‘Karşıtlık’ siyaseti
Anımsayınız, UBP, - ki bugünkünden daha beter değildi- hükümetten düşmüştü...
Seçmen, haklı olarak kesmişti faturasını, ‘el aman’ çekmişti.
Eroğlu, parti başkanıydı, bırakmak zorunda kaldı, bir süre “kayboldu” ortadan...
Sonra..
Anımsayınız, UBP, - ki bugünkünden daha beter değildi- hükümetten düşmüştü...
Seçmen, haklı olarak kesmişti faturasını, ‘el aman’ çekmişti.
Eroğlu, parti başkanıydı, bırakmak zorunda kaldı, bir süre “kayboldu” ortadan...
Sonra...
Tahsin Ertuğruloğlu başkan seçildi...
Gel zaman git zaman UBP, muhalefet dahi yapmadan yükseldi...
“CTP karşıtlığı” piyangosu vurdu!
Ve UBP’nin yeniden “hükümet” olacağı anlaşılınca, daha seçime giremeden Tahsin Ertuğruloğlu, geri döndü Eroğlu...
Yeniden Başbakan koltuğuna oturdu önce... Sonra, Cumhurbaşkanlığı...
***
Tahsin Ertuğruloğlu’nun “Eroğlu karşıtlığı” üzerinden siyaset yapması da böyle başladı...
Doğrusu, çok da kolay “hazmedilir” bir “geri dönüş” değildi Eroğlu’nun yaptığı...
“Batırmış” gitmiş, “yeniden doğarken” gelmiş gibiydi...
En sıkıntılı dönemde başkanlığa soyunan Ertuğruloğlu ise tam “onurlanacak”ken , al aşağı edilmişti...
Ancak...
Gördük ki, salt “karşıtlık” üzerinden yapılan siyasetin de bir getirisi yoktu...
Şimdi söyleyiniz ne olur, son kurultayda, İrsen Küçük’ün kullandığı yöntemlerin ne farkı var ki, Ertuğruloğlu’nun “hanedan” dediği anlayıştan...
Fazlası var, eksiği yok, değil mi?
***
Uzunca bir süre “Denktaş karşıtlığı” üzerinden siyaset yaptı, sol...
Sonuç, ortada...
Peki bugün yaşadıklarımız, yakın geçmişte, “CTP karşıtlığı” üzerinden yapılan siyasetin sonucu değil mi, bir anlamda...
Yine, sadece “Ankara karşıtlığı” üzerinden bir söylemle, sizce çözüm üretmek mümkün mü, gerçekçi mi, onca can yakan sorunumuza...
***
Nedense, ders alamıyoruz bir türlü...
Görüyoruz işte, salt “karşıtlık” üzerinden yürütülen siyaset “toplumsal fayda” üretmiyor sonuçta...
Bir diğer siyasi partiye, lidere, merkeze “karşıtlık” üzerinden alkış almak kolay belki...
Oy toplamak da...
Ama “ilkeler” iki yüzlü bir canavara dönüşüyorsa “sevdalar” ya da “öfkeler”e göre...
Hayal kırıklıkları birikiyor, tarihe...
Acıyor içimiz, hem de ne biçim...
Ve acıdıkça, daha bir kontrolüne alıyor bizi, nefretlerimiz...