1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. Kaybeden kazanandır
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

Kaybeden kazanandır

A+A-


Bir başkasının başarısına sevinemiyor pek çok kişi… İlk hissedilen kıskançlık oluyor çoğu zaman… Hele başarılı olanla aynı kulvarda koşuluyorsa… Bir miktar anlaşılır bir şey bu… Kendi hayat hikâyesine isyan edebilir çünkü insan… Ben de onun yerinde olabilirdim diye düşünebilir. Hele karşıdaki hava atıp küçümsüyor, başarının şımarıklığıyla ezip geçiyorsa… Tepkisiz kalmak pek mümkün değil…
Kendi haline duyduğu memnuniyetsizlikle genelde başkalarını suçlar insan. Neden böyle olmuştur? Hiç de adil değildir dünya… İçi burulur, kalbi ayaklanır. Sayısız isyan cümlesi düğümler boğazını… Yarışı önde bitirenler çoğu zaman “en iyiler” değildir çünkü… Başarı için ne yetenek, ne emek ama başka faktörler etkili olmuştur.  Başarı kirli bir şeydir çoğu durumda… Oyunu kuralına göre oynayanlar kazanmıştır. Makyavelist zaferlerle doludur hayat.
Birilerinin içi yanacaktır her durumda. Bir arada var olmak, yan yana durmaktan çok bir hiyerarşi piramididir çünkü dayatılan. Hayatın her alanında vardır bu piramit. Kimi insanların kafalarının içinde sabitlenmiştir. Seni gördükleri anda bir yere oturturlar. Onların değerler sistemine göre piramidin alt ya da üst basamaklarından birine yerleştirilirsin. Sürekli bir kıyasa tabii tutulursun.
Kimi insanlar pragmatist bir yaklaşımla hayatı var olanın taleplerine göre örgütlerler. Amaç piramidin üst taraflarında yer almaksa bunun için yapılması gereken neyse o yapılır. Giyim, kuşam, eda, yalan, gerekli zamanda gerekli yerde bulunmak, seni yukarıya çıkaracakların yanında durup yağ çekmek, rakiplerin değerini azaltmak için numaralar çevirmek ve bazı benzeri stratejik ve taktiksel davranışlarla girişimler söz konusudur.
Tırmanmak, biriktirmek, sahip olmak, dünyevi zevkler ve hazların doruklarına ulaşmak alanında bir gizli ya da açık yarışlar dizisidir bu…
Böyle bir sistemin içinde ne yapabilirsin peki?  Hem sisteme teslim olmamak hem de başkalarının seni küçümsemesine, ezip geçmesine izin vermemek mümkün müdür?
Sadece soruyorum bu soruyu; yanıtını bilmiyorum çünkü… Bu yarışmacı, adaletsiz ve zalim dünyanın halini seyretmek canımı acıttığı için yazıyorum bunları…
Bildiğim bir şey var ama… Aslolan hiçbir onay beklemeden en iyiyi yapmaya çalışmaktır. Etrafa bakmadan, kendi potansiyelini en iyi biçimde gerçekleştirmeye çalışmaktır. Bir işin sağlayacağı ün, para ya da statüyü değil de o işin kendisini önemsemektir.
Dünya için, başkaları için ne yaptın? Önemli olan budur… Önemli olan kendi vicdanında yaşayacağın huzurdur. Onay görmediğini, yaptıklarının yeterince takdir edilmediğini düşünmek acıtabilir kuşkusuz insanı… Kendini pazarlama sanatının doruklarına ulaşmış birileri senin hayatta gösterdiğin direncin, cesaretin ve yaratıcılığın onda birini bile göstermediği halde şampiyonluğunu ilan edebilir. Önemli olan şudur: Sen bütün bunları şampiyon olmak için mi yaptın? Bu sorunun cevabı evetse zaten yaptıklarının bir değeri yoktur.
Katlanamadığın kendinle ilgili kısmından çok hayatın ikiyüzlülüğü, adaletsizlik ve vefasızlık ise o zaman bir sorun yok. Bu dünyayı değiştirebilir misin? Sadece kendin için değil… Senin gibi haksızlığa uğrayan başkaları için de…
Kendi hakkını savunmak, kendini ezdirmemek diye bir şey vardır kuşkusuz ama bu bile ne yapsa bozabilir insanı… Oyunun kuralları hep başkaları tarafından konulmuştur çünkü… Savaşa giren savaşın bir parçası olur ve kirlenir her durumda…
Her gün, hayatın her alanında süren gizli açık yarışlar var… İçimize işlemiş bu… Başkalarındaki kendimiz, kendimizdekinden daha önemli sanki… Yarışta yalnız da değiliz. Tribünde bekleyen taraftarlarımız var. Onlar da mutlu olsun istiyoruz bir yandan. Bazen kendimizi ispat etmek istediğimiz, bizimle gurur duymalarını istediğimiz yakınlarımız da olabilir. Belki de bütün beklentimiz onlardan gelecek sevgi ve onaydır. Sadece tek bir kişinin sevgisi ve takdiri için kazanılmış pek çok başarılar vardır.
İnsanın her sabah uyandığında kendini bir yarış kulvarının ortasında bulması ve koşmak zorunda kalması ne kadar korkunç bir durum… Ben yarışmıyorum da diyemiyorsun. Koşanlar çarpıp duruyor sana… Yarışmadığın halde sana da bir derece veriliyor sonuçta…
Belki şöyle avutabilir insan kendini: Kirli bir yarışta kaybeden, kazanandır.
Kaybedenleri kutlarım.

Bu yazı toplam 3087 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar