“Katmerli enflasyon yaşıyoruz”
YENİDÜZEN’e konuşan Albank Genel Müdürü Dr. Ahmet M. Karavelioğlu, yetkililerin bir an önce yaşanan yüksek enflasyonun yan etkilerini azaltmaya yönelik adımlar atması gerektiğini vurguladı.
Fayka Arseven KİŞİ
Albank Genel Müdürü Dr. Ahmet M. Karavelioğlu, “enflasyonla mücadele programının” bir an önce başlaması gerektiğini vurguladı.
Dr. Karavelioğlu, Türkiye’de yaşanan enflasyondan fazla enflasyon yaşadığımızı belirterek, “enflasyonun katmerlisini yaşıyoruz” yorumunda bulundu.
“Enflasyonu önemsemeli ve onunla mücadele etmeye bir an önce başlamalıyız” diyen Karavelioğlu, “Türkiye’de seçim olana kadar öyle bir şey yok. Onun için bizim daha tasarruflu, tedbirli gitmemizde fayda var” uyarısında bulundu.
Ekonominin kayıt altına alınmasının da bir devlet politikası haline getirilmesi gerektiğini vurgulayan Karavelioğlu, “İnsanları teşvik ederek ekonominin kayıt altına alınacağı bir sistem çalıştırılmalı” dedi.
Son zamanlarda kredi kartı limitlerinin artışı noktasında yoğun taleple karşılaştıklarını da söyleyen Karavelioğlu, “Eskiden benzin alırken deponuz 300 TL’ye dolarken şimdi 1200 TL ödüyorsunuz. Yani enflasyonla beraber artan fiyatlar kredi kartı limit artış taleplerini de artıyor” ifadesinde bulundu.
Bu hafta Albank Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Müdürü Dr. Ahmet M. Karavelioğlu ile ekonomiyi ve ülkede yaşananları konuştuk.
YENiDÜZEN: Ülkemizde ekonomiyi nasıl gözlemliyorsunuz?
KARAVELİOĞLU: Devletin mahalli gelirleri arttı ama ciddi anlamda enflasyonda da artış var. Bu artış herkesi mağdur ediyor. Özellikle de sabit gelirli ve ücretli çalışan kesimi. Çünkü enflasyonun yarattığı temel sorunlardan biri gelir adaletsizliğidir. Bunu da sabit gelirliler, enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde daha fazla hissediyor. Yüksek gelir grupları ve ticaretle uğraşan kesim enflasyondan ya daha olumlu etkileniyorlar ya da sabit gelirliler kadar olumsuz etkilenmiyor. O yüzden gelir dağılımındaki uçurum artmaya başlıyor.
Türkiye’de ciddi anlamda enflasyonla ilgili mücadele programı yoktur. Bunun nedeni de orada seçim öncelikli durumda. Enflasyon bir kenara bırakıldı ve büyümeye odaklanıldı. Burada da temel amaç seçime giderken işsizliği daha aşağıda tutarak, istihdam oranlarını artırarak büyüyen bir ekonomi ile seçime girebilmektir.
Ekonomi küçülürse pasta küçülür, işsizlik artar, istihdam düşer ve bu da seçime olumsuz yansır. Bu süreçte faize müdahale edilmesi birçok anomaliyi de beraberinde getiriyor. Bunlardan birkaçını kurun artması ve bununla birlikte enflasyonun artması olarak gözlemliyoruz.
Pandemiden çıkarken talebin artmaya başlaması, enflasyonu tetikleyen etkenlerden biri. Bütün ülkelerde enflasyon sorunu var ama bu ülkelerde enflasyon tek haneli rakamlardayken, Türkiye’de yüzde 75’lerde, bizde yüzde 98’lerde…
En önemli sorun enflasyon. Şu an maalesef Türkiye enflasyon ile mücadeleye başlamadan biz başlayamayız gibi görülüyor.
