Kaya Menteşoğlu: Keşke bin Oretis olsa...
Kaya Menteşoğlu: Keşke bin Oretis olsa...
İçimizden çıkanlar/Ülviye Akın Uysal
(Kaya Menteşoğlu: University of California, Los Angeles’te bilgi işlem müdürü)
Kendimi tek kelime ile tanımlayacak olsam… ‘Baba’
Şu an yaptığım işi yapmasaydım… Doğa fotoğrafçılığı yapmak isterdim herhalde. Şu anda fotoğrafçılık hobilerim arasında ve tam zamanlı işte çalışmak daima bu hobimi ikinci plana atmama neden oldu.
Kayıtsız kalamadığım şey… Dünyanın bir ucunda yaşasam da Türkiye’de ve Kıbrıs’ta olan sosyo politik değişimlere kayıtsız kalamıyorum. Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün sürmesi beni derinden endişelendiriyor. Şimdiki çocukların bizim yaşadığımız Kıbrıs’ı bilmiyor olmaları ise bir başka üzüldüğüm nokta.
En büyük pişmanlığım… Büyük pişmanlıklar yaşayan bir insan değilimdir. Hatalarımı da başarılarım gibi görürüm, üzülürüm, özür dilerim ama pişmanlık duymam.
En büyük sevincim… Güzelyurt Kurtuluş Lisesi’nden mezun olduğum yaz Kervansaray’da halamın evinde yaz tatilimi geçirdiğimde rahmetli annemin arayıp Boğaziçi Üniversite’sini kazandığım haberini verdiğinde çok sevinmiştim. Oğlumla tanıştığım gün de bu günlerden biridir herhalde.
Hayatımın dönüm noktası… Los Angeles’e gelmemiz
Beni en çok etkileyen yazar… Yıllar önce klasik Rus yazarlarını okumayı çok severdim Dostoyevski, Tolstoy gibi. Ama sonradan Türk yazarlara kaydım, Yaşar Kemal gibi. Genç yaşımda okumaya başladığım ve her hikayesini onlarca kez okuduğum bir Aziz Nesin var mesela.. Hala okurken zevk aldığım diğer bir yazar ise Guareschi, onun Don Camillo tiplemesini hala gülerek okurum.
Başucumdaki kitap… Yatağımın yanında her zaman bulabileceğiniz yazar ise Clive Cussler. Yazarın bugüne kadar yayımladığı her kitabı okudum diyebilirim.
En keyif aldığım müzik…70’li yıllarındaki pop şarkılarını severin. Tabii bu şarkılara ilişmiş olan birçok güzel anı mı bunu sağlıyor ama genelde koşarken ve arabada yalnız olduğumda genelde bu şarkıları dilerim. Örneğin Nilüfer’i hala severek dinlerim. Hatta Nilüfer hanımla ilgili güzel bir de anım vardır. Yıllar önce kendisi Şişli’de Pilavcı Pasajında çocuk elbiseleri satan bir mağaza açmıştı. Sırf onla tanışmak için dükkanına gidip o aylık bursumla onlarca çocuk elbisesi almıştım. Yıllar sonra kendisine bu hikayeyi anlattığımda çok gülmüştü. Bu aralar oğlumun sevdiği müzikleri de dinliyorum tabii, Weezer, Black Keys gibi.
En son izlediğim film… ‘The Maze Runner’ filmini seyrettik ailece. Bir çocuk kitabı uyarlaması olan filmde görsel efektleri çok beğendim
Kendim için son aldığım şey… Genelde kendime aldığım şeyler sporla alakalı oluyor, en son eve spor bisikleti aldık. Belki böylece gym de geçirdiğimiz saatleri azaltabiliriz.
Dolabımdaki en gereksiz şey… Türkiye’den gelirken tam set “Türkçe Ana Britannica”yı yanımızda getirmiştik. Maalesef bu günlerde en gereksiz şeylerden biri olmuş durumda – çok acı da olsa.
Benim için alınabilecek en güzel hediye… Beni spor yapmaya teşvik edecek herhangi bir şey benim için ideal bir hediye olabilir.
Kendimle ilgili değiştirmek istediğim şey… Kendimle barışık bir insanım, kusurlarımla dalga geçmeyi severim. Bu nedenle fazla değiştirmek istemem kendimi.
En iyi yaptığım yemek… Fotoğrafçılıktan sonra sevdiğim şey yemek yapmak. Bizim evde Kıbrıs yemekleri yapma görevi bana ait. Amerika’da olduğumuz son 13 yılda şu yemekleri yapmayı başardım (ve iyi de yaptım): Mulihiya, hellimli ve zeytinli bidda, hummus, fava, şeftali kebabı, vasilobidda, patates kebabı, bayram pilavı, kolokaz yemeği, pilavuna, şamalli, zerde. Ve diğer övüncem ise yaseminlerimiz ve ful ağacımız.
Hayalimdeki dünya… Genelde dünya değil de Kıbrıs için hayaller kurarım. Otuz kusur yıldır adadan uzakta yaşasam da hep barış içinde bir adanın özlemini duydum. Ben küçük bir çocukken babam tatlıcı Nidai bana ırk, dil ve din değil de insan olmanın en önemli meziyet olduğunu öğretmişti. En iyi arkadaşlarından bazıları Rumca konuşuyordu, bazıları da Ermenice ama onun en iyi arkadaşlarıydı. Amerika’da da öyle değil mi? Binlerce değişik grup birlikte yaşıyorlar bir bayrağa bayrağım diyorlar ayni marşı söylüyorlar. Peki biz bunu Kıbrıs’ta neden gerçekleştiremedik?
Bu aralar çok takdir ettiğim ve facebook’dan izlediğim Rumca konuşan Kıbrıs’lı bir genç arkadaş var: İsmi Orestis Agisilaou. Kendisini yapmaya çalıştıklarından dolayı çok takdir ediyorum. Keşke bin Orestis olsa…
Onunla çok tanışmayı isterdim… En çok kimle tanışmak istiyorum diye düşündüm bir an, zor soru aslında belki dedem Atai Efendi ile tanışmak isterdim. Çok güçlü karakterli çok sağlam karakterli, çok saygın bir kişi olduğunu duydum hep, onun yanında oturup onun hikayelerini dinlemek isterdim.
Görmek istediğim yer… Her zaman Küdüs’ü görmeyi çok istemişimdir. Bu güne kadar dünyayı etkisi altında tutan üç büyük dinin çıkış noktası olduğu düşünülürse kesinlikle görmek istediğim bir şehir. Ama bir türlü uymadı.
Mutlaka yapmak istediğim… Eğer uydurabilirsem, emeklilikte de olsa gidip Küdüs’te birkaç ay yaşamak isterim.
Son olarak söylemek istediklerim… Kıbrıs’taki tüm aileme, dostlarıma Los Angeles’ten sevgiler gönderiyorum. Sevgili Ülviye’nin sayesinde sizlerle bu biçimde de olsa yeniden buluşmak çok güzel oldu. Adres Kıbrıs dergisine de bu imkanı sunduğu için teşekkürler...