1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Kavala ve Demirtaş
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Kavala ve Demirtaş

A+A-

Bir tanıdık geçenlerde benle ilgili şöyle bir yorum ya da eleştiri yaptı:
“… Kardeşim, sen ve senin gibiler, Türkiye’deki yönetime resmen sürünüyorsunuz… Sana ne kardeşim Osman Kavala’dan! Sana ne kardeşim Selahattin Demirtaş’tan; teröristleri mi destekliyorsunuz?”

-*-*-

Bu eleştiri veya yorum yüzüme yapıldı…
Dürüstçe!
Arkadan troller tarafından havaya sıkma – karalama çabası değildi!

-*-*-

Yapan kişiye dedim ki; “aslında ben egoistin tekiyim, kendimi düşündüğüm için bu insanların uğradığı hak ihlallerinin giderilmesi gerektiğini, en azından tutuksuz yargılanmalarını savunuyorum”…
O da güldü bu cevaba, birlikte gülüştük.

-*-*-

Aynı kişi, “terörist oğlum bunlar” dedi…
“Ben öyle olmadıklarına inanıyorum” diye yanıtladım ve özetle aşağıda yazdıklarımı söyledim:

-*-*-

Kardeşim, kardeşlerim…
Osman Kavala’yı hiç tanımam…
Selahattin Demirtaş’ı bir kez yakından gördüm…
Hapse atılmadan önce üç günlüğüne Kıbrıs’a tatile gelmişti…
Annem çok hastaydı (gerçek anlamda) ve bu siyasetçinin de hastasıydı (mecaz anlamda)!
Tanıdıklarından rica ettim, “Lefkoşa’ya gelirse, iki dakika annemi ziyaret etsin” dedim.
Söylemişler; geldi, annemi ziyaret etti…
Bu bile siyasi hayatını ya da mücadelesini bilmeden kendisini hep sevmem ve hep de saymam için yeter ve artar…

-*-*-

Demirtaş, bunu ne reklam maksatlı ne de ötekiler gibi şov amaçlı yaptı…
Gönülden geldi, gönlüyle geldi ve anneme resmen hayat verdi…
Allah da O’na ne dilerse versin ve bir an önce hapisten çıkarsın…

-*-*-

Bu çok özel bir konu…

-*-*-

Gelelim Kavala ve Demirtaş’ın “ekonomik” değerlerine… 
Daha sonra da bendeki egoistlik ya da bencillik konusuna geleceğiz…

-*-*-

Bu iki şahsın yargılanması, yargılama süreci, tutuklanmaları, hala tutuklu olmaları, bir çeşit Nazi uygulamasıdır ve tüm Dünya bunun farkındadır…
Tutukluluklarının devamı hak ihlalidir…
İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının hilafına tutukluluklarının sürdürülmesi ise Türkiye açısından demokrasi ve adalet ayıbıdır.
Ve bu ya da benzer demokrasi ayıpları, TL’nin değer kaybetmesi sebepleri arasındadır…
İşin en basit özeti budur…
Kısaca tekrar edeyim; bu iki şahıs ve benzeri şahısların tutuklulukları insan hakkı ihlalidir ve Türk ekonomisine darbedir… 
Türkiye’nin içi işlerine müdahale olarak da algılanmamalıdır.

-*-*-

Ve gelelim egoistlik meselesine…
Bu iki kişi ya da benzer kişilere uygulanan Nazi baskı yöntemlerinin aynıları, şu anda KKTC’de de mevcuttur.
Üç veya dört arkadaşımızın Türkiye’ye sokulmaması, bazı isimlerin de “kesin sokulmazlar” iddiası; bu isimlerin kim ya da kimler olduğunun açıklanmaması, tam anlamıyla Nazi yöntemidir…

-*-*-

Vatana ihanet, Rumculuk gibi suçlamalar da “aynı taktikler” kapsamındadır…
Demokrasi ayıbıdır.
Adalet utancıdır.
İnsan hakları skandalıdır.