Aynı Eurozone’da aynı parayı kullanan ülkeler gibi, biz de Türkiye ile aynı para birimini kullandığımız için Türkiye enflasyonla mücadele programı açıklamadan bizim çok fazla yapabileceğimiz bir şey yok.
“‘Birazcık enflasyon artsa ne olur, biz onu daha sonra çözeriz’ düşüncesi doğru değil”
YENiDÜZEN: Dövizde bir düşüş yaşanıyor. Bu olumlu bir şey mi?
KARAVELİOĞLU: Aralık ayında dolar 17’nin üzerine çıkmıştı. Sterlin 24’ü geçmişti. Kurlar, Kur korumalı mevduatla aşağı doğru gelmişti, ancak sonrasında yavaş yavaş 6 ay içinde eski seviyelere geldiğini gördük.
Geçen haftalarda dolar yine 17’nin, Sterlin 21’in üzerine çıkmıştı. Onun da tekrardan düşmesinin nedeni BDDK’nın yapmış olduğu birkaç düzenlemeden dolayıdır. O düzenlemelerle kur aşağı doğru geldi. Ama kurlar yeniden yukarıya doğru çıkacak. Yaz ayları dövizin bol olduğu aylar ve son dönemlerde sürekli olarak yasal düzenlemelerle dövizin TL’ye dönmesi yönünde düzenlemeler yapılıyor buda uluslararası alanda sermayenin kontrolüne yönelik adımlar olarak görülüyor. Türkiye 1989’dan bu yana uluslararası camianın önemli aktörlerinden birisi ve Dünya Gayri milli hasılasının içerisinde yüzde 1.5 civarında payı var. Dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında.
Ama şu an uygulanan ekonomi politikası iktisat teorisine uyumlu değil. Bu uyumsuz politika nedeniyle biz de bunun semptomlarını görüyoruz.
Dünyada da ekonomide de bir denge var ve o denge bozulduğu anda bunun yeniden dengeye gelmesi zaman alır. Beraberinde birçok da anomali de getirir. Piyasaya da müdahale ettiğiniz zaman bir yerler bozulmaya başlıyor. O bozulma yeni denge oluşana kadar devam eder. O denge de oluştuğunda farklı yerlerde oluşuyor. Eski dengelere ulaşmak zor oluyor. Onun için enflasyon yukarı doğru çıkarken çok hızlı çıkabilir ama onu aşağı indirmek çok uzun zaman alır.
‘Birazcık enflasyon artsa ne olur, biz onu daha sonra çözeriz’ düşüncesi doğru değil. Birazcık enflasyonun artması onu aşağı çekmek çok maliyetli olduğu için aslında doğru da bir politika değil.
Enflasyon döneminde tüketici davranışları da değişir. İnsanlar bugün alacakları malın fiyatının yarın alacağından daha düşük olduğunu bildiği için daha çok mal almaya, ürün stoklamaya çalışır.
İkincisi de servet etkisi dediğimiz şeydir. Maaş artışları oluyor veya faiz düşük tutulduğu için para borsaya, gayrımenkule, altına, araç alımlarına gidiyor. Bu alanlarda fiyatların 2-3 katına fırladığını görüyoruz. Eskiden sterlin 4 iken 50 bin sterlik bir evde oturuyorsanız değeri 200 bin TL idi aynı evin değeri şimdi 1 milyon TL. Artık milyonluk evde oturuyorsunuz ya da 500 bin TL’lik arabanız var. Servette artış varmış hissine kapılıyoruz. Harcamayı da daha çok yapıyoruz. Ama bu belli bir yere kadar gidebilir.
