1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Katsanis, Sidirokastro’ya, Lambru Leymosun’a defnedilecek…
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Katsanis, Sidirokastro’ya, Lambru Leymosun’a defnedilecek…

A+A-

Çok değerli bir okurumuzun ısrarlı çabaları ve yardımları sayesinde kalıntıları St. Hilarion’da bulunan sekiz “kayıp” şahıstan DNA testleriyle kimliklendirilen beşinin cenaze törenleri yapılıyor…

 

s1-144.jpg

 

St. Hilarion’da çok değerli bir okurumuzun göstermiş olduğu iki ayrı noktada kalıntıları bulunan biri Yunan olmak üzere sekiz “kayıp” şahsın cenazeleri yapılmaya ve ailelerine küçük tabutçuklar içinde geri dönmeye devam ediyorlar.

Çok değerli bir okurumuzun ısrarlı çabaları ve yardımları sayesinde kalıntıları St. Hilarion’da bulunan sekiz “kayıp” şahıstan DNA testleriyle kimliklendirilen beşinin cenaze törenleri yapılıyor… Buna göre Yunan komutan Yorgos Katsanis’in cenazesi, Yunanistan’da Sidirokastro (Demirhisar) kasabasının Evangelistria kilisesinde 15 Şubat 2020’de yapılacak. Savva Yeorgios Lambru ise, 22 Şubat 2020’de saat 10.00’da Leymosun’un göçmen bölgesi Ayios Atanasios’ta Ayios Kozmas kilisesi’nde yapılacak cenaze töreni ardından Leymosun’da toprağa verilecek.

8 Şubat 2020 Cumartesi günü ise Mihalis Kosta Grigoriu, Eylence’de saat 13.00’te düzenlenecek cenaze töreni ardından toprağa verilecek. Mihalis Kosta Grigoriu’nun ailesi Aşağı Dikomolu idi.

25 Ocak 2020 tarihinde Litrodondas köyünde yapılan cenaze töreninde bu sekiz “kayıp” arasında bulunan Stavros Stavru, ailesi tarafından toprağa verilmişti…

s3-064.jpg

KATSANİS EVLİ VE İKİ ÇOCUK BABASIYDI…

Yorgos Katsanis’in bir yakını olan Ioannis N. Grigoriadis (Yuannis N. Grigoriadis), ricamız üzerine Katsanis hakkında bildiklerini kısaca kaleme alarak bize gönderdi. Katsanis’in özgeçmişi şöyle:

“Georgios (Yorgo) Katsanis 1934 senesinde Kuzey Yunanistan'daki Serez'e bağlı Sidirokastron kasabasında  doğmuştu. Ailesi 1922 senesinde nüfüs mubadelesi zamanında Doğu Trakya'da bulunan Vize'ye bağlı Hasbuğa köyünden Yunanistan'a sürgün edilmişti. İkinci Dünya Savaşı esnasında Alman-Bulgar işgalinden sonra, ailesiyle beraber Selanik'e yine göç etmiş. 14 yaşında İraklis spor külübüne katılıp atletizmde büyük başarılar elde etmiş. 18 yaşında Yunan Subay Okulu'na girip daha sonra komando tugayına katılmış. Yunanistan'ın en seçkin komando subayı olup bizzat Yunan Kral veliahti Konstantinos'un Kara Harp Okulundaki eğitmeni olmuş. Kıbrıs'ta iki kere, 1960'larda ve 1973'de görev almıştı. 20 Temmuz 1974'te Bellapayıs'ta üslenen 33. Komando Birliği'nın başıydı. Evli ve iki kız babasıydı. Cenaze töreni, Cumartesi 15 Şubat memleketi Sidirokastron kasabasının Evangelistria kilisesinde saat 11:00’de yer alacak.”

Katsanis’le ilgili bize bilgi veren bazı Kıbrıslırumlar ise, “O diğer Yunan subaylar gibi savaşı görür görmez kaçmadı… Savaştan kaçanlardan değildi… Sonuna kadar görevinin başında oldu ve öleceğini bile bile kaçmayı değil, savaşmayı tercih etti” dediler.

