Kayıp telefon!
Ersin Tatar’ın korumalarından bir polis çavuşumuz da sahte ya da usulsüz diploma meselesinden tutuklananlar arasında…
Dün iki yakınını da tutukladılar…
Ve dünkü yazımızda, bu polis çavuşumuzun telefonunun kayıp olduğunu yazmıştık…
-*-*-
Yenidüzen gazetesi, “telefon sarayda mı?” diye sormuştu bir önceki gün…
Ben de “şüpheci” bir yaklaşımla başka şeyler de ortaya çıkmasın diye özellikle gizlenmiş olabileceği atmosferine girmiştim.
-*-*-
Yazımı okuyan bir “bilen” aradı ve aynen şunları söyledi…
-*-*-
“Polis, şüpheli ya da aranan bir telefon olduğunda, o telefona sinyal gönderip, asla kullanılmamasını ve derhal yerinin saptanmasını sağlayabilecek teknolojiye sahiptir…”
-*-*-
Dedim, “FBI mübarekler!”…
Adam yani bilen kardeş dedi ki; “… polis o telefona sinyal gönderir ve telefonu hizmet dışı bırakabilir; bir tek de kendileri açabilir…”
-*-*-
Tanıdık bir polis bulup soramaz mıydım?
Buldum!
Dedim polisimizin böyle böyle bir teknik kabiliyeti varmış doğru mu?
Dedi ki, “vardır!”…
Yazı bu kadar!
-*-*-
Gerçekten meraktan çatlayacağım…
Acaba bu telefonda, toplumun hiç görmemesi, bilmemesi gereken bazı görüşmeler, yazışmalar ya da görüntüler olabilir mi?
Merak işte!
-*-*-
Polise düşen görev mi?
Benim gibi dedikoduculara, dedikodu yayma fırsatı vermemek için derhal telefonu bulup, içinden hiçbir şeyin silinmediğinden de emin olup, gereken açıklamayı yapmasıdır!
Ada 74 gemisi olayının
perde gerisi çok pis!
Dün şunları yazmıştım:
“… Denizcilik Şirketi’ne geçen sene törenle bir gemi satın aldılar…
Tabii ki halkın vergileriyle…
Gemi, bir ro ro gemisi…
Yolcu ve araç taşıyor…
Türkiye’den KKTC’ye, KKTC’den Türkiye’ye…
Bu gemiye Ada 74 adı verilmişti…
Ersin Tatar, Büyükelçi falan törende gurdella kesip, ilk seferine çıkmıştı…
Ne mi oldu?
KKTC Denizcilik Şirketi, bu gemiyi de işletemedi…
Gemi üç haftadır Mağusa Limanı’nda bağlı duruyor…
Geminin her yere hatta dedikoduculara göre limandaki martılara bile borcu var…
Yani denizcilik anlamında batmadı ama ekonomik anlamda battı!”
-*-*-
Bu yazı yayınlandıktan sonra, resmi her hangi bir açıklama gelmedi…
Ama konuyu çok iyi bilen birinden bilgi aldım…
-*-*-
Bize, şaşaalı törenlerle, “işte KKTC’nin gemisi” diye “sokulan” doğru dürüst angelası yani çapa demiri bile olmayan bu eski gemi, meğer bizim değilmiş!
-*-*-
Evet, bu gemi yani Ada 74, Kıbrıs Türk Denizcilik Şirketi’ne ait değil…
Mersin’de bir acenteye aittir…
Kıbrıs Türk Denizcilik Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı olan kişi, aynı zamanda TC Özelleştirme Daire Başkanı’dır…
-*-*-
Bu kardeşimizin aracılığıyla Mersin’deki özel acenteye 3,5 milyon dolar civarında bir kredi verildi…
Bu kredi daha sonra “nasıl olduysa” KKTC’deki Kıbrıs Türk Denizcilik Şirketi tarafından üstlenildi…
Yani işin içinde çok ciddi ali cengiz ve katakulli çevirmeleri vardır…
-*-*-
Gemi, özel bir şirketindir…
Ama borç bizimdir…
Gemi doğru dürüst de çalıştırılamadı…
Borç da bize kaldı…
-*-*-
Bu durumda Kıbrıslı ne der?
“Nafgali ziligurtti!”
Türkiyeli kardeşlerimiz ne der?
“Boğazınızda dursun efendim!”…
Yazıklar olsun!
Yuh!
Murat Kurum’un amigosu Ersin Tatar!
Eşit egemen ve de bağımsız bir devlet!
Yapma be!
Bu devletin tam kadro üst kademesi İstanbul’da!
Ak Parti’nin belediye başkan adayının propaganda gecesine katılıyorlar.
-*-*-
Gecenin adı da İstanbul’da KKTC bilmem neyisi!
Kılıf hazır!
-*-*-
Egemen eşit devletin cumhurbaşkanı, İstanbul Belediye seçimleri amigosu mu?
Bu nasıl bir egemenlik?
Bu nasıl bir eşit devlet?
-*-*-
Sormayalım mı?
Ersin Tatar, Murat Kurum’un seçim amigosu mu?
-*-*-
Sahi, “sormak” meselesinden yola çıkacak olursak, bu “eğlencenin” masraflarını kim ödedi?
Ayıptır söylemesi ama, “… Bu da mı bize kaktırıldı?”
-*-*-
Haaa bu arada ekleyelim, diploma usulsüzlükleri meselesinde YÖK devreye giriyormuş!
Allah Allah devrede değil miydi?
-*-*-
Peki YÖDAK ne yapacak?
Egemen eşit devlet nerede?
Eşit ve egemen diyerek övündüğünüz sözde devletinizi yerin dibine sokuyorsunuz, bilmem farkında mısınız?
Son bir soru; “Sizi muhatap almak istemeyen Rum yöneticiler haksız mı?”
Güzelyurt’taki üniversitede okuyanlar,
mezunlar ve aileleri ne düşünüyor?
Yaklaşık 8 sene önce kızım, yedi sene önce de oğlum İngiltere’ye üniversite eğitimi almaya gittiler…
İkisi de üniversitelerini bitirdi…
Kızım Londra’daki üniversitesinde master eğitimini de tamamladı.
Oğlum burada master kaydı yaptırdı.
Okullarını çok sevdiler, hala seviyorlar…
-*-*-
Mesele, çocuklarımın eğitim durumları ile ilgili bilgi vermek değil…
Mesele, bu çocuklar üzerinden giderek, şu anda KKTC’de özellikle Güzelyurt’taki malum üniversiteden mezun olan ya da orada okuyan öğrencilerin velileri yerine kendimi koymak!
Siz de koyun!
-*-*-
Hayatımda hiç param – mülküm olmadı…
Kızım gideceğinde bir bankamızdan borçlandım…
İngiliz vatandaşları olarak, okul harcı falan konusunda kolaylıkları söz konusuydu ama mutlaka para göndermeniz gerekecekti…
-*-*-
Oğlum gideceğinde bir kez daha borçlandım…
Ve bu borçlarımı yaklaşık 3 – 4 ay önce bitirebildim…
-*-*-
Şimdi biri bana dese ki; “çocuklarınızın okuduğu üniversitelerden aldıkları diplomalar sahtedir ya da usulsüzdür”…
Ne yaparım?
Ne yaparsınız?
Ne yapacaklar?
-*-*-
Güzelyurt’taki üniversitede öğrenim gören çocuklar ne düşünüyor?
Aileleri perişan mı?
Çocuklar arasında çalışıp okuyanlar da olabilir, devlet bursu alıp okuyanlar da, ailelerin desteği ile okuyanlar da!
Günah değil mi bu çocuklara?
Günah değil mi devletlerine?
Günah değil mi aileerine, annelerine, babalarına?
-*-*-
Bu üniversite skandalları yıllardır vardır…
Yıllardır, birileri, “üniversite” adı altında servet kazanmaktadır…
Ve ne ilginçtir, bu servet kazananların hepsi milliyetçidir…
Ülkeyi en çok seven hep onlar!
Hatta Güzelyurt’taki malum üniversitenin sahibi, Türkiye’deki en milliyetçi partinin milletvekilidir!
-*-*-
Efendim, “adamın bu olanlardan hiç haberi yoktu, geldi, ülkemize yatırım yaptı, biz O’nu yedik bitirdik”mi diyeceksiniz?
Sakın demeyin!