“Kayıplarımızın uzun yolculukları ve akrabalarının bitmeyen ızdırabı…”
Teofilos Teofilu
Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum eski Üyesi
Emekli Büyükelçi
Kayıp Y. Foris’in ailesine yanlışlıkla başka, yabancı kemiklerin de teslim edilmesi; kayıp yakınlarının kırk yıldır her gün yaşadıkları dramı yeniden gündeme getirdi. Sayısız günler, gecelerce acı, kaygı, bilmezlik, umut, bekleme, beklenti şeklindeki karmakarışık duygularla; akılları ve kalpleri harap oluyor. Bu hatanın sonucu olarak, yaşadıkları drama yeni bir boyut ekleniyor. Bu boyut, kendilerine gömmeleri için teslim edilen kemiklerin kendi sevdikleri kişinin olup olmaması şüphesidir.
Kayıpların dramının baş sorumlusu ve büyük suçlusu Türkiye’ydi ve halen Türkiye’dir. Onun organları öldürdüler, cesetleri çukurlara, kör kuyulara attılar, gömme yerlerini tahrip ettiler ve toplu suçlarını yok etmek için kemiklerin yerlerini değiştirdiler. Bugün halen bu kemiklerin bulunması için işbirliği yapmayı reddediyorlar, ellerindeki bilgileri paylaşmaktan kaçınıyorlar ve Kayıp Şahıslar Komitesi’nin askeri bölgelerde araştırma yapmasına müsaade etmiyorlar. Türkiye’nin kayıplar konusundaki tutumu; Türkiye’nin kültürü, insanlık dışılığının ve acımasızlığının en üst boyutuna ilişkin bir göstergedir.
Y. Foris’in durumunda yapılan hata ve bunun Kıbrıs Nöroloji ve Genetik Enstitüsü (CING) tarafından tanınması, kötü sonuçları şimdi anlaşılmaya başlanan başka bir yanlışı görünür kılmaktadır. Bu yanlış, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin Kıbrıs Nöroloji ve Genetik Enstitüsü ile işbirliğine son verip kayıp kemiklerinin genetik analizlerinin Saray Bosna’daki ICMP’ye, yakın geçmişte ise bir ABD enstitüsüne vermesi kararıdır.
CING, üst düzey bir bilim, araştırma, eğitim, tedavi kurumudur. Takdire şayan başarıları ve faaliyet gösterdiği her alanda uluslararası tanınmışlığı vardır. İki toplumlu bir kurumdur ve Yönetim Kurulu’nda üç Kıbrıslıtürk yer almaktadır. Kayıp Şahıslar Komitesi bu kurumla işbirliğini kesene kadar; Kıbrıs’ta bilimsel bazda Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk bilim insanlarının katıldıkları ve iki toplumu da ilgilendiren bir konu olan kayıpların kimliklerinin tespitinde sonuç getirici ve uyumlu bir şekilde işbirlikleri yaptıkları tek kurumdu. CING’nin yönetim kurulunda görev yaptığım altı yıl boyunca, bu kurumun onca başarısı arasında kurumu ayrıcalıklı kılan noktanın, kurumun bu insani konuda sunduğu hizmet olduğu yönündeki görüşümü defalarca belirtmiştim.
CING, ölü bölgedeki Lefkoşa Havaalanı’nda bulunan Kayıp Şahıslar Komitesi’nin antropoloji labaratuvarına yalnızca iki kilometre mesafe uzaklıktadır. Hal böyleyken; sanki infazcıların işledikleri suçlarla kayıplarımızın belirsizliğe sürüklenmesi ile oluşan “yolculuk ve arayış” yeterince uzun değilmiş gibi; kayıpların kemik örnekleri beş dakika içerisinde iki kilometre uzaklıkta olan CING’ye gönderilmiyor, binlerce mil uzaklıkta olan, günler değilse de saatler alan bir yolculuktan sonra yabancı enstitülere gönderiliyor. Ayrıca Kayıp Şahıslar Komitesi’nin CING ile işbirliğini kesmesi ve kemik örneklerini yurt dışına göndermesi yalnızca daha uzak mesafe, zaman kaybı ve masrafın artması meseleleri ile sınırlı değildir. Ortaya çıkan ve göz önünde bulundurulması gereken başka boyutlar da vardır. Mesela CING bilim insanlarının Kıbrıs “dna”sının özelliklerine ve yapısına ilişkin yaptıkları araştırmalar ve sahip oldukları bilgiler, kayıp yakınlarından kan örnekleri alınması, CING’de veri bankası oluşturulması ve bunlara benzer birçok boyut söz konusudur.
Bazı nedenlerden ötürü tüm bu boyutlar görmezlikten gelindi ve bir kenara konuldu; örneklerin Saraybosna’ya gönderilmesine karar verildi. Enstitü ile bilim insanlarına katkılarından dolayı teşekkür edileceğine, aleyhlerinde suçlamalar, yakışıksız sözler ve küçümseyici nitelendirmeler sarf edildi. Yönetim Kurulu’nun ve Yürütme Kurulu Başkanı’nın, Enstitü’nün Kayıp Şahıslar Komitesi ile işbirliğinin devam etmesine ilişkin samimi, sabırlı, yoğun ve diplomatik çabalarına rağmen anlaşmaya varılamadı ve başka düzenlemeler yapıldı. Bunun sonucunda kurumun bilimsel yapısında var olan iki toplumlu birim de dağıldı. Kıbrıs Türk liderliği bu gelişmeden istifade etti ve artık iki enstitüyü eşit ve aynı temelde ele alacak olan Kayıp Şahıslar Komitesi ile işbirliğinde bulunan kendi “CİNG”sini kurmaya girişti. Yani, tek bir çerçevede işbirliği olan bir yerde bölücü unsurlar yaratıldı ve uygulamaya sokuldu. CING; Kayıp Şahıslar Komitesi’nin önce Saraybosna ve şimdi Philedelphia Enstitüsü ile işbirliği yaparak genetik analizler ile ilgili çalışmasını sürdürebilmesi için kayıp şahısların akrabalarından toplanan dna örneklerinden oluşan veri bankasını bu enstitülere teslim etmek zorunda kaldı. Bunların yanısıra, CING talep edildiği zaman kayıplarımıza ilişkin insani konu hakkında hizmet ve de bilimsel bilirkişi raporunu vermeye devam etmektedir. Bildiğim kadarıyla Kayıp Şahıslar Komitesi’nin, CING’ye şu aşamaya kadar koyduğu katkılar ve halen yaptığı yardımlara ilişkin teşekkür mektubu CING Yönetimince halen beklenmektedir.
NOT: Yukarıdaki yorumlar, çok iyi bildiğim Kayıp Şahıslar Komitesi’nin yapısında ve işleyişinde olan sıkıntı ve sorunların yanısıra bugüne kadar yaptığı önemli çalışmanın bilincinde olunarak kaleme alınmıştır.
Türkçesi: Çağdaş Polili
(KATHİMERİNİ – Teofilos Teofilu – 22.2.2015)