1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Kayıp Fetine ve kayıp halam Emine…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Kayıp Fetine ve kayıp halam Emine…”

A+A-

Ulus Irkad
Geçen hafta, geçen sene açılan Derinya Kapısıyla geçilen aynı ismi taşıyan Derinya Köyü’nde, iki toplumlu bir etkinlik düzenlendi ve Kıbrıslırum veya Kıbrıslıtürk olsun her iki halkı da birleştiren ve üzüntüde, sevinçte de birlik olabileceklerini ıspatlayan bir film gösterimi oldu. Film aslında Kıbrıslıtürk bir kızın, 1935 yılında, Araplara satılmasını ama buna karşı önceleri direnmesini, daha sonra da ailesinin ve çevresinin baskılarından dolayı, kaderine boyun eğerek Filistin’e gidişini anlatıyordu.

Film sonrasında kendisiyle tanıştığım ve filimde aktif rol alan Pembe Menteş adlı kadın arkadaşımız, bir uluslararası kuruluşta da çalışmasının verdiği avantajla, 1935 yılında  Araplara satılan, buna direnen, hatta evden de kaçan, daha sonra da yapılan baskılarla satıldığı Filistin’de, kendisinden hiç haber alamadığı halasının izini sürmeye başlar. Önce yakınlarını ve çevresini soruşturmaya başlayan Pembe Menteş, daha sonra da ona verilen bilgileri toparlar, anne ve yakınlarından da gerekli detayları alarak Limasol’da Nüfus Dairesi’nde gereken araştırmaları yaparak, bu defa da gene başka sivil örgütler ve tanıdığı İsrailli veya Filistinli arkadaşlarının yardımlarıyla, halasının izini bulur. Filistin’e giderek şu anda ölü olan halasının çocuklarıyla tanışır. Ne yazık ki daha önce ölen halasıyla karşılaşamaz. Daha sonra halasının çocuklarından biri ailesini de yanına alarak Kıbrıs’a gelir ve Pembe arkadaşımız onu annesinin Aleftora’daki evine götürür. Orada duygulanan akrabaları bayağı ağlarlar.

sevgul-2.jpg

Bu filmi izlerken benim de benzer bir öyküm hemen aklıma gelir. İki dedem de Kaleburnulu’ydu ve dedelerimden biri 1910’da diğeri de 1915 yılında doğmuşlardı. Onlardan sonra da iki kızkardeşleri doğar. Kızkardeşlerinden birinin adı Ayşe diğeri ise Emine’dir. Babaları hocadır. Aile çok fakirdir. Anneleri bir bostan ekimi sırasıda Topçuköy’de, bir yılan sokmasından çok genç yaşta ölür. Babaları iki kız ve iki erkek çocuğa bakamaz. Emine’yi daha çok küçük yaşta 1920’lerin içinde Araplara satar. Ayşe ise, daha sonra veremden ölür. Dedelerim hayatları boyunca artık göremeyecekleri kızkardeşlerini hep özlemle beklerler ama fakirlik ve bir de Filistin’deki çatışma dolayısıyla kızkardeşlerini bir türlü bulamazlar. Dedelerim adeta kızkardeşlerinin özlemi ile yanıp tutuşurlar ama serde parasızlık, uzaklık vardır ve Araplara gidip kızkardeşlerini arayamazlar. Zaten bu arada, 1948 yılında, Filistin de İsrail tarafından işgal edilir.

Babamın kızkardeşi küçük halam ise İstanbul’da okurken, yine bir Arap ülkesi olan Ürdün’ün Amman şehrine gelin gider ama pek tabi ki Emine Halamın şartlarında değildir. Eczacıdır, beyi de Ürdün’ün sayılı işadamlarındandır. Eniştemizin de yardımlarıyla Fatma Halam, babasının kızkardeşi yani Emine Halamı aramaya koyulur ve Amman’da onun bir kızınınm yaşadığını ortaya çıkarır. Yeğenini bulur ve halasına da erişir. Halamız Gazze’de yaşamaktadır. 12 oğlu bir de kızı vardır. Halamız, 1968 yılında, Amman’a evlenen küçük halam Fatma tarafından arandığının bilgisini alır ama Ürdün’e gelişi ancak 1977 yılında olur. En büyük abisi Hamza Erdoğan, yani annemin babası, artık bitkin ve hasta bir insan olduğu için, babamın babası Mustafa Irkad bu randevuya gider ve kızkardeşini belki de 60 yıl sonra bulur. Zaten bu buluşmadan sonra dedem Hamza Erdoğan, 3 yıl sonra ölecek, diğer dedem de onunla buluştuktan sonra hayata gözlerini kapayacaktır. Halamız Emine de kardeşi Mustafa dedemle 1977 yılında buluştuktan kısa bir müddet sonra, Gazze’de hayata gözlerini kapayacaktır.

sevgul-1-001.jpg

Bu filmi izlerken her iki dedemin de devamlı kızkardeşlerini özlemle anışları ve ağlamaları geldi aklıma. Filmi izlerken bile devamlı ağlamaktaydım. İnsan benzer bir acıyı paylaştığı zaman daha fazla etkileniyormuş demek ki. Bir de her iki Kaleburnulu dedemin beni daha iki-üç yaşlarımdan itibaren karşılarına alıp bu öykülerini ve köydeki akrabalarını en detaylı bir şekilde anlatmalarından ötürü, bu iki dedemin anlattıklarının devamlı olarak etkisi altında kaldım. Hayatıma bir şekilde onlar da yön verdi. Onların aktüel, tarihi ve biyografileri konusunda anlattıkları beni devamlı olarak etkilemiştir ve beynimde tüm anlattıkları da yer etmiştir.

1900’lü yılların başlarında Araplara satılan kızların öyküsü filmin sonunda tartışılırken, zamanında Araplarda da başlık parasının çok olmasından ötürü Kıbrıslı kızların daha ucuz olmalarından ötürü satılmaları, ekonomik durumun Kıbrıs’ta bayağı kötü olması ve de gene bazı Arapların Kıbrıs’tan kız alarak onları genelevlere satmaları gerçeği de maalesef vardı. Bu arada oralara giden kızların bayağı laik bir ülkeden Araplara gitmeleri ve mevcut kültür farkı da oralara giden Kıbrıslıtürk kızlarının en büyük zorlukları oldu ve o zamanlarda kadının Kıbrıs’ta adının bile olmadığı Derinya Kültür Salonu’nda tartışıldı.

Bu filme tüm katkılarını koyan iki hanımefendi kadın arkadaşımıza ve Kıbrıslırum arkadaşlara gönülden teşekkürlerimi iletiyorum.
(ULUS IRKAD – 5.3.2019)

Bu yazı toplam 2570 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar