“Kayıplar” için Nisan ayında etkinlik…
Geçtiğimiz günlerde Omonya Aşşa Kulübü yönetim kurulu üyeleriyle Dayanışma Evi’nde bir araya geldik… İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Savaş Mağdurları Örgütü “BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ” ile Omonya Aşşa Kulübü’nün Nisan ayında yapacağı “kayıplar” konulu etkinlik için fikir alış verişinde bulunduk.
Etkinlikte gerek YENİDÜZEN’de bu sayfamızı takip eden okurlarımız, gerekse POLİTİS gazetesinde yazılarımızı takip eden okurlarımızın yardımlarıyla “kayıplar”ın gerek başlarından geçenler, gerekse olası gömü yerleri hakkında yürüttüğümüz son 18 yıllık çalışmaları aktaracağız ve Omonya Aşşa Kulübü’nün düzenleyeceği etkinlikte, okurlarımızın başarılarını aktaracağız. Etkinlik Lefkoşa’da yapılacak ve önümüzdeki haftalarda daha ayrıntılı açıklamalar yapılacak.
2019 PEN Duygu Asena Ödülü Cumartesi Anneleri’nin…
“Cumartesi Anneleri”ne ödül: “Kayıp anneleri, eylemlerine yağmurda, çamurda devam ettiler…”
PEN Türkiye Yazarlar Derneği’nin Duygu Asena Ödülü bu yıl Cumartesi Anneleri’ne verildi. Türkiye’nin önemli feminist yazarlarından Duygu Asena, 2006’da yaşamını kaybetmişti. PEN Duygu Asena ödülü 2007’den beri veriliyor.
PEN’den yapılan açıklamada şöyle denildi:
“Şiirimizin annesi, Türkçenin en incelikli şairi, kadın özgürleşmesinin yolunu hayatıyla ve şiirleriyle açan Gülten Akın polis tarafından dövülerek öldürülen genç gazeteci Metin Göktepe için yazdığı Anneler İlahisi”nde şöyle der: ‘Anneler olmasa kim kimi severdi / saklı tuttun o insanı insana bağlayan güvenci / yollar boyu, eskitilmiş alanlarda / solgun bir bedeni gezdirmedin Metin’in annesi.’
'Eylemlerine yağmurda çamurda devam ettiler'
“Metin’in annesi, Hasan’ın annesi, bazılarının ablası, kız kardeşi, babası, hepsi; yakınlarını, yitiklerini, gidip de dönmeyenleri, bir daha haber alınamayanları, işkencede, gözaltında kaybedilenleri, bir geceyarısı götürülenleri, faili meçhule gidenleri, yargısız infaz edilenleri, dirisi değil ölüsü bile bulunamayanları arıyor onlar yıllardır. Kaybedilenlerin bazen kimsesizler mezarlığında bulunduğu da oluyor ama çoğu hiç bulunamıyor, bulunamadı.
"Kaybedilen kişilerin yakınları da 1995 Mayıs’ından bugüne İstanbul’da Galatasaray Meydanı’nda her Cumartesi saat 12’de oturma eylemine başladılar.
“Seslerini duyurmak, sorunu kamuoyuyla paylaşmak, duyarlılığı artırmak için başlatılan bu eylemler kararlı biçimde, yağmurda çamurda, karda kışta, ayazda, yağmurda soğukta sıcakta devam etti. Çoğu kez polis müdahalesiyle karşılaşan ve ‘Cumartesi Anneleri’ adıyla anılmaya başlayan kitle ne yazık ki 700. Buluşmayı gerçekleştiremedi. Galatasaray Meydanı kayıp annelerine yasaklandı. İnsan Hakları Derneği’nin katılımı ve katkılarıyla sürdürülen eylemler şimdi derneğin Beyoğlu’ndaki binası önünde basın açıklaması biçiminde gerçekleştiriliyor.”
"Acıları acımızdır"
Açıklamada son olarak şunlar vurgulandı:
“Türkçenin kadın haklarına en duyarlı kalemlerinden, kadın hareketinin öncülerinden sevgili Duygu Asena adına düzenlenen PEN Ödülünü özellikle bir kadın direnişi olarak öne çıkan ve süren Cumartesi Anneleri’ne sunmak hem doğal hem de çok anlamlı olur diye düşündük. 2019 PEN Duygu Asena Ödülü’nü, kayıpları kaybımız, acıları acımızdır duygusuyla, yılmaz Cumartesi Anneleri’ne saygıyla, hayranlıkla sunuyoruz.”
İlki Çalışlar'a verilmişti
İlki 2007’de İpek Çalışlar'ın "Latife Hanım" adlı çalışmasına verilen PEN Duygu Asena Ödülü'nü, 2008’de iki kitap arasında paylaştırılmıştı: Ayşe Gül Altınay ile Yeşim Arat'ın ortak eseri olan Türkiye'de Kadına Yönelik Şiddet (TÜBİTAK) ve Handan Çağlayan'ın eseri Analar Yoldaşlar Tanrıçalar-Kürt Hareketinde Kadınlar ve Kadın Kimliğinin Oluşumu (İletişim).
2009’da Pınar Selek, 2010’da Nevin Bektaş, 2012’de Büşra Ersanlı ve Ayşe Berktay, 2013’te Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, 2014’te Mücella Yapıcı, 2015’de Latife Tekin ve Gümüşlük Akademisi almıştı. Ödülün 2017’deki sahibi yazar Sevgi Özel, 2018’de İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKKB)’nin Koordinatörü, Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu Başkanı Avukat Nazan Moroğlu’na verilmişti.
(BİANET.ORG – 26.2.2019)
BASINDAN GÜNCEL…
“Kıbrıs’taki olayları NATO talimnamelerine veya özel harp psikolojik savaş yöntemlerine göre yorumlamak…” -1-
Ulus IRKAD
Kore Savaşı sonrasında NATO’ya bağlı ülkeler hep birlikte Sovyetlerin herhangi bir işgaline karşı gizli ordular kurmaya başladılar. ABD ve diğer NATO ülkeleri kendi kurdukları silahlı hatları ve orduları yeterli görmeyerek gizli ordular kurmayı hedeflediler.” Bu durum Amerika ve İngiltere’yi yeni bir yöntem arayışına götürdü. Sonunda kendi ve yardımda bulundukları ülkelerin personelini özel harp konusunda yetiştirmek üzere bir eğitim sistemi oluşturulmasına karar verildi” (Kılıç,2008,36). Ortadoğu’da NATO ve Batı menfaatleri ve bunların NATO tarafından SSCB karşısında savunulması için Kıbıs’ta adanın bölünmesi daha kolay birçok menfaatler sağlıyordu. Dolayısıyla önce EOKA harekete geçirildi ama daha sonra da TMT, Türk Özel Harp Dairesi tarafından harekete geçirilecekti. Aslında her iki örgüt de indirek olarak ABD gizli istihbarat örgütü CIA’ya bağlıydı.
“ABD hem Yunanistan’da hem de Türkiye’de büyük askeri misyonlar bulunduruyordu. Truman Doktrini’ni yürürlüğe koyan ABD, her iki ülkenin silahlı kuvvetlerini örgütlemiş, siyasal faaliyetleriyle, özellikle de ‘komünizm tehlikesi’ni kontrol altına almak için istihbarat örgütleri kurarak ‘derin devletler’ yaratmıştır. Tüm Batı Avrupa ülkelerinde faaliyet gösteren bu derin devlet örgütleri, Brüksel’deki NATO karargahında üslenen merkezi bir komuta birimi tarafından koordine ediliyordu. Bunların görevleri, Komünistlerin herhangi bir batı ülkesinde göreve gelmeleri halinde cephe gerisinde savaşmaktı. İşte bu nedenle, söz konusu örgütlenme ağına “Cephe Gerisi” deniliyordu. Bunlar sonradan,1990’larda ortaya çıkarılan İtalyan örgütlenmesinin adıyla Gladio olarak tanınacaklardır” (Druşotis,2008,3).
Druşotis şunları yazmaktadır:
“Zürih-Londra Anlaşmaları İmzalandığında, Türk Gladiosu’nun Kıbrıs’taki kolu TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı), zaten Kıbrıs’ta faaliyet halindeydi. Ankara’daki Türk anti-komünist teşkilatı, daha sonra Özel Harp Dairesi adını alan Seferberlik Taktik Kurulu olarak anılıyordu. Bu organizasyon Türkiye’deki tüm temel yapılara sızarak, bugün ülkede “derin devlet” diye bilinen oluşuma dönüşmüştür” (Druşotis,2008,3-4).
TMT bu gücün altında Türkiye’de Özel Harp ve Psikolojik Harp teknikleriyle yetişmiş ve aynı zamanda genelde ABD’de eğitim görmüş özel subayların emri altında kurulacaktı. Örneğin TMT’yi kuran Albay İsmail Tansu böyle bir eğitimden geçirilmişti. “Aslında Kimse Uyumuyordu” adlı kitabında bu gizli ilişkisinden bahsetmeyen Tansu’nun, Türkiye’de çıkan Özel Harp, Ergenekon veya Psikolojik Harp adlı kitaplarda, ya da yazarların özel araştırmalarında ABD’de eğitim gördüğü açık açık bellidir. Aynı durumun EOKA için de baki olduğunu, EOKA’nın bir Özel Harp öğrencisi ve de eğitimcisi olan ABD’ye göbeğinden bağlı General Grivas ve sempatizanı Yorgacis için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Druşotis şunları yazmaktadır:
“Yunan Gladio’sunun başında, EOKA’dan dolayı Kıbrıs’la bağları olan IDEA ve KYP Başkanı Albay Aleksandros Natsinas vardı. Yunanistan’dan Kıbrıs’a silah sevkiyatını ögütleyen Natsinas’dı. KYP başkanı olarak Yunan derin devleti ile yeni kurulan Kıbrıs devleti arasındaki bağlantı halkası oydu. Onun komutası altında Kıbrıs’ta oluşturulan Gladio ağının lideri Polikarpos Yorgacis’ti” (Druşotis,2008,5). Aynı yazar şunları açıklıyor:
“Yunanistan’da, Ulusal Kıbrıs Savaşçıları Örgütü’nün (Ethniki Organosi Kyprion Agoniston-EOKA) kurulmasına yol açan Kıbrıs’ta silahlı mücadele inisiyatifinin arkasındakiler, milliyetçi sağ ve Kilise kökenlilerdi. Komünistlere karşı savaşta önce İngilizler, ardından Amerikalılarla ortak çalışmışlardı. Bu kadroların çoğu Yunan derin devletinin ya içindeydi ya da ona bağımlıydı:” (Druşotis,2006,14).
Türk Gazeteci Ecevit Kılıç’ın Özel Harp Dairesi adlı kitabında benzer itirafları vardır:
“CIA kamplarında özel harp eğitiminden geçen çekirdek ekip, o güne kadar Türkiye’de çok etkin olarak kullanılmayan operasyonel istihbarat tarzına göre yetiştirildi”(Kılıç,2008,67).
Ecevit Kılıç’a göre ABD’de eğitim gören ilk TC’li subaylar ekibi de 1948 yılında ABD’de eğitime gidecekti.
“Özel harp eğitimi alacak ilk ekip 16 kişiden oluşuyordu. 1948’de Amerika’ya giden bu ekip içinde Turancılık davasından kamuoyunun adını duyduğu ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin Türkiye’deki bağlantılı ismi olan Yüzbaşı Alparslan Türkeş vardı” (Kılıç,2008,27).
“Teğmen ve albay arası rütbedeki subayların yer aldığı listede Alparslan Türkeş’in yanı sıra önemli bir isim daha vardı: Turgut Sunalp
Sunalp,16 kişilik ekip içinde Amerika’ya önce giden ilk subay oldu.
Bu nedenle özel harp eğitimi alan ilk Türk subayının Turgut Sunalp olduğunu söyleyebiliriz”(Kılıç,2008,28). Turgut Sunalp’in 1960 yılında Garanti Andlaşmalarına göre Kıbrıs’a gelen 650 kişilik TURDIC alayının başında olduğunu, isminden daha sonraları 1962 yılında Ayhan Hikmet ve Ahmet Muzaffer Gürkan’ın katledilmesinden sonra mahkeme belgelerinde oldukça söz edildiği, gene aynı mahkeme soruşturmaları sırasında Kıbrıs’ta bazı gizli faaliyetler dolayısıyla isminden bayağı bahsedildiği artık muamma değildir. Adı geçen zat, gerek 12 Mart 1971 ve gerekse 12 Eylül 1980 Darbelerinde de isminden epey söz ettirecektir. Ecevit Kılıç Özel Harp Dairesi’ne ABD- CIA örgütü tarafından yardım edilmesini şu şekilde ele almaktadır.
“Özel Harp Dairesi’nin finansmanı ve silahlar dahil tüm teçhizatı Amerika tarafından CIA ve yardım kuruluşları aracılığıyla sağlandı. İleride üç yıl boyunca Özel Harp Dairesi’nin başkanlığını yapacak olan Kemal Yamak’a göre bu çok normal:
‘Amerikalıların yardım ve destek teklifinin o dönemlerde olduğunu ve bu nedenle fazla yadırganmadığını zannediyorum. Zira ihtiyaç bizimdi. Bu kuruluş anında daha yukarı makamlarda yapıldığı anlaşılan bazı anlaşma ve mutabakatla, tıpkı diğer askeri kurum ve kuruluşlarda olduğu gibi, daireye de Amerika yardımından bazı özel malzeme ve silah desteği ile eğitim desteği de sağlanmıştır”(Kılıç,2008,46).
1953 ile 1955 yılları arasında dairede görev alan ve öne çıkan ilk özel harpçi subaylar arasında Kıbrıs’ta TMT’yi kuran İsmail Tansu, TMT’de görev alan Rıza Vuruşkan ve Ahmet Göçmez adlı subayların adları geçmektedir (Kılıç, 2008,49).
“Özel Harp Dairesi genişledikçe bünyesinde yeni birimler de kuruldu. Bunlardan en önemlisi dairenin adıyla kurulan Özel Harp Birimi’ydi.
Seçkin subayların atandığı bu birim dairenin en etkin grubu oldu. Bu etkinlik dairenin belirlediği eylemlerin bu birim tarafından yerine getirilmesinden geliyordu. Bu dönemde dairenin esas eylem alanı Kıbrıs’tı. Özel harp teknikleriyle yetiştirilen subaylar birer ikişer adaya gönderiliyordu. Kıbrıs Türklerini örgütleyen bu subaylar bir süre sonra geri dönüyor yerlerine yenileri gidiyordu.
Özel Harp Birimi’nin görev alanı tamamen ülke içindeydi. Bu birimdeki subaylar Kıbrıs’a gitmiyordu” (Kılıç, 2008, 55).
Özel Harp Dairesi’nin ilk illegal ve gizli eylem alanı da 6-7 Eylül olaylarının çıkış noktası olan Kıbrıs oldu. Özel Harp Dairesi olaylardan üç ay önce adada sivil unsurları örgütlemeye gitmişti bile. En önemlisi de Özel Harp Dairesi’nin subay ve astsubayları özel harp tekniklerini adada pratiğe dökmeleriydi. Bu durum Kıbrıs Harekatı sonrasına kadar sürdü” (Kılıç, 2008,92).
Türkiye’deki darbeleri de bu örgüt altında kurulan “Ergenekon” adlı bir yeraltı örgütüne bağlayan emekli subay Erol Mütercimler de daha sonraları şunları yazacaktı:
“…O zaman bunun adına çete diyemezsiniz. Bu büyük bir örgütün bir birimidir; Bu örgütün adı ne? Bunun adı Ergenekon’dur. Bu örgüt 1960 yılında Kıbrıs’tan Türkiye’ye taşındı. Bunun yapılanmasında Alparslan Türkeş, Turgut Sunalp var. Turgut Sunalp, bunun Türkiye’ye taşınmasında önemli bir isim. Bunu kim kurdurdu? Batı’da gladyo adıyla şekillendirilmiş olan grupları kurdurtanlar. Yani CIA – Pentagon, Ergenekon, MİT’in de, başbakanın da, Genelkurmay’ın da üstünde. Bu örgütün içinde generaller, emniyet müdürleri, işadamları var.”
Kaynakça
Kılıç,E (2008) Özel Harp Dairesi,Güncel Yayıncılık,İstanbul.
Druşotis, M.(2008) Kıbrıs 1963-1964-İlk Bölünme, Galeri Kültür Yayınları,Lefkoşa.
Druşotis,M.(2006) Kıbrıs-1970-19 74, Galeri Kültür Yayınları, Lefkoşa.
Mütercimler,E. (5 Ocak 1997) Haftanın Konuğu, Deniz Kuvvetlerinden emekli araştırmacı Erol Mütercimler, Eşref Bitlis’in Öldürüldüğünü MİT biliyordu, Aydınlık Dergisi.
(YENİÇAĞ – Ulus IRKAD – 26.2.2019)