“Kayıplarımız için bir özür dilenmesini bekliyoruz…” 1
İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Katliam Kurbanları Örgütü “Birlikte Başarabiliriz” aktivistlerinden Hristina Pavlu Solomi Patça, İngiltere’de yayın yapan PARİKİAKİ gazetesine konuştu ve “Kayıplarımız için bir özür dilenmesini bekliyoruz” dedi.
Komikebirli (Büyükkonuk) olan Hristina Pavlu Solomi Patça’yla Mary Afxentiu röportaj yaparak 10 Mart 2016 tarihli PARİKİAKİ’de yayımladı.
Röportajı Rumca’dan İngilizce’ye Hristina, İngilizce’den Türkçe’ye de biz çevirdik. Röportaj özetle şöyle:
“Babası ve erkek kardeşinin eksikliğiyle büyüdü ve hayatının büyük bölümünde “Neden” sorusu ona işkence etti durdu… Annesi elinde “kayıp” eşi ve oğlunun fotoğraflarıyla her gün barikatlardaydı, sorularına yanıtlar arıyordu, bilgi arıyordu… Trajik olayların üstünden geçen neredeyse 42 yıl sonra Hristina Pavlu Solomi Patça artık babasının ve o günlerde henüz onsekiz yaşında olan erkek kardeşinin öldürülmüş olduğunu biliyor…
Ancak bu konuda bir sonuca ulaşıp rahatlamak istiyor, bunu kendisi için değil, onları defnedip bu dünyadan göçüp gitmek isteyen annesi için istiyor…
Onlarca yıldır karanlıkta bırakılmış “kayıplar” konusunun aydınlatılmasını bekleyen yüzlerce Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum aile var…
Geçtiğimiz günlerde gazetemizin ofisini ziyaret eden Hristina, “Üzüntü ve neden sorusu her zaman bize işkence etmiştir” diye konuşuyor… “Ancak ben Türkler’le Rumlar arasında herhangi bir ayırımcılık yapmayan bir aile ortamında büyüdüm. Ailem bana her zaman köyümüzden kayıp edilmiş Kıbrıslıtürkler hakkında konuşurdu… Her iki toplumdan da kayıplar vardır… İşte tam da bu nedenle hem Kıbrıslıtürkler’in, hem de Kıbrıslırumlar’ın yaştıkları yanışları görüp bunları kabul etmeliyiz. Bunu bilgi toplamak, nereden gelip neden bu noktaya varmış olduğumuzu ve nerede olduğumuzu anlamaya çalışmak için yapmalıyız. Ancak eğer körler gibi tek bir tarafın yaşadıklarını görürsek, o zaman bir çözüm bulamayacağız ve ilerleyemeyeceğiz” diyor.
İLK YILLAR
İşgalden hemen sonraki ilk yıllar Hristina’nın aklına kazınmıştır ve aradan uzun süre geçmiş olmasına karşın bu yaralar hala açıktır.
“Benim köyümdeki durum umutsuzdu… Yarın ne olacağını bilemezdiniz, kimin kapınızı çalacağını kestiremezdiniz” diye anlatıyor. Hristina, 1974 sonrası Komikebir’de (Büyükkonuk) bir yıl boyunca enklavda kalmıştı, annesi ise ikibuçuk yıl boyunca Komikebir’de yaşadı. Bir yılın sonunda köyden ayrılmak durumunda kalan Hristina, çeşitli akrabalarının yanında yaşamak durumunda kalmıştı, bunlardan birisi de Kiriakos Çupras idi. Kiriakos Londra’ya gidince, Hristina da Leymosun’a gitmişti ve bir süre sonra da annesi Komikebir’den Leymosun’a gelerek kızını bulmuştu…
“Özgür bölgelere geldiğimde, başlangıçta benim için hayat durmuştu. Bir robot gibiydim. Evet, büyüyordum fakat aklım orada takılmıştı. O günlerde kimsecikler kayıplardan ya da ölülerden söz etmiyordu…”
Bugün artık babası ve erkek kardeşinin 19 ile 20 Ağustos 1974 arasında bir tarihte öldürülmüş olduklarını biliyor…
“Yıllarca cehalet ve umut içinde yaşadım, onların belki hayatta olduklarını düşünüyordum. Bu durum bu bölgede öldürülmüş olan kayıpların ilk cenazelerinin yapıldığı 2008 yılında değişti. Cenazelere gittim, kemikleri gördüm, kafataslarındaki kurşun deliklerini görünce, bizimkileri canlı bulmanın mümkünatının olmadığını düşündüm. Bu cenazelere aynı köyden, köyümüzden insanlar da katılıyordu, onlarla birlikte esir edilmiş kişilerdi bunlar ve ilk defa konuşmaya başladılar ve “Biz oradaydık, bize şunu yaptılar, bunu yaptılar” diye anlatmaya başladılar…
O güne kadar çevresinden algıladığı mesaj, olanları unutması ve daha fazla araştırmaması yönündeydi…
“Sonra ilk somut bilgiler gelmeye başladı. İlk kez şunu duyuyordum: Babam ve erkek kardeşimin diğer esirlerle birlikte tutulduğu yere ellerinde değneklerle bazı fanatikler gelmiş ve Türkçe sloganlar atıyorlarmış…
Muratağa-Atlılar-Sandallar’daki cinayetlerden bahsediyorlar ve bağırıyorlarmış… Ancak o günlerde bu bölgelerin adını kimsecikler bilmiyordu. Bu fanatikler, esirlerden bazılarını yakalayarak onları bir araca koymuşlar ve oradan ayrılmışlar… Onları bir buldozer izliyormuş… Araç, içindekiler olmadan, boş olarak geri dönmüş… Yani neler olduğunu tahmin edebiliyorsunuz…”
“BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ”
İlk kez cenazelerde duyduğu bu gerçekler ne kadar acımasız olursa olsun, içinde kin ve fanatizm barındırmayan Hristina, “Birlikte Başarabiliriz” grubundaki Kıbrıslıtürk arkadaşlarıyla acılarını paylaşmış ve kayıplar hakkında bilgiler toplayarak sonuçta onların başına neler geldiğini anlamaya çalışmış… Bu insiyatif, Yialusalı Yargıç Takis Hacınikolau’ndan geride kalanların bulunması ardından geliştirilmiş. Tüm Kıbrıs’ta kayıpların öykülerini araştıran Kıbrıslıtürk araştırmacı gazeteci Sevgül Uludağ’la birlikte yargıcın oğlu Spiros, Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kayıp yakınlarından oluşacak bir grup oluşturmaya karar vermişler…”
DEVAM EDECEK