-*-*-

Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş, evet kesinlikle en adil şekilde yargılanmalı ve en iyi şekilde “insan hakları”na sahip olmalıdır.
Ve adil şekilde yargılanmamış olmaları, insan haklarının “kesinlikle uyacağız” diye imzacısı olduğunuz mahkeme kararlarına rağmen ihlal ediliyor olması; evet kesinlikle “bana ne” demememiz gereken bir durumdur…

-*-*-

Siyasi tavır ve düşüncelerinin ötesinde; bu iki insanın yanında durmak, bir insanlık görevidir…
Ben kendi çapımda bu görevi yaptığıma inanıyorum ve son derece huzurluyum…
Bunu yapıyor olmam, Türk hükümetine elbette karşı durmaktır… 
Ama Türkiye insanına, evrensel anlamda bağlılıktır aynı zamanda…
Böyle biline…

 


Rum diplomatların 
tavrı ve acı gerçek!

“Bu konu abartılmamalı” dedi bir arkadaş…
Elbette abartılmalı ve bu kendini beğenmişlerin yüzüne vurulmalı…
Pardon, hangi konu olduğunu yazmadım değil mi?
Doğru, yazmamışım…
Efendim, Güney Kıbrıs’ta beş büyükelçi ataması yapıldı…
Bunlardan dördü, kadrolu büyükelçiler yani dışişleri bünyesindeki diplomatlar arasından seçildi…
Biri ise dışarıdan atandı…
Bu konuda hükümete hak tanıyan yasa olmasına rağmen, diplomatlar ayaklandı. 
“Beş büyükelçilik de bize verilmeli” diyerek, önce iki saatlik uyarı grevi yaptı, bugün ise tam gün greve gidecekler…

-*-*-

Rum diplomatlara “kendini beğenmiş” diyen sadece ben değilim…
Hatta, bu ifadeyi “Cyprus Mail” gazetesinden çaldım…
Bu gazetedeki bir köşe yazısında, diplomatların yasaya rağmen bencil davranıp, tek büyükelçiliğin bile diplomasi dışından birine karşı çıktıklarından bahsedilirken, aynı yazıda, şu ifade de bence “abartmamız gereken” bir konudur…
İfade aynen şöyle:
“Sonra da dışişleri bakanlığı çalışanlarının çoğunun neden bir anlaşmanın kudurmuş muhalifleri olduğunu merak ediyoruz... Kıbrıslı Türklere bir miktar büyükelçilik verilecek ve bu da büyükelçiliklerin sayısını azaltacaktı…”

-*-*-

Neden bu konu önemlidir?
Çünkü, bu konu bize, iki tarafta da kişisel hak ve çıkarlarına dokunulduğu anda, bu kişi ya da kişilerin büyük bir kısmının olası bir anlaşmaya karşı çıkabileceğini kanıtlamaktadır…
Acı gerçek!

 


papa-002.jpg

Papa Francis'in iki günlük Kıbrıs ziyareti bugün saat 15.00’te (Perşembe) başlıyor… Larnaka’ya gelecek olan Katoliklerin ruhani liderini, Rum Meclis Başkanı karşılayacak. Koruma tedbirleri adına özel polis ve helikopter yanında 500 kişilik bir de polis ekibi görev yapacak… Bazı yollar kapanacak… Bazı yerlerde cep telefonları çalışmayacak. Papa Cumartesi Ada’dan ayrılacak… Bu arada biri GSP Stadyumu, öteki ise Baf Kapısı’ndaki kilisede olmak üzere iki ayine katılacak… Yorum mu? Benim yorumum şu; Covid 19 vakaları artacak… Bu arada Maronit kardeşlerim, kültürlerinin korunması için kendisinden yardım isteyecek; inşallah kültürleri korunur çünkü yakın bir gelecekte, Kıbrıslı Türkler de benzer bir başvuruda bulunabilir diye düşünmekteyim; inşallah yanılırım…

 

Bu yazı toplam 2012 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar