1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Karpaz’da Kaleburnu köyü ve köy hakkında dedelerimin anlattıkları...” (2)
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Karpaz’da Kaleburnu köyü ve köy hakkında dedelerimin anlattıkları...” (2)

A+A-

Ulus IRKAD

Hamza dedem bana boş zamanlarında genç yaşta ölen annesini, babası “Derviş Osman Nuri Hüseyin Guselli Beppei Efendi”yi ve de köyünü anlatırdı. Babasına Karpaz’da Bostancı Hoca da derlermiş. Zaten Derviş Osman Nuri dedemiz, Topçuköy’de Bostan sularken, hanımını yani nenemi, bu sırada orada Bostanlık içinde, su içmekte olan bir engerek yılanının sokarak ölümüne sebep olduğunu hep bana anlatırdı...

 

DEDEMİN BİR BAF KÖYÜ’NDE BENİMLE GEÇEN BİR MACERASI

Dedim ya, dedem beni ve kardeşim Tema’yı nenemizle birlikte muhakkak görev yaptığı Rum veya Türk köylerine devamlı götürmekteydi. Orada nenemizin bize beyaz köy kumaşından diktiği pijamalarımızı giyer ve zamanımızı dedemizle birlikte, nenemizin yaptığı sıcacık gatmerlerimizi, neskafeli sütlerimizle yiyerek soğuk kış günlerinde odun sobasının önünde geçirirdik -  bazen karlı günlerde dedemiz de o günlerde işçileriyle yol inşaatı yapamaz ve karın erimesini beklerdi... O günlerde gene dedem bize çocukluğunu ve Kaleburnu’nu anlatırdı.

Bir gün dedemin bir yol inşaatı için (Emrinde ve kontrolünde binlerce işçisi çalışmaktaydı) atla yakın bir köye gitmesi gerekiyordu. Anlaşmamıza göre beni de yanında götürecek ve ben de dedemin arkasında veya yalnız olarak o atın yularını tutarken birlikte seyehat edecektik. Fakat dedem, bu seyehatte beni yanına almaktan son anda vazgeçti. Tabii dedeme küsmüş ve hiddetlenmiştim. Ama birkaç saat sonra dedemi yüzü gözü kanlar içinde eve getirdiler. O atla seyahat ederken bir yılan hayvanın ayaklarına dolanmış ve dedemizi de sırtından yere atmıştı. Rahmetli dedem her zaman bu olayı hatırladığında bana;

“İyi de seni de yanıma almamışım, yoksa başına bir şey gelseydi ben anne ve babana ne anlatırdım yavrum,” diye devamlı hayıflanırdı. Gerçekten bu şekilde bir vartayı atlatmışım diye düşünmüşümdür.

Bazen usanıp da veya Baf’a dönmek istediğimde, köy arabalarında Baf’a doğru seyehat ederken geçtiğimiz köy çiftiklerinin içinde veya köylerde ördek ve domuz sesleri hala daha o köy manzaraları ile  hayallerimi süsleyen tatlı anılar olmuşlardır.

 

DEDELERİMİZİN KALEBURNU’NDAKİ YEĞENLERİ VE KÖYÜN TARİHİ

Dedelerimiz Kaleburnu Köyünün zenginlerinden Babalikkiler’le de akrabaydılar. Hamza Dedem Köyün tarihini de bilir ve köyde eski kentlerden birinin varlığını da anlatırdı. Anlattığına göre bu eski kent tipik Etilerin kentlerini de andırır ve evlerin altında mezarlıkların da olduğunu belirtirdi. O zamanlar aileler ölülerini evlerinin de altına gömerlermiş. Dedem bunun Etilerde de görülen bir adet olduğunu belirtirdi. Köyün isminin “Gallina Porni” olduğunu bunun Fransızca-İtalyanca ve Latincede “Galya Kıyısı” veya “Fahişe kıyısı” anlamına da geldiğini muhakkak söylerdi. Bu arada Venediklilerden sonra kıyılara devamlı korsanlar geldiğinden dolayı köylülerin Dağ yamaçlarına çekilip kendilerini güvene aldıklarını çünkü korsanların deniz kıyılarına çıktıklarında köyleri soyduklarını, ürünlerini alıp önlerinde gördükleri kadınları da sırtlayıp alıp götürdüklerini anlatırdı. Bu yüzden köylüler deniz kenarına oturmayı istemiyorlarmış. Dedem her zaman için memurluk veya emeklilik hayatında fırsat buldu mu muhakkak köyünü ziyarete giderdi. Hatta bu gelip-gidişlerinin birinde Larnaka’da şehir dışında kendini tekrar Baf’a götürmekte olan otobüsün, bir defasında derelerin taşmasından ötürü sel suları içinde kaldığını ve yolcuların hayatlarını kurtarmak için otobüsün tavanına çıktıklarını da anlatmıştı.

