“Kayıpları bulduğumuzda görevimizi yerine getirmiş oluruz”
Kayıp Şahıslar Komitesi Kıbrıslı Türk Üyesi Gülden Plümer Küçük ve Asistanı Mine Balman, görev sürelerinde yaptıklarını Yenidüzen’e anlattı
Ödül Aşık ÜLKER
Kayıp Şahıslar Komitesi (KŞK) Kıbrıslı Türk Üyesi Gülden Plümer Küçük ve Asistanı Mine Balman, 2006 yılında başlayan “Genel Kazı Kimlik Tespiti ve Kalıntıların İadesi Projesi”nin önemini vurgulayarak, iki tarafın 1995 yılında kayıpların bulunması konusunda sorumluluk aldığını hatırlattı.
Plümer Küçük ve Balman,“Bulmamak, sorumluluğumuzu yerine getirmediğimiz anlamına gelir. Kayıpları bulduğumuz zaman görevimizi yerine getirmiş oluruz. Ayrıca bu kayıplarımızın ve kayıp yakınlarının insan haklarını yerine getirmek anlamında da görevimizdir”diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın seçilmesinin ardından 2006 yılından beri görev yaptıkları Kayıp Şahıslar Komitesi’ndeki görevlerinin 31 Aralık 2020’de sona ereceği konusunda bilgilendirilen Plümer Küçük ve Balman, kendileri dışında başka görevlilere de sözleşmelerinin yenilenmeyeceğinin bildirildiğini söyledi.
Balman, “Bizlerle hiç mesai harcamadan, performansımız ve uyumumuz değerlendirilmeden işten çıkarılmamız, Kıbrıslı Türk Üye Ofisi’ne vurulan büyük bir darbedir” dedi.
Gülden Plümer Küçük de, KŞK Kıbrıslı Türk üyesinin en baştaki siyasi irade tarafından atandığını dolayısıyla siyasi irade değiştiğinde üyede de bir değişiklik olabileceği beklentisinin ortaya çıktığını kaydetti.
- Soru: Öncelikle komite hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
- Balman: Kayıp Şahıslar Komitesi BM’nin katılımıyla, Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumlarının liderleri tarafından 1981 yılında kurulan iki toplumlu bir yapıdadır. KŞK’nin üç üyesi bulunmaktadır, ikisi Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumları tarafından atanmış ve üçüncü üye ise Kızılhaç Uluslararası Komitesi tarafından seçilmiş ve BM Genel Sekreteri tarafından atanmıştır. KŞK, resmi kayıplar listesindeki kayıpların akibetlerini tespit etmek amacını, 1981’de kurulurken siyasi irade ile kabul edilen çalışma yönergesine dayandırmaktadır. Komite 2006 yılında “Genel Kazı Kimlik Tespiti ve Kalıntıların İadesi Projesi”ni başlatmıştır. Projenin amacı, 1963-64 ve 1974 olayları sırasında kaybolan 492’si Kıbrıslı Türk, 1510’u Kıbrıslı Rum olan 2002 kaybı bulmak, kimliklendirmek ve ailelerine iade etmektir.
“İlk 14 sene, kayıp şahısların resmi listeleri müzakere edildi”
- Soru: Siz 2006 yılında Kayıp Şahıslar Komitesi Başkanlığı’na getirildiniz. O güne kadar komite ne tür çalışmalar yapmıştı?
- Plümer Küçük: Komitenin kurulmasından sonraki ilk 14 senede, kayıp şahısların resmi listeleri müzakere edildi. Bunun nedeni resmi listede kabul edilecek kayıpların her iki tarafın sorumluluğu altında olacağıdır. Bu müzakerelerin tamamlanması uzun sürdü çünkü her şey çok siyasiydi. Bize 2006’da devredilen resmi liste bugünkü listeden farklıdır.
- Balman: Bu liste günümüze kadar güncellendi, bizim şehitlikte gömülü olduğu tespit edilen veya Güney’deki tek toplumlu kazılarda tespit edilen kişiler listeden çıkarıldı. 2010’lu yıllarda Güney’de tek taraflı kazılarda , güneyde gömülen kayıpları da buldular. Bu isimler listeden çıkarıldı. Liste artmadı, eksildi.
- Plümer Küçük: Komite kurulduktan sonra çalışmaların yavaş gitmesinden dolayı BM bu çalışmayı hızlandırmak için kararlar alarak deklerasyonlar yayınladı. Uzun süre KŞK’ya üçüncü üyeyi atamadı. Bu baskılar sonucu 1997’de iki taraf birbiriyle ilk defa gömü yerlerini paylaştı. Fakat bu konu sonrasında yine askıda kaldı çünkü bir kazı yapmak hem bilimsel kapasite, hem bütçe, hem de proje ister.
Kazılar...
- Soru: Kazıların başlaması nasıl oldu?
- Plümer Küçük: 1990’lardan sonra Kıbrıslı Rum tarafının AİHM’de açtığı davalardan dolayı Türk tarafı mahkum oldu. Daha sonra yapılan Kıbrıslı Türk başvuruları reddedildi. Bazı Kıbrıslı Rum kayıp aileleri de Kıbrıslı Rum yöneticilere dava açmıştı. Tüm bu davalar, kayıplar konusunda uluslararası kabul edilen insan haklarından dolayı başlatılmıştır. Açılan davalar ve uluslararası baskıların artmasıyla, Annan Planı’na Kıbrıslı Türklerin “evet”, Rumların “hayır” demesinden dolayı Kıbrıslı Türkler’e verilen 256 milyon Euro kalkınma yardımından 2 milyon Euro’nun bu projeye ayrılmasıyla kazılar için bir ortam hazırlandı. Sayın Mehmet Ali Talat’ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle de projenin olması için bir girişimde bulunuldu, siyasi irade ortaya kondu. Bu bağlamda, Sayın Mehmet Ali Talat benim bu projeyi yöneteceğime inandığı için beni komitenin Kıbrıslı Türk üyesi olarak atadı. Bu projede yer alacak tüm personelin profesyonel, bilime dayalı ve gerekli işin yapılması kapasitesine sahip olması konusunda görüş birliğine varıldı. 2006’dan 2020’ye kadar personel alımları KŞK’nın kuralları ve çalışma yönergesi çerçevesinde siyaset karıştırılmadan yapılmıştır. Ben 2005’te 3 ay, asistan olarak eski Kıbrıslı Türk üye Rüstem Tatar’la birlikte çalıştım. Bana bir geçiş süreci yaratıldı. Zaten teklif yapıldığında bu konuşulmuştu çünkü Sayın Tatar emekliye ayrılacaktı. Genel Kazı, Kimlik Tespiti ve Kalıntıların İadesi Projesi’ni biz eşitlik dengesini koruyarak sıfırdan kurduk.
“İlk teslimler 2007’de oldu”
Balman:“Kayıpları bulmak için özveri ile çalışan, yılların deneyimine ve uzmanlığına sahip arkadaşlarımıza gerekçesiz şekilde sözleşmelerinin yenilenmeyeceğinin bildirilmesi üzücüdür. Bir arkadaşımızın ihbar yazısı iptal edilmiş ama dört arkadaşımıza yazıları iletilmiştir. Bizlerle hiç mesai harcamadan, performansımız ve uyumumuz değerlendirilmeden işten çıkarılmamız, Kıbrıslı Türk Üye Ofisi’ne vurulan büyük bir darbedir”
- Soru: Çok uzun yıllar sonra kayıplarla ilgili dosyaları hazırlarken ne gibi zorluklarla, sıkıntılarla karşılaştınız?
- Balman: Elimizde her kayıpla ilgili birkaç sayfalık dosyalar vardı ancak bunun kurumsal bir dosyalama olmadığını gördük. İlk yaptığımız işlerden biri bütün dosyalama sistemini kurumsal bir hale getirmekti. Bu projenin 5 safhası olacaktı, araştırma, kazı, antropolojik analiz, genetik ve kalıntıların ailelere iade edilmesi. Genetik safha için ailelerin DNAlarına, antropolojik safha için de kayıpların ölüm öncesi bilgilerine ihtiyaç vardı. Dosyalarda bunların hiçbiri yoktu. Kayıp yakınlarının isim ve iletişim bilgilerinin olduğu bir liste de yoktu. Haftasonları dahil, özveriyle çalıştık. Zorluklarımızdan birisi 1974’ten sonra ailelerin farklı bölgelere göç etmeleri, diğeri de 1975’te geçen soyadı kanunu ile ailelerin kayıpların soyadlarından farklı soyadları almasıydı. Ailelere ulaşıldı, DNA örnekleri alındı, ölüm öncesi bilgi formları doldurtuldu. İlk bir sene gerçekten olağanüstü bir özveri ve çabayla tüm kayıpların bilgileri tamamlandı. Proje 2006’da imzalandı, ilk teslimler 2007’de oldu.
- Plümer Küçük: Rum tarafı bütün bunları daha önce kendi kayıpları için yapmıştı. Biz bu projede koşuya geriden başladık ama öyle yoğun çalıştık ki geri kaldığımızı kimse hissetmedi, hissettirmedik. Çünkü bu projede eşitlik çok önemliydi. Rumların kendi DNA laboratuvarları vardı, bizim yoktu. Bu proje için kendi DNA laboratuvarımızı kurduk. Projenin bütün safhalarının kabul edilmesinde ekibimle günlerce çalıştık. Kurduğumuz DNA laboratuvarındaki bütün çalışmaları eşit şartlarda kabul ettirdik. Her safhayı kurmak için detayları tek tek inceledik ve sonunda hakikaten gönül rahatlığıyla imzalayabileceğim bir proje ortaya çıktı. 2005’te projeyle ilgili bir girişim başlatılmıştı ve ilk başta Güney’deki DNA laboratuvarını tüm üyeler kabul etmişti. Ben olsaydım bu laboratuvarı kabul etmezdim. Benden önce verilen bazı kararları değiştirebildim ama bunu değiştiremedim. Daha sonra Güney’deki laboratuvarın değişmesi için üç KŞK üyesi konsensusla karar aldı. Kıbrıslı Rumların kendi yaptıkları tek toplumlu kazılarda bu laboratuvarın çalışmalarının uluslararası standartta olmayıp, hata yaptıkları ortaya çıktıktan sonra, yeni ihaleye çıkılarak uluslararası bir laboratuvar ile çalışılmaya başlandı
“Öğrenerek ilerledik”
Balman: “Proje dünyada kabul görmüştür ve farklı ülkelerde kurulacak kayıp bulma mekanizmalarına KŞK üyeleri danışmanlık yaparken, uzmanlar da arazi ve laboratuvar çalışanlarımızdan eğitim almaktadır. Kızıl Haç (ICRC) ve EAAF ile ortaklığımız vardır. Makalelerimiz ve çalışmalarımızla ilgili yayınlanan raporlar bilim dünyasında ilgi toplamaktadır. Artık uluslararası danışman olarak kabul ediliyoruz”
- Balman: Arjantin Adli Tıp Antropolog Grubu (EAAF), projenin arkeolojik ve antropojik safhasını tasarlamak ve koordine etmek üzere KŞK üyeleri tarafından seçildi. EAAF, projenin başlama tarihi olan Ağustos 2006’dan 2007’nin sonuna kadar Kıbrıslı arkeolog ve antropologlardan oluşan iki toplumlu ekipleri (BCFT) koordine edip eğitti. EAAF uzmanları kalite kontrol amaçları bakımından hala yılda iki kez çağrılmaktadır.
- Plümer Küçük: KŞK’nın çalışanlarına eğitimler ve uluslararası sertifikalar sağlanmaktadır. Her bir personelin uluslararası standartta çalışabilmeleri için yatırım yapılmaktadır. Bu çok detaylı bir projedir. Karar verici ya da yönetici olacak kişilerin konuya hakim olması gerekir. Bu projede Kıbrıslı Türk Üye Ofisi’ni temsil edecek olan kişinin bilimsel konuları öğrenmeye açık, uzun saatler çalışmaya hazır olması gerekir. Yeni gelecek kişi bilimsel detaylara hakim olmazsa sorun olur. Biz proje gelişirken ve ihtiyaçlar tespit edilirken içindeydik, öğrenerek ilerledik.
“Uluslararası danışman olarak kabul ediliyoruz”
- Balman: Projenin başarısı ve sürekliliği, KŞK’nın yüksek standartta bir kayıp şahıslar projesi olarak görülmesini sağladı. Proje dünyada kabul görmüştür ve farklı ülkelerde kurulacak kayıp bulma mekanizmalarına KŞK üyeleri danışmanlık yaparken, uzmanlar da arazi ve laboratuvar çalışanlarımızdan eğitim almaktadır. Kızıl Haç (ICRC) ve EAAF ile ortaklığımız vardır. Makalelerimiz ve çalışmalarımızla ilgili yayınlanan raporlar bilim dünyasında ilgi toplamaktadır. Artık uluslararası danışman olarak kabul ediliyoruz.
“Aileler bize teşekkür etti”
- Soru: Ailelerden ne gibi tepkiler aldınız?
- Balman: Biz gelene kadar kayıp yakınları aranmamış, sorulmamıştı. İlk dönemde çok tepki aldık, insanlar bize “63’ten veya 74’ten beri bizi hiç aramadınız, şimdi neden aklınıza geldi” dediler. Aileler proje konusunda bilgi sahibi değildi, “bana babamı poşette mi vereceksiniz? Nasıl olacak? Bırakın kalsın” diyenler de oldu. Ama sonrasında aileler bize teşekkür etti. Bu da bizleri oldukça mutlu etmiştir. Biz bir prensip geliştirdik ve mesai mevhumu olmadan kayıp yakınları için her zaman ulaşılabilir olduk ve yardım ettik. Bizim her zaman orada olduğumuzu bildiler. Görevden durdurulduğumuz duyulduktan sonra bizi arayıp ağlayan, kaybını bulduğumuz veya kaybının bulunmasını bekleyen aileler oldu. “Tüm umutlarımız bitti, siz olmasanız bulunamayacak” demeleri bize duydukları güveni ortaya koydu.
“Kıbrıs tarihinin gerçekleri gözler önüne serildi”
- Plümer Küçük: Projenin başında, ailelerin ve toplumların arasında güven sağlamak için en az sorunlu olduğunu düşündüğümüz gömü yerleri ile kazılara başladık. Uzun yıllar iki tarafın da konuyu politize etmesi sonucunda iki tarafta da bilinmeyen çok fazla unsur vardır. Bu projeyle, Kıbrıs tarihinin gerçekleri gözler önüne serildi ve herkes yaşananları görmek mecburiyetinde kaldı. Ailelerin bizi kabul etmesi kolay olmadı ama tahmin ettiğimizden daha çabuk oldu. Hala durumu sorgulayan insanlar olabilir, bu çok doğaldır, 50 sene bir travma yaşamak kolay değil. Kayıp yakınlarının hepsinin bize teşekkür etmesi bizler için en büyük ödüldür. Onun için doğru yolda olduğumuza hep inandık. Bu projenin insancıl tarafı çok büyüktür.
“Bizi en çok etkileyen aileler oldu”
- Soru: Bu projede çalışırken sizi en çok etkileyen olay ne oldu?
- Balman: Ben ailelerden her zaman çok etkilendim, bunun benim kişiliğimi de geliştirdiğini ve beslediğini düşünüyorum. Savaş sonrası doğan neslin bir üyesi olarak Kıbrıs’a dair pek çok gerçeği bu projede öğrendim, yaşadım. Babasını hiç tanıyamamış veya hatırlamayan çocukların babalarının kalıntıları ile karşılaşması benim için çok etkileyicidir. 2007 yılında ilk kimliklememiz olduğunda cenazede defnedilen kayıp yakınlarından daha çok ağladım, cenazenin ardından bir ay boyunca hiç uyumadım, çok zordu. Ben her teslim, her cenaze döneminde bunu tekrar tekrar yaşarım.
- Plümer Küçük: Beni de en çok etkileyen aileler oldu. 60lı yaşlarda bir kişiye babasını bulduğunuzu söylediğinizde çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar. Kaybı kimliklendiği halde bunu kabul etmesi bir sene alan kayıp yakınları olur. Bundan etkilenmemek mümkün mü? En çok etkilendiğim olay, babaları kayıp olduktan sonra anneleri tarafından terk edilen ve ayrı yerlere evlatlık verilen üç kardeşin babalarının kalıntılarına ulaşılınca bir araya gelip, kalıntıları teslim almalarıydı.
“Bu, kayıplarımızın ve kayıp yakınlarının insan haklarını yerine getirmektir”
Plümer Küçük: “1995 yılında listelerin oluşması ve bunun imzalanmasıyla bu kayıpların bulunması konusunda sorumluluk aldığımızı hatırlatmak isterim. Bulmamak, sorumluluğumuzu yerine getirmediğimiz anlamına gelir. Ayrıca bu kayıplarımızın ve kayıp yakınlarının insan haklarını yerine getirmek anlamında da görevimizdir”
- Soru: Kayıpların kaçı bulunabildi?
- Plümer Küçük: Kazılarda 2002 kaybın, 1189’unun kalıntılarına erişildi ve bunların 991’i kimliklendirildi. 1963’ten günümüze, 57 sene sonra kayıpların kalıntılarını bulmak büyük başarıdır. Çünkü yeryüzü şekilleri değişiyor, olayı bilen insanlar ölüyor. Hala kazıların yapılmasının önemini anlamayan bazı kişilere 1995 yılında listelerin oluşması ve bunun imzalanmasıyla bu kayıpların bulunması konusunda sorumluluk aldığımızı hatırlatmak isterim. Bulmamak, sorumluluğumuzu yerine getirmediğimiz anlamına gelir. Kayıpları bulduğumuz zaman görevimizi yerine getirmiş oluruz. Ayrıca bu kayıplarımızın ve kayıp yakınlarının insan haklarını yerine getirmek anlamında da görevimizdir.
Gömü yeri tespitinde kullanılan teknolojiler...
- Balman: 2014’ten sonra gömü yerlerinin bulunmasında bir azalma olduğu tespit edilmiştir. Farklı bilimsel yöntemleri kullanarak bilgileri doğrulama ve doğru yeri kazı yapma konusunda bir girişim yaptık. Artık şahitler yaşlandığı veya demans gibi rahatsızlıklar yaşadıkları için veya coğrafi değişiklik, yapılaşma nedeniyle hatırladıkları yerler değiştiği için doğru yeri gösterme konusunda sorun yaşıyorlar. Hava fotoğraflarını kullanma konusunda bir program aldık. 1963 ile 1970 hava fotoğrafları günümüz hava fotoğrafları ile eşleştirilerek, doğru yerin tespit edilmesi sağlanmaya çalışılıyor. Ayrıca, 1974 hava fotoğrafları da Kıbrıslı Türk Üye Ofisi’nin kullanımına açılmıştır. Drone aracılığıyla çekilen fotoğraflarla, bilgisayar programı aracılığıyla gömü yerini doğrulama çalışması da yapıyoruz. Proje içinde sağlıklı sonuç elde etmek için bu gibi pek çok gelişme de uygulamaya konmuştur.
“Bu proje yerel çözüm mekanizmasıdır ve insan haklarının gereğidir”
- Soru: Kazıların yapılıyor olmasının hata olduğu ve sonrasında Kıbrıs Türk tarafına bazı sıkıntılar doğuracağı gibi açıklamalar da var...
- Plümer Küçük: Çeşitli kesimlerden bu tür iddialar gelmiştir. Bu iddialarda bulunanlara konuyu her zaman detaylı şekilde anlattık. Bu kişilerin öldürülüp gömüldüğü bellidir, iki taraf bunu kabul etmiştir, bu kayıtlara geçmiştir, sır değildir. Bu proje yerel çözüm mekanizmasıdır ve insan haklarının gereğidir. Bu iddialar kolay vazgeçilecek iddialar değildir çünkü on yıllardır bu insanların düşünceleri farklı şekillendirilmiştir. Rumların bazı kayıplarının Türkiye’de olduğuna dair iddialarını gündeme getireceğini söyleyenler de var ama bu mümkün değildir. Bu proje çerçevesinde bunun gerçekleri yansıtmadığını ortaya koyduk ve Rum tarafı artık bunu savunamıyor çünkü 1974’de Türkiye’ye götürülen bütün esirlerin geri getirildiğine dair Kızıl Haç’ın yazısı vardır. Biz aylarca arşivler üzerinde çalıştık. Bulduklarımızı da komitenin arşivine ekledik. Biz geldiğimizde bu tür bir arşiv bulmamıştık.
Kurumsallaşma...
- Soru: Kurumsallaşma nasıl oldu?
- Balman: 2015 sonrası Kıbrıslı Türk Üye Ofisi’nin daha kurumsal bir yapıya sahip olmasını sağladık. İlk başta Dışişleri Bakanlığı’nın bodrumunda yer alan bir ofis, 2006’da ihtiyaçlar ortaya çıktıkça Cumhurbaşkanlığı’na aktarıldı. Çalışmalar iki ayrı binada sürdürüldü. Bu kurumsal kimliğe dönüşmede büyük bir engel oldu. 2015’te tüm ekipler tek çatı altında çalışmaya başladı. Bu, idari anlamda oldukça önem taşımaktaydı ve bu projenin yürümemesini dileyen pek çok kesimi en çok rahatsız eden konu oldu. KŞK’nın tüm bilgilerinin merkezi bir veribankasında toplanması proje için oldukça önemlidir. Maalesef işten ayrılırken bilgileri arşivlemeyen kişiler vardır. Biz merkezi veritabanı kurmakla bunu engellemeyi başardık. Bilgileri paylaşmak, şeffaflık ve devamlılık için çok önemlidir.
“Her değişiklikte proje sekteye uğradı”
Plümer Küçük: “Ben bu göreve geldikten sonra Rum üye dört defa değişti. Her seferinde projenin sekteye uğradığını söyleyebilirim. Göreve gelen her kişi 6 ayla bir sene arasında zorlandı. Tabi ki kimse değişmeyecek gibi bir şey yok. Belki de iyi olacak ama kolay olmayacak. Göreve gelecek olan kişinin yoğun bir tempoya ve özveriye hazır olması lazım”
- Soru: Kıbrıslı Türk üyenin değişiyor olmasından endişe duyuyor musunuz? Göreve yeni gelecek kişi veya kişilere ne söylemek istersiniz?
- Plümer Küçük: Ben bu göreve geldikten sonra Rum üye dört defa değişti. Her seferinde projenin sekteye uğradığını söyleyebilirim. Göreve gelen her kişi 6 ayla bir sene arasında zorlandı. Tabi ki kimse değişmeyecek gibi bir şey yok. Belki de iyi olacak ama kolay olmayacak. Göreve gelecek olan kişinin yoğun bir tempoya ve özveriye hazır olması lazım. Bu, her an her yerde çalışma gerektiren bir görevdir. Ofiste oturarak yapılmaz. Kolay ve basit bir görev olmayacak.
“Kıbrıslı Türk Üye Ofisi’ne vurulan büyük bir darbe”
- Soru: Sizin ikinizin haricinde başka çalışanlara da sözleşmelerinin yenilenmeyeceğinin bildirildiğini duyduk...
- Plümer Küçük: Evet, maalesef bu doğrudur. Bizim haricimizde bugüne kadar beş kişiye daha kontratlarının uzatılmayacağına dair yazı hazırlanmıştır.
- Balman: Kayıpları bulmak için özveri ile çalışan, yılların deneyimine ve uzmanlığına sahip arkadaşlarımıza gerekçesiz şekilde sözleşmelerinin yenilenmeyeceğinin bildirilmesi üzücüdür. Bir arkadaşımızın ihbar yazısı iptal edilmiş ama dört arkadaşımıza yazıları iletilmiştir. Bizlerle hiç mesai harcamadan, performansımız ve uyumumuz değerlendirilmeden işten çıkarılmamız, Kıbrıslı Türk Üye Ofisi’ne vurulan büyük bir darbedir.
- Soru: Görevden alınmayı bekliyor muydunuz?
- Plümer Küçük: Bu tür atamalarda sizi en baştaki siyasi irade atadığı için, siyasi irade değiştiğinde bir değişiklik olabileceği beklentisi olur.