Kaybolan yıllar
Hayat bir girdap gibi...
Ya da öyle hissediyoruz.
Göz açıp kapayıncaya kadar geçiveriyor zaman...
Daha dün değil miydi referandum için barış ateşleri yaktığımız, meydanları doldurduğumuz?
9 yıl geçmiş işte...
Koskoca 9 yıl!..
**
Kıbrıs’ta zaman hızlı akıyor.
Ya da bize öyle geliyor.
Dile kolay...
45 sene geçmiş üstünden, ilk ‘Kıbrıs müzakereleri’nin!..
Denktaş ile Klerides Beyrut’a gitmişler, orada görüşmüşler...
‘Kıbrıs sorununa kalıcı çözüm’ aramaya başlamışlar.
**
45 sene geçmiş ilk ‘toplumlar arası müzakereler’in üzerinden...
Benim yaşım kadar!
Ben kundaktayken başlayan bir süreç, nasıl olur da 45 yaşıma geldim de hala sonuçlanmıyor?
‘Dünya değişmedi’ desek, doğru olmaz.
1968’lerin dünyası yok bugün...
1970’lerin dünyası da yok.
80’lerin, 90’ların dünyası da..
Dünya değiştiğine göre, bizim mübarek ‘müzakereler’ neden erişemiyor menzil-i maksuda, aheste aheste de olsa?
**
Bugünlerde Kıbrıs’ta çözümle ilgili beklentiler yeniden canlanır gibi oldu.
Kimi siyasilere göre ‘çözümün vakti’ geldi!..
Akdeniz’deki hidrokarbon, konjonktürel yapıdaki yeni dengeler, Ortadoğu ve Akdeniz’deki yeni jeo-stratejik oluşumlar varmış, bu yüzden Kıbrıs’ta çözüm zorlanacakmış.
BM’de hafiften bir kıpırdanma da var, diplomatik girişimler yapıyor Downer...
Bunlar birer ‘dalalet’ gibi algılanıyor çözüme dair umutlanmak adına...
**
Peki ama dış faktörlere bakarak yapılan bu yorumların doğru olduğunu, çözüm için yabancı odakların hareketleneceğini varsayalım.
Peki ama adanın iki yakasında yaşayanlar Godot’yu beklemekten başka ne yapıyor?
Cevap: Hiç!..
Kuzeyde çözüm güçleri olası bir hareketlenmeye erken reaksiyon verebileceğini daha önce de gösterdi.
Ancak güneyde böyle bir durum hala yok gibi gözüküyor.
Eğer dünya ve bölge yeniden şekilleniyorsa ve biz bu adanın sahipleri olarak sürece dahil olmak için düşünsel ve eylemsel anlamda katkı koymak için hareketlenmiyorsak, durum iç açıcı değil demektir.
Geleceğimizi birilerinin tepsi içinde önümüze koymasını bekleyerek daha kaç yıl kaybedeceğiz?
Yazık, barışsız geçen yıllara, ömürlere...
Çok yazık!