KATILMIYORUM
‘Get up, stand up, stand up for your rights’
Bob Marley
Fransa’da yaşamak grevlerle, eylemlerle, gösterilerle birlikte yaşamak zorunluluğu getirir. Hergün bir yerlerde, bir konuda mutlaka bir eylem vardır. Uçaklar kalkmaz, yollar kapanır, toplu taşıma işkenceye dönüşür, izlemek istediğiniz gösteriler iptal edilir.
Bir süre sonra alışırsınız her aktivitenin olmaması veya geç olması olasılığına. Planlarınızı esnetmeyi öğrenirsiniz. Yürüyen bir grup gördüğünüzde aralarına katılıp slogan atasınız gelir hatta, gideceğiniz yeri tamamen unutup. Hele de eylem önem verdiğiniz bir konuda ise.
Genel anlamda destekleseniz de gösteri yapma hakkını, ‘hakların için ayağa kalk’ en sevdiğiniz şarkısı da olsa Bob Marley’nin, bazı bazı kızarsınız bu eylemlere, kendi ülkenizdeki koşullarla karşılaştırıp.
‘Bunlar da bulmuş da bunuyor’ diye düşünürsünüz.
Bazen gideceğiniz yere geç kalma bahanesi dahi yaratabilir size sokaktaki eylemler. Fransız alışkanlığına uyum gösterip, şikayet etmeyi de öğrenirsiniz, karşınızdaki ile iletişim kurmak adına. İngiltere’de tanımadığın biriyle konuşma açma şekli hava koşullarından şikayet etmek ise, Fransa’da bu eylemleri çekiştirme şeklinde gerçekleşir zira.
Her yıl düzenlenen Avignon Tiyatro Festivali de bu yıl eylemlerden nasibini alanlar arasında. 2003 yılında, o dönem yapılan yasa ile geçici olarak çalışan sanatçılar için yeterli hakların sağlanmadığını iddia eden PS (Sosyalist Parti), bugün iktidarda ve 1 Temmuz tarihi itibarı ile bu yasanın verdiği hakların budanması yoluna gitmiş. Gerekçe bildik: ‘Ekonomik Kriz’.
2003 yılında yapılan yasa kıskandırıyor esasta. Sanatçıların kısa dönemli projelerde çalıştıklarını gözönüne alarak, onlar için ayrı bir çalışma ve işsizlik sistemi yaratmış Fransızlar. Bu sisteme göre dönemlik çalışan sanatçılar (intermittents), 10 ay içerisinde toplam 507 saat çalıştıkları takdirde (3 ay), çalışmadıkları dönem için işsizlik ödeneği alma hakkına sahip oluyor. Bu da sanat yapmayı daha cazip hale getiriyor, gençleri denemeye, sanatçıyı üretmeye teşvik ediyor.
1 Temmuz 2014 itibarı ile bu statüde reforma gidilmiş, ödenecek işsizlik miktarı ortalama %0.8 oranında düşerken, çalışma günlerinin hesaplanma şeklinde de bazı değişiklikler yapılmış. İsyan bu yüzden.
Cumhurbaşkanı Hollande’ın ‘Ekonomik kriz, kültürü daha az gerekli değil, aksine daha gerekli kılar’ sözlerini pankart yapıp, ‘KATILMIYORUM’ diyorlar bu değişikliklere, greve gidiyor tiyatro oyuncuları ‘dünyanın en büyük tiyatrosu’ sırasında.
Avignon Tiyatro Festivali, açılış oyunu ‘Hamburg Prensi’ nin iptal edilmesi ve oyuncuların oyun metnini Avignon sokaklarında ‘biz oynamıyoruz’ diyerek ücretsiz dağıtması ile başlıyor, 13 yüksek prestijli oyunun dokuzunun arka arkaya programdan kaldırılması ile devam ediyor. Festivale maddi zararı büyük ama sanatçılar istedikleri tepkiyi topluyorlar.
Elimizde 13,000 oyunun sergilendiği Festival kataloğu içerisinde kaybolmuş karar vermeye çalışıyoruz bir Avignon cafésinde. Bu kadar fazla seçenek olunca, oyun seçmek ne mümkün? Tiyatro sanatçıları sürekli yanımıza gelip bize kendi oyunlarını anlatıyorlar, karar vermemize yardımcı olmaya çalışıyorlar.
Kimini televizyondan tanıyorum oyuncuların, kiminin ismine aşınalığım var. Sanatçı ile bu şekilde direk ilişki kurmak çok hoşuma gidiyor. Sorular soruyorum, oyunlarını öğreniyorum, hatta bayağı bayağı sohbet ettiğim sanatçılar çıkıyor arada, mutlu oluyorum.
‘Bu festival bana oyuncu ile direk irtibat kurma şansı veriyor’ diyor Benoit Solès, ben tipini nereden hatırladığımı kestirmeye çalışırken. ‘Her yıl bütün işimi bırakıp buraya sizinle buluşmaya, sohbet etmeye, paylaşmaya ve sizden öğrenmeye geliyorum.’
Sanatçılar köstümlerini giymiş sokaklarda dolanıyorlar, oyunlarından küçük kesitler sunuyorlar. Tiyatro salonuna dönüştürülmüş yüzlerce minik salonda oyunlar arka arkaya sergileniyor. Sokak sanatçıları yollarda hünerlerini sergileyerek para kazanmaya çalışıyorlar. Avignon’da bir cümbüş havası hüküm sürüyor.
İzlemek istediğim oyunların ya saati tutmuyor, ya grev kurbanı olmuşlar, burnum kataloğa sokulu pufluyorum. Baştan başlıyorum, yine de şikayet etmiyorum, önümüzden geçen gösteri grubuna ‘ben de katılmıyorum’ diye destek veriyorum.
El sallıyorlar, ben onların haklarını kıskanıyorum.
12 Temmuz 2014
Avignon