’a gitmiş. Tuhafı şu ki Kaleburnu’ndan Gazze’ye satılan halamız, dedemle karşılaştığı anda Rumca konuşmaya başlamış. Çünkü köyden gittiği zaman köyde sadece Rumca konuşuluyormuş. Onun ana lisanı Araplara gittiğinde de Rumcaymış. Bereket dedem de diğer Kaleburnulular gibi ikinci lisanı Rumca olduğundan, kızkardeşiyle hep Rumca anlaşmışlar. Kaleburnulular, aslında şimdi bile Rumca’yı çok güzel konuşurlar.

 

BEPPEİLERDEN DEDEM HAMZA ERDOĞAN

1928 yılından 1974 yılına kadar Baf’ta yaşayıp Baf’ın köy yollarının hemen hemen tümünü inşa eden dedemiz Rahmetli Hamza Erdoğan, şeker hastası olduğu ve de yolculuğa pek dayanamadığı için 1977 yılında kızkardeşiyle karşılaşmak için 1977 yılında Ürdün’ün merkezi Amman’a gidememiş ama yaklaşık 60 sene göremediği kızkardeşinin sadece fotoğraflarını görebilmişti. Ne yazık ki bu buluşmadan sonra hem halam hem de dedem arka arkaya ölecekler ve birbirlerine hasret olarak bu dünyadan ayrılacaklardı. 1928 yılında Baf’a Yol Memuru veya Ebistat (Baş Usta) olarak gelen dedem kısa zamanda Baf’ın Beyaz Ailesi’nden Ayşe Hasan Beyaz’la (1915-2007) evlenir. Görücülük usülü ile tanışırlar ve bu izdivaçtan Hamza Efendi’nin üç kızı olur (Aysel, Ayla ve Mukaddes). En büyük kızını (Aysel Irkad-annem) gene kardeşi olan Mustafa Irkad’ın öğretmen oğlu Hüseyin Irkad’la (Babam) 1954 yılında hem Lefkoşa Çağlayan’da hem de Baf’ta yapılan düğünlerle evlendirir. 1930 yılında Baf’ta görevliyken Mağusa’dan Balalan Köyü’nden Mehmet Zeka Bey de hakim olarak Baf’a gelir. Hem uzaktan bir akrabalık hem de dostluk ve arkadaşlıkla birbirlerini çok iyi tanırlar. Baflı Rumlar Balalan Köyü’nün ismini duyduklarında “Horgondus Zeka Beyis” sözünü söylerken, “Gallinoporni”-Kaleburnu- ismini de duyduklarında “Horgondus Hamza Beyis” sözünü söylemekteydiler.

 

KALEBURNULULARIN HAFIZALARINDA DEDELERİM

1980’li yıllara kadar Hoca dedem “Derviş Osman Nuri Hüseyin Guselli Beppei”yi (1863-1948) tanıyan çok Kaleburnulu veya Karpazlı ile karşılaştım. Orta veya 80’li yaşlarda olanların gene birçoğu dedemizi ve de onun fıkralarını hatırlamaktadırlar. Maalesef Dedemi hatırlayan bu insanların çoğu da artık hayata gözlerini kapamaktadır. Hoca Derviş Osman Nuri Efendi aynen Nasreddin Hoca gibi esprileri ile hatırlanmaktaydı. Mesela onunla uzun sakalları dolayısıyla alay eden Dip Karpazlı bazı Rumlara;

“Haklısınız akşam ananızla birlikteydim boynuzlarım orada kaldı” şeklinde yanıtı Kıbrıslırum Karpazlılar arasında da meşhurdu. Gene anıran bir eşeğin niye camideki Hoca gibi anırdığını söylemeleri üzerine ; “Haklısınız ben hoca olarak ne dediğini anlayamadım, demek ki aynı soydan olduğunuz için onu siz anladınız” yanıtı da tüm Karpazlı Rumlar ve Türkler arasında da bilinmekteydi. Ben de 1990 yılında onu, 1948 öncesinde, Mesarya’dan Kırklar Şeyhi iken hatırlayan ressam bir kunduracı Kıbrıslırum’la karşılaşmış ve bana o da dedemi çok iyi hatırladığını söyleyerek ağlamaya başlamıştı.

Büyük Dedem Hoca efendinin oğluları Hamza ve Mustafa dedemleri de hala daha 1980’li ve 1990’lı yıllara kadar köyden hatırlayanlar bulunmaktaydı ama onların da yaşıtları çoktan ölmeye başlamışlar. Furiya halamızın torunu Cemal Dakkor abim, dedem Hamza Efendi’nin aslında 1928 yılında Kaleburnu’nda yolları yaparak sırasıyla Aleftora’ya kadar geldiğini ve Baf’ta evlenerek orada kaldığını anlatmaktadır.

 

KATIRCI İDRİS AMCAMIZ...

Hoca dedem Derviş Osman Nuri Hüseyin Guselli Beppei’nin bir kardeşi olan İdris Amcamızın ise Çanakkale’ye 1915 yılında Katırcı olarak çıkmasından sonra kaybolmasını ve nereye gittiği konusunda Dedem Hamza Erdoğan bazı bilgiler vermesine rağmen onu bulanın ve nereye yerleştiğini söyleyenin de gene Bodilerden Hüseyin Bodi dayıdan, 2007 yılında öğrendim. Kaleburnulu Hüseyin Bodi dayım 1930 yılında Silifke’ye gittiğinde, dedelerimin amcaları (Derviş Osman Nuri’nin kardeşi) İdris amcamı Silifke’de bulmuştu. Hüseyin Bodi Dayım bana bu bilgileri verdikten sonra maalesef kısa bir müddet sonra hayata gözlerini kapamıştı.

 

BANA ANILARINI EZBERLETEN İKİ DEDEM

Küçük yaşımdan itibaren her iki dedemin de yanında büyüdüm. Annemin babası Hamza Erdoğan dedem daha İngiliz Döneminden (1928) itibaren Baf’ta kara yolları memuru olduğu için 1958 yılından itibaren, gerek beni gerekse kardeşim Tema’yı köylere, yol inşaatlarına giderken yanına alır ve öyle giderdi. Tabii nenemiz Ayşe Beyaz Erdoğan da yanındaydı her zaman. Yemeğinden tutun evin temizliğine kadar köylerdeki ev işlerine o bakardı. Bu arada hakkını da yemeyeyim dedemin yanında hükümetten ödenen ve sadece dedemin kitaplarıyla su ve yiyeceğini taşıyan Kıbrıslırum Salamyu köyü’nden  Fui amcayı da anmam gerekir. Bu Fui amca, dedeme o kadar sadakatla bağlıydı ki, bazen Baf’taki evlerimize de gelerek bahçe işlerini de yapar ve bizim evlerimizde kalırdı. Bizler de köylere gittiğimiz zaman aylarca dedemizin ve nenemizin yanında kalırdık.

Not: Kaleburnu Köyü'nün fotoğrafları Kaleburnulu yeğenim Cemal Dakkor abimin albümünden alınmıştır.

kaleburnu-koyunden-gorunum-resim-cemal-dakkorun-arsivinden.jpg
Kaleburnu köyünden görünüm. Resim Cemal Dakkor'un arşivinden...

kaleburnu-koyunden-gorunum-resim-cemal-dakkorun-arsivinden-001.jpg
Kaleburnu köyünden görünüm... Resim Cemal Dakkor'un arşivinden..

(Devam edecek)

Bu yazı toplam 1664 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar