1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Kayıp” yakını Andreas Kiprianu, CYTA’da birlikte çalıştığı arkadaşı Enver’i unutmamış...
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Kayıp” yakını Andreas Kiprianu, CYTA’da birlikte çalıştığı arkadaşı Enver’i unutmamış...

A+A-

3 Şubat 1964’te kırmızı bisikletiyle “kayıp” edilen Kipros Kiprianu’nun abisi Andreas Kiprianu, yıllardır kardeşinin akibeti hakkında bir haber bekliyor...

2016 yılında yani bundan tam sekiz sene evvel bu sayfalarda öyküsüne yer vermiş olduğumuz Andreas Kiprianu’nun babası Kostas Kiprianu da sahte bir ihbar üzerine “kayıp” oğlu Kipros’un akibeti hakkında bilgi almak üzere bisikletiyle alel acele bir buluşmaya giderken bir kamyon çarpması sonucu vefat etmiş...

 

“CYTA’DAN ENVER...”

“Kayıp” yakını Andreas Kiprianu, CYTA’da uzun yıllar birlikte çalıştığı Kıbrıslıtürk arkadaşlarından söz etmişti bana yıllar önceki röportajımızda... Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşının öyküsünü daha paylaştı sosyal medya sayfasında... Bu konuda şöyle yazdı:

“Geçmişten bir öykü daha... CYTA’daki ofisimiz Lefke’ye giderek buradaki çağrı merkezinde çalışma yapmamız gerektiğini bildirmişti bana, çağrı merkezi o günlerde Lefke polis karakolundaydı, bazı şeylerin tamir edilmesi gerekmekteydi. Benimle birlikte CYTA’da çalışmakta olan Enver adlı bir Kıbrıslıtürk de gelecekti, biz ona genellikle “Enveraki” diyorduk. Malzemelerimizi aldık, giysilerimizi bavula koyduk, bunlara ihtiyacımız olacaktı çünkü bir hafta kalmamız bekleniyordu Lefke’de. Şirketin bize verdiği Mini arabayla yola koyulduk ve Lefke’ye vardık. Çok şükür tam da polis karakolunun yanında bir Kıbrıslıtürk’ün sahibi olduğu bir otel vardı ve bizi büyük bir sevinçle karşıladı otel sahibi... Otele yerleştikten sonra enveraki bir müzik aleti çıkardı ve bunu çalmaya başladı, “Hade gidelim” şarkısını birlikte söyledik... Çağrı merkezindeki tadilatları bitirinceye kadar gecelerimiz çok güzel geçmekteydi, sonra da geri döndük.

Enverakis’le çok iyi arkadaş olmuştuk, bir gün beni evine, ailesiyle tanışmaya davet etmişti...

Zaman geçmiş ve 1963 olayları başlamıştı... Enveraki’nin babası da CYTA’da çalışıyordu, Elektra House denilen binada gece bekçisi olarak görev yapmaktaydı. Bir gece işten çıktığında binayı izleyen askerler tarafından vuruldu... Bu arada Enverakis adadan ayrılarak İngiltere’ye gitti, sonra ne oldu ona, bilmiyorum. Eğer hayattaysa ona en iyi dileklerimi yolluyorum, uğradığı kötülüğü atlatmış olmasını diliyorum... Arkadaşlar asla unutulmaz...”

CYTA’da çalışan Enver Bey hakkında bilgisi olan okurlarımızı beni 0542 853 8436 numaralı telefondan aramaya davet ediyorum...

 

“KIRMIZI BİSİKLETİYLE KAYBEDİLEN GENÇ...”

Andreas Kiprianu’nun kırmızı bisikletiyle “kayıp” edilen kardeşi Kipros Kiprianu’nun öyküsünü bundan tam sekiz sene önce, 13 Ocak 2016’da bu sayfalarda özetle şöyle yazmıştık:

“Herşey sevgili arkadaşımız Katerina Antona’nın 1963-1974 “kaybı” Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’a yönelik FACEBOOK’ta bir “Kayıplar” sayfası açmasıyla oldu… Katerina’nın genç kardeşi Hristakis Antona 1974’ten “kayıp”tı ve ondan geride kalanlar, başka “kayıplar”la birlikte Ayakebir’de (Dilekkaya) bir kuyuda bulunmuştu Kayıplar Komitesi’nin kazılarında…

Ancak Katerina, kardeşinden geride kalanların bulunup onu defnettiği halde, başka “kayıplar” için çaba göstermekten geri durmadı....  Böylece Katerina’nın “kayıplar”la ilgili Facebook sayfasında elimizdeki bilgileri, haberleri ve makaleleri paylaşıyoruz ve işte 1964 yılında kırmızı bisikletiyle birlikte “kaybedilen” genç bir Kıbrıslırum’un, Kipros Kiprianu’nun öyküsüyle de Katerina’nın bu sayfasında karşılaşıyorum…

Katerina, özellikle bu “kayıp” gencin öyküsüne dikkatimi çekiyor ve bu “kayıp” şahsın abisi Andreas Kiprianu’yla temasa geçmemi öneriyor… Böylece Andreas Kiprianu’yla buluşmayı kararlaştırıyoruz…

Andreas Kiprianu 1938 yılında Musullita köyünde (şimdiki adı Kurudere) dünyaya gelmiş – küçücük bir Mesarya köyüdür bu… Andreas önce ticaret Lisesi’ne devam etmiş, daha sonra bu ticaret lisesi, normal bir liseye dönüşecekmiş. Bu lise Lefkoşa’da olduğundan, Pallaryotissa’daki ninesinin evinde kalıyormuş ve her haftasonu köyüne, ailesine gidiyormuş.

1954-55 yılında mezun olmuş ticaret lisesinden ve o günlerde CYTA’nın işçi alacağını duyunca hemen başvuru yapmış…

Bir sınava tabi tutulmuş ve telefon santralarını kurma konusunda kurs verilmiş kendisine… Böylece adamızın her tarafında telefon santraları kurma, bunların hatlarını çekme, bunları kontrol etme ve tamir etme işine girişmiş.

1956’da CYTA’da çalışmaya başlamış – o zamanlar CYTA, İngiliz idaresindeymiş ve telsiz işleri de yapmaktaymışlar.

Andreas beş erkek çocuktan birisiymiş ailede… Babası Kostas Kiprianu aslen Pirga köyündenmiş ve Musullitalı Agathi ile evlenerek Musullita’ya yerleşmişler. Beş çocukları olmuş, tümü erkekmiş: Andreas, Panayiotis, Sotiris, Kipros ve Kiriakos…

Kıbrıslıtürkler için kurdukları son telefon santralını Girne’ye kurduklarını, bunun 1962-63 yıllarında olduğunu hatırlıyor Andreas…

“Lapta’da, Ayios Epihtitos’ta (Çatalköy), Kitrea’da (Değirmenlik), Lefkonuk’ta, Yialusa’da (yeni Erenköy), Dipkarpaz’da ve Baf’ta telefon santraları kurduk” diye anlatıyor… “CYTA’nın Toyota marka bir arabacığı vardı, ekibimle birlikte telefon hatları kurmaya, telleri çekmeye, bunları kontrol etmeye, tamir etmeye giderdik… Sonra da santralı oradaki etkililere devredip oradan ayrılırdık… Poli’de de çalışmıştık” diye anlatıyor.

Kardeşi Kipros Kiprianu, 3 Şubat 1964 tarihinde “kayıp” olmuş.

Kipros o günlerde henüz 18 yaşında bir gençmiş, Mağusa’daki liseden mezun olup Lefkoşa’ya iş bulmaya gelmiş… Pallaryotissa’daki nineleri vefat etmiş olduğu için Lefkoşa varoşlarındaki Latsia bölgesine evlenip orada evi olan Andreas’la kalmaya geliyormuş… Birkaç gün kardeşi Andreas’la kalıp, sonra otobüsle köyü Musullita’ya dönüyormuş…

Ve Kipros bir gün “kayıp” olmuş…

Kipros, “kayıp” olduğu gün, abisi Panayotis’in Ermu Sokağı sonundaki tuhafiye dükkanına gitmiş – bu dükkan eski Olimpiakos binası yakınındaymış… Kipros bir arkadaşıyla buluşmuş ve abisinin dükkanına, bisikletini ödünç almak için gitmişmiş…

Kipros’un arkadaşı Theodoros, o gün polis olmak için sınava girecekmiş ve Kipros’tan kendisiyle birlikte gelmesini istemiş. Sınav, Lefkoşa’da Baf Kapısı’nda yapılacakmış… Baf Kapısı polis istasyonunda imtihana girmiş Theodoros, Kipros’a da “Çok sürmez, beni burada bekle” demiş…

Andreas’a göre Kipros belki de Baf Kapısı’ndan bisikletiyle Türk tarafına geçmiş… Kipros’un bilmediği o gün dört Kıbrıslırum polisin, bazı Kıbrıslıtürk polisler tarafından Chappa Binası’nda (şimdiki adı Çapa binası) yakalanmış olmasıymış… Chappa Binası, Baf Kapısı yakınında bulunuyor, buradan alınan bazı Kıbrıslırum polislere Lefkoşa polis merkezinde işkence yapıldığı ve bir süre orada tutuldukları hakkında yıllar sonra ben de okurlarımın anlattıklarından bilgi edinmiştim… Yani bu bölgede meydana gelen bu olaylardan bihaber olan Kipros da bu bölge çevresinde “kayıp” edilmişti…

“Kardeşim anneme doktora gideceğini çünkü midesinin ağrıdığını anlatmıştı” diyor Andreas. “Ama o gün hastaneye gitmediğini biliyoruz…”

Kipros’un “kayıp” olduğunu ne zaman farketmişler?

“Bisikleti geri getirmek üzere kardeşimin dükkanına dönmeyince fark ettik… Ertesi günü polise gittim, Birleşmiş Milletler’e gittim… Birleşmiş Milletler askerlerine kardeşimi aramaları için yalvardım… Kardeşimin fotoğrafını BM askerlerine gösterdim ve bir suretini onlara verdim. Bundan hiçbirşey çıkmadı. Bir başka zaman tekrar BM’ye gittim ve BM askeri bana “Bu genç adamı sanki Pavlidis garajında gördüm… Belki de senin kardeşindi” dedi…

Babam Kosta sürekli kardeşimi arıyordu… Bazı Kıbrıslırumlar parasını yemek için ona tuzak da kurmuşlardı… Bir Kıbrıslırum babama, “kayıp” kardeşim Kipros Kiprianu’nun bulunmasına yardım edecek bazı Kıbrıslıtürkler tanıdığını söylemişti… Böylece 11 Ekim 1965 tarihinde babam bisikletine binerek Pallaryotissa’dan Timbu’ya (şimdiki Ercan) gitmek üzere yola çıkmıştı, bu Kıbrıslırum’la buluşacaktı… Ancak Zoppas kavşağında bir kamyon babama çarptı ve babam başından ve göğsünden yaralandı… O gün ben oradan tesadüfen geçmekteydim ve köylümüz birisi beni görüp “Andreas, baban hastanededir” dedi.

Hemen koştum, babam hayattaydı – çevresinde beş-altı tane doktor vardı ve iyileşemeyeceğini söylediler… Beş dakika sonra da babam hayata veda etti. Üstünde 500 Kıbrıs Lirası vardı…

Babam çok enerjik bir insandı. Bir parça toprağı yoktu ama evlatlarının eğitim görmesi için çok çalıştı… Kardeşim “kayıp” olunca her tarafa koşuşturuyor, araştırıyor, onu bulmaya çalışıyordu… Babam öldükten sonra polis bana babamın cebinde 500 Kıbrıs Lirası bulduklarını söyledi.

Babama tuzak kurmuş olan o Kıbrıslırum’u bulmaya gittim… Ona “Neden böyle yaptın?” demek istiyordum… Beni görünce koşturarak kaçtı… Bu adam şimdi hayatta değildir…

Babam öldükten bir yıl sonra da annemiz Agathi bir kalp krizi geçirerek hayata veda etti. Anneciğimizin çektiği acıyı, bizim çektiğimiz acıyı anlayabilirsiniz…

Kardeşim çok iyi bir insandı, çok sessiz birisiydi… Biz öyle bir aileyiz ki insanlardan nefret etmeyiz, insanları severiz… CYTA’da birlikte çalıştığım bir arkadaşım vardı, adı Ahmet Cevdet… Bir gün bana “Usta” dedi, “bir gün savaş çıkarsa ve karşında beni bulursan, napacan?”

“Tabii ki havaya ateş edecem” dedim.

“Ben da aynısını yapacam” dedi bana. Ne yazık ki onu bulamadım. CYTA’da çalışıyordu, daha sonra Lefkoşa’da asker olmuştu…

Gönyeli’den bizimle birlikte CYTA’da çalışan bir Kıbrıslıtürk daha vardı, adı Veli Mehmet idi. Ancak o Ahmet Cevdet gibi değildi, daha “politik”ti…

Kardeşim “kayıp” edildiğinde gurşuni renkli pantolon ve beyaz bir gömlek giyiyordu.

Bisikletiyle birlikte “kayıp” edildi – bisikletin rengi kahve/kızıl bir renkti ve yeni bir bisikletti. “Ranch” marka bir bisiklet…

Bunlar bisikletiyle birlikte “kayıp” edilen Kipros Kiprianu’nun öyküsü…

Belki de bisikletin bizim için önemli bir ipucu olduğunu hissediyorum, belki de okurlarımızın yardımlarıyla bu genç insana, henüz 18 yaşındaki bu masum çocuğa ne olduğunu öğrenebiliriz… Herhangi bir çatışmayla herhangi bir alakası yoktu, yalnızca kardeşinin bisikletiyle yanlışlıkla Kıbrıslıtürk tarafına geçmiş, tam da olayların civcivlendiği bir günde çatışmanın kurbanı olmuştu…

Yıllar önce Londra’dan telefonla beni arayan bir Kıbrıslıtürk okurum, yanlışlıkla bisikletiyle Kıbrıslıtürk tarafına geçen bir gencin Ledra Palace yakınlarında bir eve götürüldüğünü anlatmıştı… Bu, Dr. Mangoyan’ın eviydi – Dr. Mangoyan vefat etmişti ancak eşi Haysmig alt katta yaşıyordu, üst katta da Kıbrıslıtürk mücahitler kalıyordu, buraya “Madam’ın mevzi” deniyordu. Bu okuruma göre bisikletiyle yanlışlıkla Türk tarafına geçen bu Kıbrıslırum genç, bu evin garajında sorguya çekilmiş ve orada öldürülmüştü…

“Hatta bu genci öldürdükten sonra giysilerini da taksim etmişlerdi kendi aralarında” diye anlatmıştı Londralı okurum. Bu okurum o mevzide görevli olduğu için buna tanık olmuştu.

“Onu garaja gömdüler” diye anlatmıştı.

Bu olası gömü yerini Kayıplar Komitesi’ne göstermiştim ancak bugüne kadar orada herhangi bir kazı yapılmadı. Zaten garajın da yerinde yeller esiyor…

Evin bir de bodrumu var – belki de bodrum da, bahçe de karış karış araştırılmalı…

Bu evin sahibi Haysmig Mangoyan, bir süre sonra kendi evinde bir Kıbrıslıtürk tarafından öldürülmüştü…

Aynı Kıbrıslıtürk, aynı sokaktaki bir Kıbrıslıtürk kadını da öldürecek ve sonuçta hapse girecekti…

Haysmig Mangoyan, Atatürk’ün eşi Latife Hanım’ın yakın arkadaşlarından biriydi…

Mangoyanlar’ın evi bundan sonra yıllarca asker tarafından kullanılacaktı – daha sonra da bu evi Türkiye’den gazetecilere ofis olarak kullanmak üzere devredeceklerdi…

Alt katta açılan çeşitli restorantlar ya da barların tümü de başarısız olup kapanacaktı…

Acaba Londra’daki okurumun sözünü ettiği “kayıp” şahıs Kipros Kiprianu muydu yoksa başka birisi miydi?

Okurlarımın yardımıyla belki bu sorunun cevabını bulabiliriz…

Bu konuyla ilgili olarak herhangi bir şey hatırlıyorsanız, herhangi bir şey biliyorsanız, isimli veya isimsiz olarak beni 0542 853 8436 numaralı telefonumdan arayabilirsiniz…”

(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler... Sevgül Uludağ – 13.1.2016)

 

TEKKE BAHÇESİ TEKRAR ARAŞTIRILMALI...

Bir diğer olasılık, Kipros Kiprianu’nun o günlerde adet olduğu üzere Tekke Bahçesi’ne gömülmüş olması... Bu konuda da daha ayrıntılı kazıların gerek Tekke Bahçesi içerisinde, gerekse Tekke Bahçesi dışında yürütülmesi gerekiyor... Tekke Bahçesi’nde Kayıplar Komitesi’nin yaptığı kazılarda hem “kayıp” Kıbrıslıtürkler’den, hem de “kayıp” Kıbrıslırumlar’dan geride kalanlar bulunmuştu geçmişte... Bu konunun tekrar gündeme alınarak kazılmamış olan yerlerin de kazılmasını önermekteyiz...

ddd-018.jpg

sayfa-17-bir-okurumuz-yillar-once-bu-binanin-garajinda-bisikletiyle-kayip-edilen-bir-kibrislirum-gencin-olduruldugunu-bize-anlatmisti.jpg

Bir okurumuz yıllar önce bu binanın garajında bisikletiyle kayıp edilen bir Kıbrıslırum gencin öldürüldüğünü bize anlatmıştı...

sayfa-16-andreas-kiprianunun-babasi-kostas-ve-annesi-agathi.jpg

Andreas Kiprianu'nun babası Kostas ve annesi Agathi...

Bu yazı toplam 791 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar