“Kayıp” bir annenin izinde… 3
Mehmet Karadal’ın sevgili annesi Ayten İbrahim, Aralık 1963’te onu birkaç saatliğine bir tanıdığına bırakıp evden çıktı, bir daha geri dönemedi…
Mehmet Karadal’ın “kayıp” annesinin öyküsünü anlattığı röportajımızın devamı şöyle:
SORU: Bana da aynı şeyi söylediydi…
MEHMET KARADAL: Evet… Bir gün yine aradım… Dedi bana, “Bak… Senin anlattığın gibi öyle bir vaka geldi. Öldü” dedi bana, “ama Kimsesizler Mezarlığı’ndadır… Ama adı Ayten mizdi, değil miydi, ondan emin değilim pek” dedi bana. “Amma zannedersam Ayten’di ama emin değilim, yüzde yüz bir şey söyleyemem… Ama” dedi, “bir gün gel” dedi, “gel bana” dedi, “bodrumdadır, biz getirdik defterleri bu yannı” dedi. “Bodrumdadır o defterler” dedi.
74’ten sonra geçtiklerinde bu yannı, defterleri getirmişler…
“Bodrumdadır defterler” dedi bana, “gel bir gün bakalım…”
Öyle kaldı…
Daha sonra aradığımda işte rahatsız olduğu, hiçbir şeyi hatırlamadığı, rahatsızlığından dolayı unutkanlık olduğunu öğrendim – ve kızıyla temasa geçtim. Kızı dedi, “Doğrudur,” dedi, “annem böyle böyle” dedi, “yani annem hatırlayamaz” dedi. “Gelsen de sana yardımcı olamaz…”
Ve ben o defteri istediğimi söyleyemedim çünkü baktım gördüm ki karşı taraf pek öyle samimiyet içinde konuşmaz… O yüzden ben de ileriye gitmedim ve öyle artık dedim, buraya kadar…
SORU: Dr. Ayten Berkalp’ı da aradıydık ama Ayten Berkalp 63’te Leymosun’da değildi. 74’te ordaydı…
MEHMET KARADAL: Evet…
SORU: Yani tek çözebilecek aslında Cemaliye Hocaoğlu’ydu…
MEHMET KARADAL: Evet…
SORU: Oradan da bir sonuç alamadık.
MEHMET KARADAL: Evet… Ve anlattığımda aklı başında kişiler bana dedi ki “Nasıl yahu? Bu defterler onun yanında olamaz! Çünkü bunlar Kızılhaç’la geldiler. O defterleri, buraya, hastaneye teslim etmeleri lazımdı” dediler. “Nasıl bu defterler onun bodrumunda olur?”
Tabii ben orada tereddütte kaldım.
Ve bana dediler, “İstersan sen Sağlık Bakanlığı’na git… Bir yazı yaz ve git… Bu dönemin defterlerini sana neredeysa arşivden bulsunlar…”
Samimi konuşmak gerekirsa, onu da ilgilenmedim. Çünkü bilin bizim burada ne ki arşivlenmiş tam durur?
Hiçbir şeyimiz doğru dürüst arşiv halinde değildir.
Ve gitmedim.
SORU: Sen bana az önce, röportaja başlamadan önce, “Gerçek şehit çocuğuyum ben” dediydin…
MEHMET KARADAL: Evet…
SORU: Ama hiç kimse bunu hiçbir şekilde tescil etmedi!
MEHMET KARADAL: Evet! Kayıt orada olmadığı için ben mağdurum…
Çünkü gerçek hak edenlerden bir tanesiyim.
SORU: Peki babanla ilgili herhangi bir bilgi bulabildin mi?
MEHMET KARADAL: Vallahi babamla ilgili kimisi “Londra’dadır” dedi, kimisi öyle dedi, kimisi böyle dedi…
Babamla ilgili bir şey araştırmak da istemem. Çünkü ben hayattaysam ve o da hayattaysa, onun araştırıp bulması lazımdı yani… Değil mi?
Ben, beni besleyen babamdan – Allah rahmet eylesin – çok memnun olduğum için ikinci bir baba ortaya çıkarmak istemem…
SORU: Seni besleyen babanın adı neydi?
MEHMET KARADAL: Tahsin… Elyeli’ydi… Soyadı Karadal… Zaten onun soyadını taşırım.
SORU: Yani Elyeli’ydiler ama Lefkoşa’da otururlardı…
MEHMET KARADAL: Evet… Babam, küçük yaşta yani ortaokul dönemlerinde Lefkoşa’ya geldi. Mesut’un yanında çalıştı… Bakkal Mesut’un yanında çalıştı. Zaten babam Elyeli, esas annem Lefkeli… Oradan bilirlerdi birbirlerini ve babama dedi, “Alın bakın birkaç saatliğine çocuğuma…”
Ama ben o şeyi hiç bir araya getirmedim. Annem babamı nereden bilirdi da verdi beni “bakın” diye?
Neden sonra çözdüm… Elyeli, Lefkeli… Birbirlerini bilirlerdi…
SORU: Tam film olur senin hayatın…
MEHMET KARADAL: Evet… Düşündüm hikayemi yazayım ama gene da dedim hade boşver…
SORU: Şimdi mesela Leymosunlular bir tane dernek ya da vakıf oluşturdu ve gittiler, hastane avlusundaki mezarları yaptırdılar. Bu vakıf oluşturulmadan önce Dr. Ayten Berkalp’la birlikte ilk biz gittiydik buraya ve ondaki listeden mezarlara baktıydık, “kayıplar”la ilgili bir araştırmamız çerçevesinde… 1974’te o mezarlığa gömülenlerin listesi vardı Dr. Ayten Berkalp’ta ve bu listeyi ilk biz yayımladıydık YENİDÜZEN’de… Oraya gittiğimizde o mezarlığa Araplar gömü yapmaya başladıydı, Kayıplar Komitesi yetkilisi Kallis bu araştırmamızda bunu görünce, hemen Leymosun Belediye Başkanı’na yazı yazdıydı ve bu gömülerin durdurulmasını, bu Kıbrıslıtürk mezarlığının korunmasını istediydi. Leymosun Belediyesi de olumlu yanıt verdiydi. Bu vakıf oluşturulurken bizden bu listeyi istedilerdi, verdiydik kendilerine… Ayten Berkalp tekrar gidip onlara gösterdiydi bu mezarlığı… Ve son o mezarları yaptırdılar…
Belki bu vakıf anneniz Ayten İbrahim konusunda yardımcı olabilir… Belki onlardan öğrenebiliriz, Leymosun’daki “Kimsesizler Mezarlığı” neredeydi… Ben Leymosunlular’ın FACEBOOK gruplarına da yazdım ama bir sonuç alamadıydım…
MEHMET KARADAL: Tek kaldığım nokta orası… Hade o yannı gittin, kime gidecen? Bilmediğim için… Bana dediler ki “Oradaki şimdiki belediyeye git, belki onların elinde bir kayıt var…”
Ama tabii ki hem zaman ister, hem da yanında da birileri ister teması kuracak… Böyle kaldı…
Ama dediğim gibi tek gerçek olan o defter… O defterin içinde ne şekilde geldiği, nasıl yaralar içinde geldiği, o defterde tutulur. Ve o defterde yazar…
SORU: O defter de Cemaliye Hanım’ın bodrumunda…
MEHMET KARADAL: Evet, siz de öyle bilirsiniz, ben de öyle bilirim… Ama mantıklı da düşünürüm ben, nereden o defter o bodrumda? Ve niye burada, devletin elinde değil?
SORU: Veya belki kopyasıdır kendinde… Belki vermiştir yetkililere…
MEHMET KARADAL: Onu da Sağlık Bakanlığı’nın araştırması gerekir. O yandan gelen defter nerededir? Muhakkak ki Sağlık Bakanlığı’nın elinde bir veri vardır. Bir tutanak vardır. Yani bilemem… Keşke Sağlık Bakanlığı bize o imkanı tanısa da o deftere bir baksak! Kendileri gözetiminde o deftere bir baksak, nedir… İşin aslını o zaman öğrenmiş oluruk…
SORU: Çok teşekkürler… Çok sağolasın…
MEHMET KARADAL: Ben teşekkür ederim…
SORU: Yayınlaylım bakalım ne çıkacak… Belki tanıdık birileri çıkar, belki yardım edebilecek birileri çıkar… İki tarafta da yayınlaylım ki bilen ortaya çıkabilir belki…
MEHMET KARADAL: Evet…
SORU: Başka son söylemek istediğin bir şey var mı?
MEHMET KARADAL: Vallahi ortaya çıkarsa çok memnun olurum. Çünkü en azından ne şekilde öldüğünü, nasıl öldüğünü, en azından mezarını bilmiş olun… Değil mi? Çünkü şimdi gömülüdür ama nerede?
Belki ortaya çıkar, belki bilen birisi çıkar…
Veya o dönemde hastanede çalışan herhangi bir hemşire – hayattaysa – ve öyle bir şey hatırlarsa, telefon numaralarımızı da biz yazalım ve bizi arasınlar… Belki bizlere ulaşırlar…
Ve gerçek bilgileri onlardan da alırız…
Benim telefon numaram 0542 856 0963. Mehmet Karadal…
Yıllık iznimin son bölümünü kullanacağım için sayfalarımıza kısa süre ara veriyoruz. 2017'de yeni yazılarımızla yine buradayız.