Kayıp Şahıslar Komitesi, Hakikat Komisyonu'na dönüşebilir mi?
Fezile OSUM
Son dönemde Kıbrıslı Rum lider Hristodulidis, Kıbrıs'ta bir hakikat komisyonu kurulmasını da kapsayan 8 maddelik bir öneri paketi hazırlayarak Kıbrıslı Türk lider Ersin Tatar’a sundu.
Bu, bir süredir adanın güneyinde bazı hukukçu ve aktivistlerin dillendirdiği bir talepti. Yapılan önerilerde, son yıllarda giderek daha az kayıp kişiyi tespit edebilen Kayıp Şahıslar Komitesi (KŞK)'nın görev tanımının dönüştürülerek, bir hakikat komisyonuna dönüşmesini talep ediliyordu. Ancak mevcut siyasi konjonktürde, Kıbrıslı Türk tarafının izlediği siyaset nedeniyle bu önerinin hayata geçirilmesini bırakın, tartışılması bile oldukça zor görünüyor. Zira Tatar yaptığı geri dönüşte, bu önerinin kayıplar meselesini siyasileştirme çabası olduğunu ifade etti.
Öncelikle şunu söylemeliyim, hakikat komisyonlarının kurulması ve düzgün işletilmesi için samimi bir irade ve vizyon gerekir. Hakikat komisyonları, çatışma veya diktatörlük dönemleri yaşamış toplumlar için bir hesaplaşma ve iyileşme mekanizmasıdır. Temel amaçları geçmişte yaşanan insan hakları ihlallerini ortaya çıkararak, yaşananlara dair ortak bir hafıza oluşturmaktır. Geçmişte yaşanan acıların tekrar etmeyeceğine dair güçlü bir inanç ve kararlılık olmazsa olmazdır. Kıbrıs bağlamında bu, geçmişte yaşananlara ilişkin tarafsız ve doğru bilgiye dayalı bir tarih anlatısını gerektirir. Hakikatin ortaya çıkmasının en önemli faydalarından biri, yaşananları gelecek nesillere bütüncül bir şekilde aktarmak, etkilerini gözler önüne sermek ve benzer trajedilerin tekrarlanmaması için dersler çıkarmaktır.
Dünya genelinde birçok hakikat komisyonu baskıcı yönetimler, askeri darbeler veya iç savaşların yarattığı hak ihlallerine odaklandı. Hakikat komisyonlarının en önemli dayanaklarından biri barış anlaşmaları olduğu için, Kıbrıs'ta barış çalışmaları alanında çalışan birçok Kıbrıslı Türkle hakikat komisyonu kurulmasına dair yaptığım sohbetlerde bir çekimserlik söz konusuydu. Böyle bir yapının ne kadar hassas ilerletilmesi gerektiği göz önünde bulundurulduğundan, bunu şimdilik sakıncalı bulanları elbette anlıyorum. Fakat Kıbrıs sorununun kendine özel durumu, 50 yıldır bitmek bilmeyen bir donmuş bir çatışma ortamında yaşamamız ve hakikati ortaya çıkarabilecek mağdur, tanık ve faillerin geçen süreyle birlikle aramızdan ayrılmaları geri dönüşü olmayan zararlara yol açmak üzere. Eğer bu konuyu ele almazsak, ileride hakikate ulaşmamız zaten imkansız hale gelecek. Oysa ki hakikat, barış ne zaman gelecek olursa olsun, gerçekleştiği gün ona eşlik etmesi gereken bir değerdir. Ancak bu şekilde, benzer acıların gelecekte yaşanması engelleyebilir, gelecek nesillere bu acıları doğru ve tarafsız şekilde aktarabilirz.
Kıbrıs'ta savaş suçları nedeniyle kimse yargılanmadı, ancak taraflar arasında resmi bir af anlaşması da yapılmadı. Yakınlarını kaybeden Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs Cumhuriyeti'ne yaptığı bazı başvurular, döneme dair yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle sonuçsuz kaldı. Adadaki bu muğlak durum, savaş suçlarının tanığı veya faili olmuş bazı kesimleri her iki tarafta da rahatsız etti, korkularından dolayı diğer tarafa geçmekten uzak duran insanlar oldu. Bu muğlaklık hakikatin ortaya çıkmasını engellemeye devam etti, zira çatışma dönemine dair birçok önemli bilgiye sahip insan, başlarına bir şey gelme endişesiyle bu bilgileri paylaşmaktan kaçındı. Aradan geçen yarım asırlık süre nedeniyle ceza yargılamalarının gerçekleşmesinin çok zor olduğu bir gerçek. Bu nedenle Kıbrıs için cezai usullere dayanmayan, tarafların belirlediği koşullar çerçevesinde ve kişisel gizliliğe özel önem veren bir hakikat komisyonu uygun bir yol olabilir.
Güney'deki Truth Now (Hakikat Şimdi) isimli örgüt, işte tam da bundan bundan yola çıkarak KŞK'nın bir hakikat komisyonuna evrilmesi gerektiğini savunuyor. Bu önerinin amacını ise şu şekilde açıklıyor: 'Kıbrıs'ta ve yurtdışında cezai, hukuki ve idari davalarda, ölüm koşullarının yakınlarına açıklanabilmesi için gerçeğin ortaya çıkarılması karşılığında hukuki dokunulmazlık yaratmak.' Böylece, bireylerin yargılanma korkusu olmadan bildiklerini özgürce anlatmaları hedefleniyor. Örgütün kurucularından insan hakları avukatı Achilleas Demetriades, hakikatin bir tehdit değil, geleceğe sağlam adımlarla ilerlemek için bir fırsat olduğunu vurguluyor.
Son dönemde Hristodulidis'in hakikat komisyonu önerisi getirmesi, Truth Now'ın süregelen savunuculuk faaliyetlerinin etkili olduğunu gösteriyor. Elbette şu aşamada henüz Hristodulidis'in önerisinin detaylarını bilmiyoruz. Fakat KŞK'nın faaliyet alanının giderek daralması, Truth Now'ın dönüşüm önerisini daha gerçekçi kılıyor. Şu aşamada siyasi koşullar nedeniyle bunun gerçekleşmesi zor olsa da, çözümü destekleyen siyasi liderler bu öneriyi görmezden gelmemeli, en azından şu aşamada kendi çalışmalarında meseleyi incelemekten ve buna dair siyaset üretmekten kaçınmamalıdırlar.