Yorgos Katsanis, Bayan Erifili Panoridu ile evliydi ve Angeliki ile Evantia adlı iki kızları bulunuyor.


 

 “Kıbrıs’ta acılar çeken tüm insanlarımızın anıları önünde saygı ile eğiliyorum…”

Acılar, kayıplar ve Nina ninenin anısına…

 

ULUS IRKAD

Kıbrıs’ta kayıp öyküleri devam ediyor. Gerek 1964 gerekse 1974 yılında her iki topluma ait, yollardan ve köylerinden toplanıp öldürülen yüzlerce insanın cesetlerinden kalan kemiklerine şimdi ulaşılıyor. Aradan koskoca 45 veya 46 sene geçtikten sonra aileleri ölülerine şimdi sahip oluyorlar. Kuytu veya terkedilmiş yerlere gömülüp, aradan bunca sene geçtikten sonra eğer olayı yaratanlar yaşıyorsa, ve de cinayetlerini açıklamışlarsa bu insanların kemiklerine şimdi ulaşılıyor. O zamanların küçücük çocukları şimdilerde yaşlanmış… Hatta öyleleri var ki aileden hanımları da ölmüş ve belki de üçüncü kuşaktan insanları yaşamakta. Yaşlı gözlerle gömülüyorlar şimdilerde. Koca veya baba diyerek yaşlı gözlerle yolları gözleyenlerin öyküleri şu anda gazete köşelerine, kitaplara ve de filmlere konu oluyor. Çoğu zaman inanılmamıştır öldüklerine. Onlar bir dağ köşesinde veya maden yataklarında bir mağara içerisinde çalıştırılmaktadırlar. Veya bir Türk veya Rum kızıyla evlendirilmişlerdir. Bir gün çıkıp geleceklerdir. Öyle geçti bunca sene… Öyle geçti bunca 45 sene… Evlatlarının sayısı altı civarında olan böyle bir kayıp hanımını hatırlıyorum. 1963 sonrası acılara dayanamayıp Lefkoşa’ya yerleşmiş ama 1963 Olaylarında, kocasının Baf’ta kayıp olmasından sonra sık sık Baf’a gelir ve onu arardı. Onun bir dağda, mağara içerisinde esir tutulduğuna inanırdı. Kayıp sorununun Kıbrıs’ta çözülmesinin mimarlarından olan ve ABD’de “Gazetecilik Cesaret Ödülü”nü alan gazeteci arkadaşımız Sevgül Uludağ’ın yaptığı ropörtajlarda da Kıbrıslırum kadınlar arasında benzer öykülerin olduğunu okuyorum. Onlara göre kayıp kocaları veya kardeşleri yaşamaktadır. Hatta Kumyalı Köyü’nde esir alınıp bir daha gelmeyen Karafillis soyadlı gencin ablaları da buna inanmaktaydılar. Onlara göre Karafillis bir Kıbrıslıtürk kızla evlendirilmişti. Hala daha Kuzey’de bir köyde Kıbrıslıtürk kimliğiyle yaşamaktaydı. Doğruyu muhakkak biliyorlardır. Ama yine de kayıplarının canlı olma öyküleri yalan da olsa daha fazla inandırıcıdır onlar için. Bazı kayıp yakınları 1974 yılında Türkiye’ye götürülen kayıplarının hala daha dağlarda gezdiğine ve de onları bazı turistlerin gördüğüne inanırlar. Oysa 1990’lı yılların başlarında Güney Kıbrıs’ı ziyaret eden Türkiyeli aydınlardan Profesör Yalçın Küçük de onlara gerçeği açıklamıştı: Kayıpların hiçbiri hayatta değildir. 

Nina’ya bir gül koymalıyım…

Ona Kıbrıslıtürk torunları gibi biz de “Nina Nine” derdik. Kıbrıslırum ihtiyar bir kadındı o. Tanıdığımda belki de yetmişli yaşlarının ortalarındaydı. İnce, uzun boylu, zayıf ama devamlı sigara içen bir kadındı. İki kızını da Kıbrıslıtürklerle evlendirmişti. O Kıbrıslırumdu ama kızlarından ve de torunlarından dolayı Kıbrıslı bir Türktü de… Veya ona manasız gelirdi bu ayrımcılıklar. Ona göre herkes Kıbrıslıydı Kıbrıs’ta yaşayan. Tatil zamanları birkaç günlüğüne Baf’ta yaşayan komşumuz olan kızına muhakkak gelirdi ta Mağusa Maraşı’ndan. Mağusa yakınlarındaki Sodira adlı bir köyde kalırdı. Maraş’ta da otellerde oda temizlerdi. Biriktirdiklerini de Kıbrıslıtürk torunları için harcardı. Kıbrıslırum kardeşleri ve de akrabaları da yaşardı kaldığı köyde. Ama o soluğu 1960’lı yılların sonlarında Kıbrıslıtürk torunlarını görmek için Baf’ın Türk Bölgesi’nde alırdı. Genellikle geriye dönerken bavullarını taşımaya KEM adlı Kıbrıslırum otobüs şirketi terminaline kadar biz  refakat ederdik torunlarıyla. Çok iyi hatırlarım. Bir gün terminale gittiğimizde hemen yakınımızda iki Yunanlı askerin oturduğunu görmüş ve oldukça öfkelenmişti.

-Pis kalamaralar! Bütün bu felaketleri başımıza getiren bunlar(Rumca söylemişti), demişti ama yüksek sesle söylediğinden onu duymuşlardı. Oldukça öfkelenip üzerine yürümüşlerdi. O gün korktuğumuzu hatırlıyorum. Sonra Nina’nın komşumuz olan kızı evini terk edip ta Londra’ya göçetmişti. Kocasının bir başka izdivacını içine sindirememişti. Daha sonra (1973 yılı) Nina hasta olup kızının yanına Londra’ya gitti. Ve orada öldü. Öldüğünde tabutunu Kıbrıs’a yolladılar. Mağusa yakınlarındaki Sodira Kasabası’na gömdüler Nina Nine’yi. 2004 yılından sonra barikatlar açılıp da Güney’e devamlı geçtiğimizden Sodira Köyü’nün yakınlarından sıkça geçmekteyim. İçimden bir ses “Git “ diyor bana. Nina Nine’nin köyü burası. Onun mezarına, ölen kızının ve de onun anısına birkaç gül koy. Torunlarından dolayı Kıbrıslıtürk, kardeşlerinden dolayı Kıbrıslırum olan bu gerçek Kıbrıslı kadının mezarını ziyaret et. “Git en güzel güllerden bir demet koy mezarına”

Kıbrıs’ta acılar çeken tüm insanlarımızın anıları önünde saygı ile eğiliyorum…

 


 

Tarihi “Spitfire” kahvehanesinin tamirine başlandı…

s2-126.jpg

Lefkoşa’da Yeşil Hat üzerinde, Baf Kapısı’nın yanında bulunan tarihi “Spitfire” kahvehanesinin daha fazla yıkılmasını önlemek maksadıyla, Lefkoşa Kıbrıslırum belediyesinin tamirat ve binaya destek için çalışma başlattığı bildirildi. CYPRUS MAIL gazetesinin yazdığına göre, belediye çalışanları, Lefkoşa’nın kültürel mirasının önemli bir parçası olan “Spitfire” binasının ayakta kalabilmesini sağlamak için çalışma yapıyorlar.

Lefkoşa’nın simge kahvehanelerinden olan Spitfire, 1974 sonrası konumu nedeniyle çürümeye terk edilmişti…

Spitfire kahvehanesi, Lefkoşa’nın Katolik bölgelerinden birisi konumundaydı. Yakınında Kutsal Haç Katolik Kilisesi, Baf Kapısı, Terra Santa Okulu’nun iki katlı binası vardı…

 

 

Bu yazı toplam 2970 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar