“Kayıplar bulunsun, suçlular saklansın mı?”
DR. OKAN DAĞLI
Son yüzyılda acılarla haşır neşir olmuş adamız insanı.
İki toplum birbirine düşürülmüş, binlerce insanımız ya hayatını ve ailesini kaybetmiş ya da evini, yurdunu…
Çoğu zaman kaybettiklerine dahi ulaşamamıştır. Ne ölüsüne ne de dirisine.
İşlenen cinayetler, kaybedilen insanlar meyhane köşelerinde, kahvehanelerde konuşulmuş çoğu zaman. Ya pişmanlık ya da övgü ile sonlanmış bu konuşmalar.
***
Her iki toplumun da acıları ortak aslında. Ayni sebeplerden hem kendi toplumundan hem de düşmanlaştırılan “öteki” toplumdan sılgıcı yemiş insanlarımız. Kıbrıslı Türkler ve Rumlar…
Nihayet son dönemde yıllarca dönmesi beklenen ama dönmeyen “kaybedilmiş” insanlarımız kuyularda bulunmaya başlamış. Yıllarca çalıştırılmayan Kayıplar Şahıslar Komitesi çalışmaya başlamıştır. Kıbrıslı Türk ya da Rum kayıp insanlarımıza ulaşılmıştır.
Fakat üzerinden yarım asırdan fazla bir süre geçmesine rağmen henüz kayıplarına ulaşamayan insanlarımız vardır. Çalışmalar yavaş ve yetersizdir. Yeni kurulan Kıbrıs Kayıp Yakınları Birliği gidişattan memnun değildir. Kayıplarına ısrarla ulaşamadıklarından şikayet etmektedirler.
Hatta kayıpların yerleri bilindiği halde yerleri resmi otoriteler tarafından değiştirilen, tekrar tekrar kaybedilmeye çalışılan kayıplarımız da vardır. Devlet yapıyor demeye dilim varmıyor ama devletlerin gözetimi altında yapılan çalışmalar mevcuttur.
Bir yandan kayıplar aranırken, diğer yandan kayıplar tekrar tekrar kaybedilmeye çalışılmaktadır.
Peki ama neden?
***
İnsanlarımızın kaybedilmelerinde esas sorumlu örgütleri ve onlarla beraber çalışanları söylemeye gerek var mıdır?
Emri verenlerin de, tetiği çekip kuyuya atanların da bir kısmı hala daha hayattadır. Sadece gece yattıkları yataklarında vicdanları ile baş başadırlar.
Vicdanlarının vereceği ceza yeterli midir?
Dünyada savaşlarda işlenmiş suçlarda, henüz II. Dünya Savaşından sonra Nazizm suçluları bile affedilmemiştir. 1990’lardaki Boşnak-Sırp veya Kosova Savaşında masum insanlara bu acıları yaşatanlar, suçlular affedildi mi? İrak ve Ortadoğu’yu hiç söylemiyorum…
Uluslararası Ceza Mahkemesi, 2002 yılında savaş suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım suçları ve saldırı suçlarına bakmak üzere Hollanda’nın Lahey kentinde kurulmuştur.
Devletler istekli olmasa da dünya kamuoyu insanlığa karşı işlenen suçların affedilmesinden yana değildir.
Ya bizler? Hala daha ayni tehdit altında yaşayan, geçmişin yaralarını saramayan, suçluların aramızda dolaşıp örgütlendiği bir adada bizler ne düşünüyoruz? Dünya bir tarafa, Kıbrıs başka bir tarafa mı? Bu tür örgütler yasaklansın demek yeterli midir?
Savaş suçluları “kahraman” olarak yaşamaya devam ederken, yeni “kahramanlar” cesaretlendirilecek mi, yoksa savaş suçluları olarak yargılanacaklar mı?
(GAZEDDAKIBRIS.COM – Dr. OKAN DAĞLI – 9.4.2014)