Enflasyon kötü bir şey. Az enflasyon iyidir, çünkü sıfır enflasyon demek durgunluktur. Çünkü yarın ürünün fiyatının artacağını düşünmezseniz almazsınız. Biraz fiyatının artması gerekir ki ekonomide o canlanma sağlansın. Ama ABD, İngiltere, Almanya’da yaşanan enflasyon bizde yaşanan kadar yüksek değil ve bizdeki enflasyon güzel bir enflasyon değil. Onun için hızlı bir şekilde aşağıya indirilmesi gerekir. Çünkü enflasyonun bedelini acısını ücretli çalışanlar çeker. O ücretli çalışanların korunması gerekir. Gelir dağılımında da adaletsizliğe neden olduğu için bizim enflasyonla mücadeleyi birinci plana almamız gerekir ama maalesef böyle bir program yok. Bu yüksek enflasyonun acısını hep birlikte çekeceğiz.
YENiDÜZEN: Herkes pahalılıktan şikayetçi. Fiyatlar şişiriliyor mu yoksa böyle fiyat artışları normal mi?
KARAVELİOĞLU: Fiyatlar iki türlü artar. Birisi arz enflasyonu yani maliyet artışı nedeni ile artış, diğeri ise talep artışı nedeni ile yaşanır. Hem hammaddenin maliyeti artar hem de talep artarsa o zaman alıcı ‘şimdiden bir yerine 2 alayım’ der ve talep patlaması yaşanır.
Ülkemizde konuştuğumuz Nakliyeciler tır bulmakta sıkıntı yaşadıklarını söylüyorlar; Türkiye’den mal getirmeye yetişemediklerini belirtiyorlar. Mal bulamama sıkıntısı da ortaya çıkıyor. Aynı zamanda TL’nin düşük olması nedeniyle Rum tarafından gelen ciddi bir talep var.
Merkez Bankası’nın 3 aylık verilerine baktığımızda hava ve karadan 250 bin kişi adaya gelmişken, Rum tarafından geçiş 500 bin. İnanılmaz bir talep var. Bunların hepsi birleşince tüccar da var olan kuru dikkate alıyor. Kurdaki inişleri de çok dikkate almıyor. 8 liraya aldığı malın yarın 12 lira olacağını bildiği için doğal olarak stokundaki malı bile yüksek fiyattan veriyor. Çok hızlı bir şekilde de fiyat artışları yaşanıyor.
YENiDÜZEN: Dövizin çıkışları ile insanların tansiyonları tepkileri de yükselirdi. Şimdi artık kanıksadık mı?
KARAVELİOĞLU: Birtakım sıkıntıları yaşadıktan sonra bireylerin yabancı para ile kredi kullanımı kısıtlanınca o sorunu bir miktar ortadan kaldırmış olduk. Bir de finansal okuryazarlık anlamında bu işten anlayan kişilerin sürekli olarak “geliriniz hangi para biriminde ise o para biriminde borçlanın’ uyarıları da etkili oldu bence. Var olan krediler içinde devamlı olarak ‘şimdi dövizden TL’ye dönülür mü’ sorularına, dönülür diyorduk. Çünkü kurun ve faizin daha da yukarıya çıkma ihtimali çok yüksek.
Aslında döviz borçlular azınlık duruma düştü. Eskiden daha geniş kesim dövizin artmasından olumsuz etkilenirdi. Şimdi o kitlenin sayısı azaldı. Herhalde biraz da kanıksadık da. Sterlini 25’lerde gördük, şimdi 21’lerde fena değil filan demeye başladık.
Hükümeti ‘mini ekonomik paketi’ çözüm mü?
“Enflasyona çare olacak bir paket değil”
YENiDÜZEN: Geçtiğimiz hafta hükümet ‘mini ekonomik paket’ açıkladı. Nasıl buldunuz bu paketi? Sorunlara çözüm olabilecek mi?
KARAVELİOĞLU: Bizim ülkenin en büyük sıkıntılarından biri de istatistik verilerin olmayışıdır. Aslında yapılması gereken şeyler basit. Devletin geliri artmış durumda. 3 aylık verilere baktığımız zaman yaklaşık 104 milyon TL fazlamız var. Mali gelirler mali giderleri karşılıyor. Türkiye’den bu süre içerisinde bir yardım da gelmedi. Demek ki kendi yağımızla kendi etimizi kavurmuşuz.
Hükümet ne yapmalıydı? Maliyet artışını azaltacak olan sübvansiyeler uygulayabilirdi. Sütte fiyat artışını nasıl engellersiniz? Yemi ucuzlatarak hayvancıyı, gübreyi ucuzlatarak çiftçiyi sübvanse edersiniz.
Ama biz kaç tane çiftçimiz olduğunu bilmiyoruz. Bunların kaçının aynı zamanda memur olduğunu bilmiyoruz. Bunları bilmediğimiz için harala gürele sübvansiye yapmaya çalışıyoruz. O da bizi amaçlanandan çok uzaklara doğru götürüyor.
Hükümetin yaptığı şey aslında daha önceki hükümetlerin yaptığı şeyler. Düşük faizli kredi vermek. Kredilerini ödemede zorlananlar varsa kredileri yapılandırmak vb. Bence 5’in altında işçi çalıştıran işletmelerin desteklenmesi önemli bir şey. Gelir artırıcı önlem olarak baktığımızda yabancılara gayri menkul satışlarını 4’e kadar çıkarma gündemde ve sözleşme ile satış engelleniyor. Eğer amacımız sözleşmeli satışları kayıt altına alıp oradan bir gelir elde etmekse o zaman stopajda niye indirime gidiyoruz? Ya da inşaat sektöründe sıkıntı mı var da biz stopajı aşağı doğru çekerek, oradaki sıkıntıyı mı gideriyoruz?
İnşaat sektörü ile konuştuğumuzda her şey çok iyi gidiyor. Satışlar üst düzeyde ve ciddi satışlar var. Ama hükümetin aldığı bu karar bana anlamlı gelmedi.
Solar enerji ile ilgili bir madde var. Solar enerjide zaten kota sıkıntısı yaşanıyor. İnsanlar başvursa da kimseye izin verilmiyor. Bu sıkıntı varken 60 milyon niye ortaya çıktı onu da çok anlamış değilim.
Yani enflasyona çare olacak bir paket gibi görünmedi bana.
Son dönemlerde bankada kredi kartlarında limit artışı taleplerinin arttığını gözlemliyorum. Onu da çok normal buluyorum. Toplam bankacılık sektöründe kredi kartları limitleri 1 milyarı geçti. Eskiden benzin alırken deponuz 300 TL’ye dolarken şimdi 1200 TL ödüyorsunuz. Yani enflasyonla beraber kredi kartı kullanımı da artıyor. Esas yapılması gereken şeyin bir tanesi de ekonominin kayıt altına alınmasıdır.
Tufan Erhürman döneminde kredi kartlarına yüzde 1 iade başlamıştı. Ama sonrasında olmadı. Aslında ekonomiyi kayıt altına almak için çok doğru bir hamleydi. 1989’lu yıllarda Turgut Özal Türkiye’de KDV iadelerine başladığı zaman insanlar KDV iade fişleri doldururdu. Bu aslında yaptığın alışverişin fişini alarak, sistemi kayıt altına almaktı. Kredi kartı da bunu hedefleyen bir şeydi. Bunun yapılması gerekir ki bir kişi eğer yüzde 1 iadeyi alacağını biliyorsa bence kredi kartı ile harcar. Kredi kartı ile harcama ekonomiyi kayıt altına sokar.
Hükümet politikaları farklılık gösterir ama ekonominin kayıt altına alınması bir devlet politikası olmalıdır ve buna kimsenin itirazı olmaz sanırım. İnsanları teşvik ederek kayıt altına alacak sistemi niye çalışmıyorlar anlamıyorum.
YENİDÜZEN: Eylül ayında kurlarda yükselme yaşanacağı ifade ediliyor. Sizin öngörünüz nedir?
KARAVELİOĞLU: Eylül- Ekim döviz gelirlerinin azalacağı dönem olduğu için her Eylül bir kriz beklenir. Serbest piyasa ekonomisi kendi dengesini bulur. Bu dengeye müdahale edilmemesi gerekir. Ama biz çokça müdahale ettik. Evet Eylül’den sonra kur artışı olabilir. Bu da normal bir şey. Çünkü Türkiye büyüyen bir ekonomi ve bu ekonominin tasarrufları kendisine yetmiyor. Yurt dışından tasarruf ithal ediyor. Üreten ama aynı zamanda ithal de eden bir ekonomi. Her kur artışı ithalatı düşürmüyor, maliyetleri artırıyor. O maliyet enflasyonunu nedeniyle maalesef Türkiye’den ithal ettiğimiz mallarda ver artı olarak artan kur nedeniyle, ülkemizde enflasyonun katmerlisini yaşıyoruz. Türkiye 1 yaşıyorsa biz 2 yaşıyoruz. O nedenle enflasyonu önemsemek ve onunla mücadele etmeye bir an önce başlamalıyız. Ama yakın gelecekte öyle bir ihtimal yok. Onun için bizim daha tasarruflu, tedbirli gitmemizde fayda var. Ama bu günlerin de geçeceğini unutmamalıyız. Bir iki yıl içerisinde toparlanacağımızı düşünüyorum.
“Kripto, forex de kayıt altına alınmalı”
YENiDÜZEN: Kara para, kripto para, forex günlük yaşamda sıkça kullanılmaya başlandı. Nedir bizdeki bu alanlarda yaşananlar?
KARAVELİOĞLU: Kara paranın aklanmasıyla ilgili Meclis’te bir yasa tasarısı var. Kripto paralar, şans oyunlarının bir an önce yasallaştırılıp devletin gelirlerinin artırılmasında kullanılmalıdır. Düzenleme demek bu işi yapacak kişilerin özelliklerinin tespit edilmesi demektir. Ne kadar sermaye gerekiyor? Nasıl denetlenecek? Uyuşmazlıklarda kimler karar verecek? vb. soruların yanıtlarının belirlenmesi demek.
Banka kuracaksanız birçok prosedürü var ama vergi dairesine milyonlarca borcu olan birinin kripto ofis açmasını kim engelleyebilir? Yasal düzenleme derken kötü bir şeyi iyileştirme anlamında söylemiyorum. Var olan bir şeyin, kullanılan bir şeyin düzenlenerek yasal hale getirilmesinden ve vergilendirilmesinden bahsediyorum. Biz gözümüzü kapatsak da açsak da orada bir para dönüyor. O parayı bizim en azından kayıt altında olmasını sağlamamız gerekir. Çünkü kayıt altına alınmayan her şey aslında kötülüğe davetiye çıkarır. Örneğin sizin bir banka ile sorununuz varsa nerelere gidebileceğinizi biliyorsunuz. İşte bunun gibi denetleyici düzenleyici unsurları da ortaya koymalıyız. Ama Meclis bir türlü gerekli yasal düzenlemeleri yapmıyor. Daha önce hepsinin yasa taslağının hazırlandığını, Bakanlar Kurulu’na gönderildiğini okuduk, duyduk. Artık bence birilerinin bunları ele alıp, hayata geçirmesi gerekir.
Ercan’dan çıkarken 900 bin Euro ile yakalandı haberlerini görüyoruz. Ama bu para gerçekten kara para mı, yoksa kumarda kazanılmış bir para mı, ya da bir yerin satışından vergilendirilmeyen kısmı mı? Bilmiyoruz. Her yakalanan paraya kara para dersek aslında çok da doğru yapmayız. Akla karayı da karıştırmamak gerekir. Yani vergilendirilmeyen bir para var. Ama uyuşturucu, silah kaçakçılığı, kadın satışından kazanılan parayı kimse istemez. Ama gri alanlarda forex, kaldıraçlı ürünler, kripto paraları da kara para saymamak gerekir. O piyasayı düzenlemek gerekir. Bu alanlarla hangi otorite ilgilenecek tespit etmek gerekir.