 

MEYREMUTSA ABLA VE FURİYA HALA...

Rahmetli dedem, Baf’ta da Ülkü Yurdu Kahvehanesinin deniz tarafına oturur denizi böyle karşısına alırdı. Daha sonra Kalebunu’nda yeğeni Furiya Halamın evine gittiğimde (1980) Furiya’nın evinden bakıldığında denizi görmesinden dolayı köye gittiğinde bu yüzden bu evde kaldığını farketmiştim. Orada Meyremutsa abla ve Furiya ablalarının evleri vardı. 1910 yılında doğan Hamza dedem, daima doğumunda onu ilk kucağına alanın Meyremutsa Ablası olduğunu bizlere anlatırdı. Ölümüne kadar Meyremutsa ve Furiya’nın anılarını devamlı olarak bizlere anlatmıştı. Bu arada babasının kızkardeşi Nazife Hala da köydeydi. Nazife Hala’yı ben de yetişmiş ve dedem ölmeden önce köyü ziyaret etmemi istediği için öldükten sonra içimde ukte kalarak köyü ziyaret etmiştim. 1980’li yıllarda da yaşayan Nazife Halamı ben de 1980 yılında öğretmenliğe yeni başladığımda, dedemin ölmeden önceki bir arzusu olarak ziyaret etmiş ve tekrar geriye dönmüştüm. Nazife Halam, 1962 yılında Baf’ta bizleri, dedem Hamza Erdoğan’ı ve gene orada evli olan kardeşi Hasan Kaptan’ı (Büyük amcamdı) ziyarete gelmişti ta Kaleburnu’ndan. Nazife halamın kızlarından Resmiye Halamın kızları da hala daha hayattadırlar ve köye gittiğim zaman muhakkak kızlarını da ziyaret etmekteyim (Kızlarından Nazife Halam geçenlerde vefat etmiştir. Şerife Halamın kocası Hacı enişte de köyün müzesinin sahibidir.)

 

ZORBALAR, GUSELLİLER, BODİLER, BABALİKKİLER, BEDACİLER, MERCANLAR...

Dedelerimin akrabaları genelde Beppeiler, ki bunlar köyün ilk insanları ve ilk kurucularıydılar, Zorbalar, Guselliler, Bodiler, Babalikkiler ve Bedaciler, hatta Mercanlar (Mercanların bir kolu da Sazlıköydeydi çünkü dedelerimin annelerinin Sazlıköylü Mercanlardan olduğunu dedelerim bana anlatmışlardı-Mercanlar aynı zamanda köyün siyah Afrikalı kökeninden gelmekteymişler) gibi isim alan insanlardı ve genelde bu insanlar birbirleriyle de akrabaydılar. Zaten Kaleburnu etrafında bulunan birkaç köyün direk olarak akrabaları Kaleburnu’nda da bulunmaktadır. Örneğin Avtepe, Kurova ve Balalan köyleri bu köyler arasındadır. Dedelerimin anlattığına göre köyün esas kurucusu Beppei (Vehbi Bey) diye anılan dedeleriydi. Gene köy camisini de yukarıda anlattığım gibi dedelerimin babası Derviş Osman Nuri Hüseyin Guselli Beppei açmış ve ilk Hocası o olmuştu.

 

LEFKOŞA’DAKİ DEDEM MUSTAFA IRKAD-MUSTAFA HISIM VEYA ÇAĞLAYAN MUSTAFA

Lefkoşa’da yaşayan diğer dedem Mustafa Derviş (Irkad veya Lefkoşalıların tanıdığı şekilde “Mustafa Hısım” veya “Çağlayan Mustafa”) Lefkoşa’ya 1930’ların başında gelmiş ve gene akrabalarından Bodilerden nenem Hatice Irkad’la evlenmişti. Dedem Hamza dedemin bulduğu fırsatı bulamadı ve okuyamamıştı. 1930 yılında Kaleburnu’ndan Lefkoşa’ya geldi ve ırgatçılıkla hayatını kazanmaya başladı. İkinci Dünya Savaşı sırasında İngilizlerin inşa etmekte oldukları Lefkoşa Havaalanı’nda hem ırgatlık hem de bekçilik yapmıştı. Hatice nenemle evliliğinden altı çocuğu oldu (dört oğlan, iki kız- Hüseyin, Ahmet, Hasan, Ata-Sultan Şifa ve Fatma) bu çocuklardan gene oğlan olan oğlu Hasan’ı küçük yaşta Talassamia hastalığından kaybetmişti. Hatice nenemin de annesi Gülsüm, babası Piroili Ömer (Sadrazam Kamil Paşa ile akrabalığı vardı) kızkardeşi Akıle  ve Mustafa adlı kardeşleri vardı. Nenemin babası Piroili Ömer ve kızkardeşleri Mısır’a göçedip orada da yaşamışlardı. Dedem, Piroili Ömer, 1900’lü yılların başlarında Lefkoşa’ya ticaret için Mısır’dan gelmekteydi. Nenem Hatice Irkad’ın Lefkoşa’dan Kermeoğluları (Bu aile Nenemin Dayı çocuklarıydı ve gene nenemin hala çocukları olan Yoğurtçu Dervişler’le de akrabalıkları vardı). Meşhur Kahvehaneci Hasan Şenlikli de nenemin dayısıydı. Mustafa Dedem Lefkoşa’ya gelen Kaleburnuluları kollayıp koruduğu ve de Kaleburnulular’la hısım akraba olduğu için ona bu yüzden Mustafa Hısım diyorlardı. Çağlayan Gazinosu açıldığında Hüseyin Çağlayan’ın hanımı dedem Mustafa Irkad’ın çok yakın akrabası olduğu için (Birinci yeğeni sayılıyordu) eniştesi Hüseyin Çağlayan daha ilk başlarda onu işe almış, Dedem Mustafa Irkad burada 1960’lı yılların başlarına kadar barmenlik yapmıştı. Ailemizde Dedem Mustafa Irkad ve oğlu Sarışın Ahmet veya Kasap Ahmet amcam kokteyil yapmada uzmandılar. Bu uzmanlıkları Çağlayan’da çalışmalarından gelmekteydi. Dedem Mustafa Irkad bir aralık 1960’lı yılların başlarında İngiltere’ye gidip barmenlik işini birkaç sene de orada icra etmişti. Kaleburnulu yeğenimiz Cemal Dakkor, 1963 öncesi Namık Kemal’de öğrenciyken bir atletizm karşılaşması için Lefkoşa’ya gelmiş ve dedemi “Çağlayan Mustafa” diye sorarak Çağlayan’da bulduğunu bana anlatmıştı.

 

ÇAĞLAYAN’IN MEŞHUR TANGO ŞARKICISI

Bu arada dedem orada barmenlik yaparken büyük oğlu Hüseyin Irkad da burada geceleri akordiyon ve ağız mızıkasıyla tango parçaları çalarak Çağlayan’ın gecelerinin neşeli geçmesine bir müzisyen olarak katkılarda bulunmuştu. Hüseyin Irkad yani babam, o dönemlerde Omorfo’da bulunan iki senelik karma Öğretmen Koleji’ne gitmeye başlamıştı. Dedem Mustafa Irkad da aynen diğer dedem Hamza Erdoğan gibi tatil oldu mu muhakkak soluğu Kaleburnu’nda alır ve deniz kenarında kamp kurarak tatilini orada geçirirdi. Dedemin bu tatil sefalarına ben de birkaç defa şahit olmuştum. Tabi bu arada dedem deniz kıyısında konaklarken köylüleri Kaleburnulular da onu yalnız bırakmaz ve devamlı yanında olurlardı.

mustafa-hisim.jpgMustafa Hısım

ÖLÜP GİDEN DEDELERİMİN SON SÖZLERİ

Her iki dedem de Kaleburnu’nu çok severdi. İki yaşımdan itibaren onlarla beraber olduğumda bana tek anlattıkları köyleri ve akrabalarıydı. Baf’ta yaşamama rağmen, ben gidip görmesem bile Meyremutsa’yı, Hacı Sabriye’yi, Durçileri, hala kızlarından Furiya Halamı, Furiya’nın kızı Elif’i, gene hala kızı Resmiye Halamı ve de Furiya’nın Avustralya ve İngiltere’de bulunan oğluları Dakkoları görmeden tanımışım gibi biliyordum. Kaç defa küçük yeğenleri Dakkoların 1948 yılında Kıbrıs’ı terketmeden önce kendini ta Baf’ta ziyarete geldiklerini bana anlatmıştı. Eğer zaman yetse ve fırsat olsaydı her iki dedemin de ölmeden önce dilekte bulunarak öldükten sonra Kaleburnu’na gömülmek isteyeceklerini biliyorum. Hamza Dedem Girne’de, Mustafa Dedem de Ürdün Amman’da (Nenem de dedem de orada yaşayan kızları Fatma Halamı ziyarete gittikleri sırada orada öldüler) gömüldüler. Mezar taşlarının üzerinde sadece şunlar yazmaktadır: “Kaleburnulu Hamza Erdoğan ve Kaleburnulu Mustafa Irkad”…

Aydınlıklar içinde kalsınlar…

Not Kaleburnu Köyü'nün fotoğrafları Kaleburnulu yeğenim Cemal Dakkor abimin albümünden alınmıştır.

kaleburnu-koyunden-gorunum-resim-cemal-dakkorun-arsivinden-002.jpg
Kaleburnu köyünden görünüm.. Resim Cemal Dakkor'un arşivinden...

Bu yazı toplam 1808 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar